Sanatsal etkinlikler ve Kayseri Kalesi
Üzerinden hayli zaman geçti. Tarihi yapılara duyarlı bir dostumuz belgesel çekimi için burçlarına ‘harçlı bayrak’ asılmasına, birilerinin tepki göstermesiyle gündeme gelen Kayseri Kalesi’nden söz etmiş, kale içindeki çarpık yapılaşmadan yakınarak, “Dışıyla değil, içiyle ilgilenilmesi gerek. Sizin bilginiz vardır; oradaki çirkin yapılar, ne zaman kalkacak?” diye sormuştu.
“Kale ile belediye ilgileniyor; oradan sorsanız…” diyecek olmuş, sonra vazgeçmiştik. Zira sorulması gereken yerlerden tatmin edici bir yanıt alamayınca bizi aramıştı. Tabii, diğerleri gibi “ Onca sorun varken, size ne kaleden; kalenin içinden? Orasının bir ayrıcalığı mı var? “ diyerek, biz de geçiştirme yoluna gidebilirdik muhatabımızı; ama yapmadık. Sabır tavsiye ettik; beklemesini salık verdik. Haklıydı; kalenin ayrıcalığı olmalıydı. Hem; Sahabiye’den, Gevher Nesibe Tıbbiye’sinden, Döner Kümbet’ten ya da ‘Kale’den başka geçmişten ne kalmıştı ki elimizde?
Kayseri Kalesi 2 bin yıllık geçmişi olan bir taş yapı. Türkiye’nin ayakta kalabilen tek ‘sitedal’ kalesi. Dahası… Dünden bugüne, karakteristik mimari kesitler yansıtan bir kültür mirası. Etrafında kümelenen tarihsel dokuyla bütünleşerek, kentin ortasında, bu kente özgü anlamlı bir ‘görsel uygarlıklar şöleni’ oluşturuyor. Tarihin derinliklerinden gelen bu devasa yapı, İpek Yolu ve Asur Ticaret Kolonileri’nin Başkenti Kaniş-Karum gibi önemli ticari kavşaklar üzerindeki kenti, koruma görevi üstlenmiş asırlar boyu. 1900’lü yılların ikinci yarısında önce sebze - meyve pazarı, sonra alışveriş merkezi olarak hizmet vermiş kent halkına. Şimdi ise ‘kültür ve sanat merkezi’ kimliğine bürünerek, turizme açmaya hazırlanıyor kapılarını…
Elbet, sur diplerine çayır ekip, geceleri burçlarını aydınlatmak korunmasına yetmiyordu kalenin; gerçek anlamda koruma yapılabilmesi için, anıtsal özelliğine ters düşen çarpık yapılardan arındırılması da gerekiyordu. Geç de olsa, galiba yapılması gereken yapılıyor, çirkin yapılaşmadan arındırılan kale, içinde arkeoloji müzesi ile ‘sanatçılar sokağı’nın da yer alacağı kültür - sanat merkezine dönüşüyor.
Evet; tarihi yapılar kültür mirasıdır. Üzerine titrenmesi gerekir. Eski yapıların ekonomik değeri vardır; sanat değeri vardır. Korunmaları kamu yararınadır. Bu gerekçelerden hareketle, korunmaları şarttır. Kaleiçi Kültür Merkezi Projesi, Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı, çok katılımlı bilimsel bir yarışma ile ortaya çıktı. Projeye göre, Arkeoloji Müzesi, dikdörtgen yamuk konumlu kalenin zemininde yer alacak. Müzede, Kültepe kazılarında çıkarılan Asur ticaret kolonilerine ait çivi yazılı tabletlerle, yörede bulunan değişik uygarlıklara ait arkeolojik eserler sergilenecek.
Büyükşehir Belediyesi, projeyi tarihsel dokuya zarar vermeden hayata geçirmeye şartlanmış. Başkan Mehmet Özhaseki bu konuda çok titiz.“Proje gerçekleştiğinde, kentte sosyal ve kültürel hayat canlanacak. Kale adeta yeniden doğarak farklı bir kimliğe bürünecek.” diyor.
Sahi… Neden olmasın?