Sanat için, en “kara” siyah
Bugün, nanoteknoloji sayesinde “olabilecek en siyah” da var artık. NanoSystem adlı İngiliz şirketinin (askeri amaçlı ürettiği) Vantablack adlı bu “kara” siyah, o kadar mat ki üzerine düşen ışığın yüzde 99.96’sını emiyor. Üç boyutlu bir zemine sürülünce, boyutlar kayıp. Aslında bu süper boyaya “boya” demek zor: Kaplama malzemesi demek daha uygun. Üzeri kaplanacak şeyi, üretici firmanın teknisyenleri kaplıyor. Çabuk alev alan tehlikeli bir madde. Her isteyen kullanamaz.
Bu tuhaf, ama çok işe yarayacak malzeme ilk kez sivil amaçlı olarak, 2017’de Güney Kore’de yapılan olimpiyatlarda bir binada kullanıldı: Hyundai’nin ürünleri için yaptırdığı ambar/depo. Hyundai, ileri teknolojik araçlarını, yine ileri teknolojik bir dekorasyonla tanıttı. Yeni boya/kaplama, ışığı o kadar çok emiyordu ki, binanın ayrıntıları dışardan “anlaşılmıyordu”. İşte tam askeri amaçlı bir kamuflaj malzemesi. Zaten düzinelerle inovasyon, askeri/savunma amaçlı yapılmadı mı taa eski çağlardan beri? Değişen bir şey yok.
Uzayın karanlığı, yeni boyada
Binanın mimarı Asif Khan, Hyundai binasında neden böyle bir orijinallik yaptığını “Dikkati üzerimize çekmek için” diye açıklamıyor elbette (esas gaye, o olsa bile!), ama şöyle diyor: “Uzayın derinliklerine açılan bir pencere yaptık.” Açıklama şiirsel (!): “Yakıt pillerimizdeki hidrojenin uzaydan kaynaklandığını temsil ediyoruz.” İki açıklamada da uzay var. Uzayın kapkaralığına yeni boya/kaplama uygun. Zaten bu kapkara boya, uzaydaki bir kara delik gibi. “Görülmüyor.” İngiliz Guardian gazetesi, “Dünyanın en karanlık binası sizi yutmaya hazır” diye yazdı. Abartma yok: Vantablack’in ışığı yansıtma oranı sadece yüzde 0.0365. Gerisi kara delik.
1200 metrekare alanda, 10 metre yükseklikteki bina için Vantablack VBx 2 adlı bir başka model boya/kaplama da üretildi: Daha “az” kara! Olimpiyatların yapılacağı iklim koşullarına uyacak, sıfırın çok altındaki soğuğa dayanacak, inşaat sırasında güvenle kullanılacak bir başka model.
Boyanın kullanım hakkı olur mu?
Vantablack ilk kez üretildiğinde, ünü dünyayı tutmuş plastik sanatçı, Hint asıllı İngiliz Anish Kapoor, “Bunu sadece ben kullanayım” diyerek kullanım haklarını satın aldı. Açıklaması, sanat dünyasında alay ve itirazla karşılandı. Bunların başında gelen İngiliz sanatçı Stuart Semple, aynı teknolojiyle “en ultra floresan pembe” boyayı icat etti. Ayrıca Black 2.0 adını verdiği bir kapkara/simsiyah pigment daha yaptı.
Ve şimdi Bay Stuart, Black 3.0 adlı daha da “kapkara” siyah olacağını iddia ettiği yepyeni bir boya daha yapmaya hazırlanıyor. Kickstarter kitle fonlama sitesinde projesine destekçi aradı: Destekçi sayısı 4 bini buldu. (Siz bunu okurken aşmıştır da).
Bir tür kan davası gibi
Bay Stuart’ın Black 3.0 projesi, sanatçı Anish Kapoor’la “kapışmasının” uzantısı aslında. Çünkü, Kickstarter’da destekçi olmak için dahi şu koşullar gerekiyor: Anish Kapoor “olmayacaksınız.” Onunla bir bağlantınız, iş/sanat ilişkiniz olmadığını doğrulayacaksınız. Anish’i desteklemediğinizi, ona yardım etmediğinizi, işbirliği yapmadığınızı da... Çünkü bu yeni boya/malzeme, Anish’in eline geçmeyecektir.
Yeni “en kara” siyahın 150 mililitresi, Mayıs 2019’da itibaren 33 dolara satılmaya başlanacak. Böylece, Anish’in “kara” siyahından daha “kara” Black 3.0 markasını herkes, hem de ucuza alabilecek. Rekabetin, inovasyona yol açışına sanatsal ve kimyasal bir örnek bu...
Sanat, meğerse çukurmuş
Bu arada, Anish Kapoor’un geçen yıl Porto/Portekiz’de sergilenen, siyah daireden oluşan bir konumlandırması, kazaya yol açmıştı. Dairenin, üç boyutlu olduğunu fark etmeyen bir ziyaretçi, üzerine yürüyünce içine düştü: 2,5 metre aşağıya. Eserin adı da zaten “Cennetle Cehennem Arası Araf’a İniş (Descent into Limbo) idi. Araf’a inen sanatsever ziyaretçiye geçirdiği şok dışında bir şey olmamış. Ama sergi yetkilileri, Kapoor’un “kara deliğini” kaldırdılar... Bu eserini 1992’de yapan sanatçının, Vantablack’le daha ne tür post-modern şakalar yapabileceğini kestirmek zor değil.
Boyasına patent alan ressam
Ve mat boya-sanat ilişkisine dair başka bir öykü ise Fransız ressam Yves Klein’la ilgili. Mavi tutkunu ressam öyle bir mavi arıyordu ki daha önce “öyle” bir mavi olmamış olsun. Bu iş için Paris’te ressamlara kuşaklar boyu malzeme ve boya satmış Adam Montparnasse şirketiyle işbirliği yaptı. Adam’a nasıl bir mavi istediğini anlattı. Onun yarattığı “yeni” mavinin patentini Klein, 1960’da kendi adına aldı. Bu “çok” mat mavi, International Klein Blue oldu. Sanatçının, 34 yaşında, 1962 Cannes Film Festivali töreninde kalp kriziyle biten kısacık yaşamından kalan bu mavili eserleri, göz kamaştıran, “bakılamayacak kadar” mat, şahane, başka bir dünyadan gibi bir mavidir... Geçen yıl Klein’ın doğumunun 90’ıncı yıldönümünde, Fransa’nın güneyinde Le Muy’da (Cannes’a 50 km) açılan serginin girişinde 200 metrekare alan, Klein’ın anısına onun “masmavisi” ile boyandı.