Sanayi üretimi kurdan etkileniyor; Otomobil üreteceğimize ithal ediyoruz
Temmuz ayında, sanayi üretim endeksi bir önceki yıla göre yüzde 8,6 artarken, önceki aya göre ise az da olsa düştü (yüzde 0,3). Bu rakamlar, yıllık sanayi üretimi büyüme oranlarının mart ayından itibaren kademeli olarak düşmeye devam ettiğini ve temmuz itibariyle yüzde 10'un altına indiğiniş gösteriyor. Mevsimsellik ve takvimden arındırılınca da benzer bir durum söz konusu. Zira, mart ayında yıllık büyüme oranı yüzde 18 iken temmuz ayında yüzde 9,2'ye düştü.
Düşen büyüme oranlarında baz etkisinin ortadan kalkması etkili oldu mu? Cevap hayır; baz etkisi hala devam ediyor. 2009 temmuz ayında takvin ve mevsimsellikten arındırılmış endeks yüzde 9,4 düşmüştü. Bu sene o düşük bazdan yüzde 9,2 yükseldi. Bir başka deyişle, sanayi üretimi henüz 2008 temmuz seviyesinde değil. Aşağıdaki tabloda 2009 ve 2010 yıllarının ilk 7 ayının yıllık büyüme oranları veriliyor. Görüldüğü gibi, Mayıs ayı hariç 2010 yılı boyunca sanayi üretimi önceki seneki kayıplarını geri alamadı.
Mevsimsellik ve takvimden arındırılmış sanayi üretimi yıllık büyüme oranları
2009 2010
Ocak -19,6 14,9
Şubat -19,2 15,2
Mart -21,1 17,96
Nisan -18,6 16,6
Mayıs -13,2 14,7
Haziran -12,9 10,7
Temmuz -9,4 9,2
Baz etkisinin süremesine rağmen, sanayi üretimi yeteri kadar hızlı büyümüyor. Bunda hem iç Pazar hem de dış pazar etkili oluyor. Tüketici güven endeksleri 2009'un sonlarından itibaren yükselme trendi içinde. Ancak 2003'leri bırakın, 2007 ortalarındaki seviyelerin de çok altında. Bu, ev eşyasından otomobile kadar bir çok sektöre yansıyor. Buna karşılık, Türkiye sıkıntılı dış pazarlardan yeterince pay alamıyor. Her ikisi birleşince, sanayi üretimi yeterince artamıyor.
Dış pazarlardan yeterince fayda sağlayamamamızda o pazarların durgunluğuyla birlikte kurun bizim aleyhimize gelişimininde payı var. Dahası, değerli kur, ithalatın gereksiz artmasına ve ülke içindeki üretimi yavaşlatmasına da sebep oluyor. Bunu, otomobil sektörü rakamları ilginç bir şekilde ortaya koyuyor. Otomobil üretiminde, 2010 yılı ortalama aylık üretim rakamlarının 2008 yılı ilk altı aydaki zirve rakamlara oranla yüzde 25 civarında düşük olduğu görülüyor.
Otomobil rakamları biraz daha deşerseniz karşınıza daha ilginç bir durum ortaya çıkıyor. 2010 başından itibaren aylık otomobil ihracatı rakamları yerinde saymışken otomobil ithalatı hızla artmış. Hatta, toplam otomobil üretimi temmuz ayında bir önceki senenin aynı ayın göre 5.000 adet azalırken ithalat 22.000 adet yükselmiş. Yani, yavaşlayan Türk ekonomisi, kur sayesinde yabancı otomobil sektörlerine bayağı yardımcı olmuş. Burada, hükümetin otomobil sektörüne vereceği teşviklere dikkat etmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizelim. Verilecek olası teşvikler yabancı ülkelerdeki otomobil üreticilerine mi veriliyor bizim üreticilerimize mi dikkat edilmeli.
Bunların sonucunda, sanayi üretimimiz yıllık bazda büyümeye devam ediyor ancak seviye olarak 2008 yılındaki zirve değerlerinin altında kalmaya devam ediyor. Aşağıdaki grafikteki elle konulmuş trend çizgisi, 2005-2007 dönemindeki büyüme oranları 2008 yılında kırılmaya uğramasa ulaşacağımız seviyeyi gösteriyor.
Aşağıdaki tabloda ise, aynı trendin hesapları yer alıyor. Tablonun ikinci sütununda, arındırılmış endeksin 2005-2007 dönemindeki ortalama büyüme oranının 2008, 2009 yıllarında ve 2010 yılının ilk 7 ayında devam etmesi durumundaki (fiktif) üretim seviyesi yer alıyor. Üçüncü sütunla karşılaştırınca krizin sanayi kesimimize yaşattığı üretim (dolayısıyla, ,istihdam, gelir, döviz kazancı vs) kaybı ortaya çıkıyor. Hesabın detaylarını isteyenler -mail atabilirler.
Projeksiyon Fiili
2005/1+2 100,4
2006/1 103,6
2007/1 ... 114,1
2008/1 ... 120,0
2009/1 128,3 96,5
2010/1 136,5 112,2
2010/7 140,7 114,1
Bu kaybı birikimli olarak ne kadar çok ve hızlı azaltırsak ekonomimize o kadar faydası olacak. Bu da diğer faktörler yanında kur ile doğrudan alakalı.
Not- Sırp sporcuların ayıbı: Sırbistan'ı yenerek finale kaldığımız maçta görebildiğim kadarıyla Sırp takımı sık sık "üç parmak" kaldırdı. ABD'deki üç parmak ile Sırbistan'daki üç parmağın şekilleri farklı olduğu gibi manaları da farklı. Sırp'ların üç parmağı "trinite" manasına geliyor; yani temelde hristiyanlığı temsil ediyor. Ancak yakın tarihteki manası "katliam kutlaması". Serbreniza katliam dahil bütün önemli Sırp katliamlarının görüntülerinde Sırp çetelerinin "üç parmağını göreceksiniz. "Üç parmak" Sırp çetecilerin kartliam kutlaması sembolüydü. Maçı Bosna ve Kosova'da izleyen yerli halk bu işaretleri gördüler ve çıkan olayların sebeplerinden birisi buydu. Bilindiği gibi, Sırp çeteleri müslüman Boşnakları "Türkler" olarak adlandırıyordu. "Üç parmak" bu açıdan bizi de ilgilendiriyor. Katliamları ve Türk düşmanlığını hatırlatır hareketler Sırp sporculara yakışmadı. Tarihi nefretlerin spora yansıması üzücü.