Şampiyonlar Ligi’nde Yeni Bir “Deja vu”ya Bir Adım Kala… (2)

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Geçen hafta Şampiyonlar Ligi’nin nefes kesen çeyrek final maçları oynandı ve dört İngiliz kulübünden üçü, Manchester United, Chelsea ve Arsenal rakiplerini eleyerek yarı finale yükseldiler.  Belli olan yarı final eşleşmelerine göre Chelsea bu hafta Salı günü deplasmanda Barcelona ile oynarken;    Manchester United ise Çarşamba günü evinde Arsenal’ı ağırlayacak. Bu maçların rövanşları ise 5 ve 6 Mayıs’ta…Buna göre en az bir İngiliz Kulübü 27 Mayıs 2009 günü Roma’daki Şampiyonlar Ligi 2008/09 sezonu finaline çıkacak. Barcelona’nın elenmesi durumunda ise final geçen yıl ki gibi yine iki İngiliz kulübünün kapışmasına sahne olacak. İşin daha da ilginç olanıysa, Chelsea Barcelona’yı; Manchester United da Arsenal’i elerse Şampiyonlar Ligi’nde bir ilke daha tanık olacağız, aynı iki İngiliz takımı ardı ardına ikinci kez Şampiyonlar Ligi’nde final oynamış olacaklar…

Şampiyonlar Ligi’nde farklı liglerden final oynayan aynı takımları görmeyi kanıksamıştık ta; aynı ligin iki takımı arasında final oynanması çok da kanıksanan bir durum değildi. Hele ki, bu final eğer ikinci kez olursa, gerçekten şampiyonlar Ligi’nin de gazı kaçmış olacak.

Yakın tarihimizden örnek vermek gerekirse;  2004/05 sezonu Şampiyonlar Ligi finali İstanbul’da Milan ve Liverpool arasında oynanırken (Liverpool kazanmıştı); 2006/07 sezonu finali de yine Liverpool ile Milan arasında oynanmış, bu kez de Milan Kupa’yı müzesine götürmüştü…

Yeni bir “Deja vu” daha mı yaşayacağız?

Yukarıda anlatılanlar bana bir yaşanmışlık hissi veriyor.  Psikolojide yaşanmış bir anın, tekrar yaşanıldığının sanılması veya yaşanıldığı sanılan bir anın tekrar yaşanmasına “Deja Vu” denildiğini  hepimiz biliyoruz. Garip bir beyin faaliyeti aslında deja vu…Farkında olunmayan zihin yorgunluğunun sonucunda beyinde oluşan kısa devrenin insana böyle bir his yaşattığı, yapılan psikolojik çözümlemeler ile ortaya konmuş  bilimsel bir gerçek. Bu kısa devreyi, beyinin iki lobundan birinin çok az bir saniye farkıyla algıladığı şeyi, diğer lobun o saniye farkıyla geç algılamasından kaynaklı bir durum olarak da açıklayabiliriz. Bu durumda, hiç kıyısından bucağından bile geçmediğimiz olayları sanki başımıza daha önceden gelmiş gibi algılama yanılgısına düşüyoruz.  Ancak bu kez durum “deja vu”dan da farklı bir özellik taşıyor. Eğer yukarıda sözünü ettiğimiz olasılıklar gerçekleşirse, olay “sanılmışlık”tan çıkıp, gerçekleşmeye dönüşecek. Yani, bu hafta oynanacak yarı final maçlarıyla, geçen yıl ki yaşadığımız şeyleri tekrar yaşama olasılığı matematiksel olarak da yüksek bir ihtimal olarak karşımızda duruyor.

Bu kadar uzun giriş yapmamızın nedeni, 2007/08 Şampiyonlar Ligi finaliydi. Anımsanacağı üzere, geçen seneki final Manchester United ve Chelsea arasında oynanmış ve maç 1-1 bitmişti. Atılan penaltılar sonucunda 6-5 üstünlük kuran Manchester United Kupa’yı müzesine götürmüştü.

Aslında İngilizlerin Şampiyonlar Ligi serüvenleri,  futbol severlere çok da yabancı bir tablo değil. Son beş sezondur Şampiyonlar Ligi’nde en az bir İngiliz kulübü çeyrek ve yarı final oynamış. Son üç yıldan bu yana ise deyim yerindeyse İngilizler Şampiyonlar Ligi’nde tulum çıkartıyorlar. Aralarına bir başka ülkenin takımının girmesi ne mümkün!

İngilizlerin Premier Lig’e çevirdikleri Şampiyonlar Ligi İngiliz takımlarının domine ettikleri bir lig haline geldi. İngilizleri bu kadar üstün kılan etmenleri, yine bu sütunlarda geçen ay “İngilizler Şampiyonlar Ligi’ni Premier Lig’e Çevirdiler” başlıklı yazımızla ayrıntısı ile ele almış ve İngiliz kulüplerinin rekabet üstünlüklerini analiz etmiştik. Bu yazımızda da yine bu kez Premier Lig’i bu kadar başarılı kılan temel etmenlerden birisi olan parasal olanakları irdeleyeceğiz ve “Premier Lig’in suyunun nereden ve nasıl geldiğini” sorgulamaya çalışacağız.

Önce Premier Lig ekiplerinin son beş sezondur Şampiyonlar Ligi’nde gruplar sonrası performanslarına bir bakalım.

Şampiyonlar Ligi’nde Ezici İngiliz Üstünlüğü

Aşağıdaki tarihsel kronolojiye de bakıldığında görülebileceği üzere İngiliz Kulüpleri, son beş sezondur Şampiyonlar Ligi’nde mutlaka en az bir kez çeyrek final oynamışlar. Son üç sezondur da çeyrek ve yarı finallerde “tulum çıkartıyorlar”.  Ada ekiplerinin son beş yıllık performansları aşağıda bilgilerinize sunuluyor. Belirtilen performanslara göre Ada Kulüplerinin ortaya koydukları bu sıra dışı performansı tekrarlayan bir başka lige de daha henüz tanık olmadık. Son beş yılın ikisinde şampiyon olan ve üçünde de yarı final oynayan bir Lig henüz Şampiyonlar Ligi’ne, Premier Lig dışında nasip olmadı.

2003/04 ile 2008/09 Arasında İngiliz Ekiplerinin Şampiyonlar Ligi Performans Tablosu

2008/09 sezonu Yari Finali Manchester United, Chelsea, Arsenal

2008/09 sezonu Çeyrek Final Arsenal, Manchester United, Chelsea, Liverpool

2007/08 sezonu   Çeyrek  ve yarı final Arsenal, Manchester United, Chelsea, Liverpool

2007/08 sezonu  Final Manchester United- Chelsea(Manchester Utd. Şampiyon)

2006/07 sezonu Çeyrek  ve yarı final Chelsea, Liverpool, Manchester United

2006/07 sezonu Final Liverpool (Milan Şampiyon)

2005/06 sezonu Yarı final Arsenal

2005/06 sezonu Çeyrek final Liverpool, Arsenal,

2005/06 sezonu ilk 16 Arsenal, Liverpool, Chelsea

2004/05 sezonu Final Liverpool (şampiyon)

2004/05 sezonu Çeyrek ve yarı Final Chelsea ve Liverpool

2003/04 sezonu Yarı final Chelsea

2003/04 sezonu Çeyrek Final Chelsea ve Arsenal

İngilizlerin Bu Gücü Nereden geliyor?

Giderek Premier Ligleşen Şampiyonlar  Ligi’nde, İngilizlerin başarısı kesinlikle tesadüf değil. Öncelikle bunu bir kez saptamamız gerekiyor. İngiliz ekiplerinin sportif performanslarının arka planında parasal rekabet üstünlükleri yatıyor.  Nitekim Deloitte’un 2008 tarihli Football Finance Raporu’nda yer alan verilere göre son on yılda beş büyük ligin yaratmış olduğu gelirler aşağıdaki tabloda sizlerin dikkatine sunuluyor. Bu tabloya göre Premier Lig son on yılda toplam 20 milyar 66 milyon Euro gelir yaratırken; en yakın rakibi konumundaki İtalyan  Serie-A ile arasındaki fark 7,7 milyar Euro’ya ulaşmış durumda. Bu aradaki derin uçurum giderek daha da artıyor.  Premier lig’in yarattığı gelir bakımından diğer liglere attığı bu olağanüstü fark, ona sportif ve mali anlamda rekabet üstünlüğü sağlıyor. Beş büyük ligin son on yılda yarattığı toplam gelir 62,3 milyar Euro’ya ulaşırken; Premier Lig tek başına bu gelirin %32’sini üretmiş. Ya da diğer bir bakış açısıyla Avrupa’nın en büyük beş liginin yarattığı gelir içinde en fazla payı %32 ile Premier Lig sağlamış. Diğer Liglerden Serie-A toplam gelirin yaklaşık %20’sini alırken Alman Bundesliga’nın aldığı pay ise %18 civarında gerçekleşmiş. İspanyol La Liga %17’lik payı ile dördüncü büyük lig olurken; son sıradaki Fransız 1.Lig ise toplam pastanın ancak %13’ünü alabilmiş.

Beş Büyük Lig'de son on yılda  Toplam Gelirlerin Gelişimi (Milyon Euro)

LİGLER 1998/99 99/2000 2001/02 2002/03 2003/04 2004/05 2005/06 2006/07 2007/08 2008/09(*) Toplam

Premier Lig           1.147           1.392             1.682             1.851             1.970             1.982              2.049               2.273             2.820            2.900          20.066   

La Liga                676                776                  847                 910                  953             1.029              1.158               1.326             1.370            1.440          10.485   

Bundesliga                681                880             1.043             1.108             1.058             1.236              1.195               1.379             1.420            1.470          11.470   

Fransız 1.Lig                607                644                  643                 689                  655                  696                  910                    972                  990            1.050             7.856   

Serie-A           1.059           1.151             1.127             1.162             1.153             1.336              1.399               1.163             1.400            1.460          12.410   

Toplam           4.170           4.843             5.342             5.720             5.789             6.279              6.711               7.113             8.000            8.320          62.287   

(*): Tahmini

17,5 milyar dolar büyüklüğündeki Avrupa futbol pastasından beş büyük ligin aldığı pay ortalama %50’ye yaklaşırken;  yarı finale kalan üç İngiliz takımının gelirleri toplamı ise 1 milyar 114 mio dolara ulaşıyor. Yarı finalde oynayacak dört kulübün gelirleri toplamı ise 1,5 milyar dolar civarında.

Beş büyük ligin gelirlerini yukarıda verdik. Bu liglerin Şampiyonlar Ligi’nde ulaşmış oldukları sportif performans ise aşağıdaki tabloda sizlerin dikkatlerine sunuluyor. Tabloya göre, son on yılda sportif performans bakımından en başarılı lig olarak karşımıza İngiliz Premier Lig ve İspanyol La Liga çıkıyor. Her iki lig de son on yılda üçer kez ŞL Kupası’nı müzelerine götürme başarısı göstermişler. Yine toplam sportif performans açısından da bakıldığında da yine, en başarılı lig olarak Premier Lig’i gözlemliyoruz. Bu süreçte Premier Lig ekiplerinden 12 kulüp çeyrek finalist olurken; bunlardan 10’u da yarı finale çıkma ve üç kez de bu Kupa’yı kazanma başarısı sergilemişler.

Lig UEFA ŞL UEFA ŞL UEFA ŞL

  Çeyrek Finalistleri Yarı Finalistleri Şampiyonu Sayısı

  2003-04/2007-08 2003-04/2007-08 (Son On yılda)

Bundesliga 3 0 1

Premier Lig 12 10 3

La Liga 6 4 3

Serie-A 10 3 2

Ligue 1 4 1 0

Değirmenin Suyu nereden geliyor?

Futbolda ve özellikle de Şampiyonlar Ligi’ndeki ezici İngiliz egemenliğinin nereden geldiğini iyi analiz edebilmek amacıyla Deloitte’un verilerinden yararlanarak  oluşturmuş olduğum aşağıdaki tablo bize çarpıcı bilgiler veriyor. Aşağıdaki tabloyu yakından incelediğimizde görüyoruz ki, İngiliz egemenliğinin en önemli gelir ve finansman kaynağını 1992-2010 arasında yaklaşık 11 milyar dolara ulaşan naklen yayın ve medya yayın haklarının satışından sağlanan fonlar oluşturuyor. İngiliz ligi Premier Lig bugün haftalık 170 ülkede yaklaşık 470 milyon insan tarafından canlı izleniyor. İngilizlerin medya haklarının satışından elde ettikleri bu para, Premier lig’de oluşna gelirin yüzde kırkını oluşturuyor. Bu oran Fransız 1. Lig’inde %58; Bundesliga’da 35; Serie-A’da %63 ve La Liga’da %42 civarında. Her ne kadar Premier Lig diğer liglerin altında bir yayın geliri ortalamasına sahip görünse de mutlak değer olarak diğer ligler ile kıyaslandığında, önemli bir farklar ortaya çıkıyor.

2006/07 itibariyle Deloitte’un verilerine göre; Premier Lig 880 milyon Euro bir yayın geliri elde ederken; bu tutar Fransız 1.Lig’inde 565 milyon; Bundesliga’da 480 milyon; Serie-A’da 732 milyon ve La Liga’da ise 557 milyon Euro civarında.

Premier Lig’de Kulüplerin Finansman kaynakları (1992-2010)

Premier Lig’e yabancı Sermaye Akını

Premier Lig’in diğer ve en önemli finansman kaynaklarından birisi de,  Kulüp satın almalarından gelen yaklaşık 3,4 milyar dolarlık yabancı fon.  Başta Manchester United olmak üzere, Premier Lig’in 12 ekibinin hisseleri  el değiştirmiş durumda

Deloitte’un raporlarına göre yıllık yaklaşık 3.5 milyar dolar civarında bir gelir yaratan Premier Lig, diğer liglerle kıyaslandığında gerçekten yabancı sermaye akınına uğramış durumda… Bu denli büyük para yaratan bu lig’de tüm profesyonel kulüpler şirket şeklinde örgütlenmek zorunda oldukları için, bu şirketlerin hisseleri de alınıp satılabilmekte; kulüpler Londra borsasına kote olabilmektedirler. Gerek bu durum, gerekse Premier Lig maçlarının özellikle hafta sonları 170 ülkede canlı yayınlanıyor olması ve yaklaşık 470 milyon insanın bu ligi ilgiyle izlemesi, Premier Lig kulüplerinin yabancı yatırımcı için önemli bir cazibe merkezi olmasına neden oluyor.

Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere Premier Lig’deki yabancı yatırım tutarı 3,389 milyon Dolar’a ulaşmış durumda.  Bu tutar, kulüp yatırımı için gelen sermaye olmakla birlikte, Roman Abramovich- Chelsea örneğinde olduğu gibi bir de kulüp sahiplerinin, faaliyetlerin finansmanına yönelik olarak kulüplere işletme sermayesi olarak koydukları tutarları da dikkate aldığımızda bu tutar 5 milyar Dolar’a  ulaşıyor. 

Premier Lig PLC. Yönetim Kurulu Başkanı  Lord Triesman Ekim 2008’te yaptığı bir basın toplantısında  PL ekiplerinde borçlanmanın giderek arttığını ve bu tutarın 5.5 milyar dolara ulaştığını ifade etmişti.  Aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, PL ekiplerine plase edilen toplam yabancı yatırım tutarı  3 milyar 389 milyon dolara ulaşmış durumda…

Premier Lig'de yabancı Sermaye Toplamı (Milyon Dolar)

Takım Kulüp Sahibi Ülke Satın Alma Tutarı Payı (%) Alındığı Tarih

Fulham Muhammed El fayed Mısır            48     100 1997

Chelsea Roman Abramovich Rusya          225     100 2003

Manchester United Malcolm Glazer ABD       1.275     100 2005

West Ham Eggert Magnussan İzlanda          138     100 2006

Aston Villa Randy Lerner ABD          252     100 2006

Portsmouth Alexander Gaydamak Rusya            17     100 2006

Blackpool Valery Belokon Litvanya              7     20 2006

Liverpool G.Gilett&T.Hicks ABD          762     100 2007

Arsenal Alisher Usmanov Rusya          113     14,6 2007

Leicester City Milan mandaric Sırbistan            38     100 2007

Queens Park Rangers Laksmi Mittal Hindistan          300     20 2007

Manchester City Suleyman El Fahim B.A.E          216     100 2008

Toplam Tutar     3.389   

Her ne kadar  yabancı sermaye İngiliz futboluna önemli bir fon sağlıyorsa da, genel olarak Premiership ekiplerinin yüksek borçluluk oranları başta Football Association (FA) olmak üzere, UEFA ve diğer ligler tarafından da haksız rekabete konu olması nedeniyle ciddi bir şekilde eleştiriliyor…

İngiliz futbol kulüplerinin toplam borçlanmalarının 5,5 milyar dolara ulaşması UEFA’yı ve diğer ligleri de alarma geçirdi. Özellikle diğer liglerdeki kulüpler, Premier Lig’deki aşırı borçlanmanın  PL ekiplerine hızla haksız rekabet üstünlüğü sağladığından şikayetçiler…

Geçen haftalarda UEFA başkanı Michel Platini de bazı İngiliz kulüplerinin Şampiyonlar Ligi’ni sürekli domine ettiklerini; ancak bu başarının arka planında bu kulüplerin sürdürülemez bir borç yapısına sahip olduklarını ve bunun da yarışmacı futbolda dengeleri bozduğunu ifade etti. UEFA Kupası finalinin Türkiye’de oynanacak olması nedeniyle İstanbul’a yaptığı ziyarette de “Krizin futbolu vurduğunu ve bazı kulüplerin bu nedenle komaya girdiklerini; bu amaçla gerekli önlemleri almaya çalıştıklarını; astronomik transfer harcamalarına karşı neler yapabileceklerini belirlemek üzere kulüplerle temas halinde çalıştıklarını; şeffaflaşmak için bir kontrol komisyonu oluşturduklarını; bu bağlamda bütün kulüplerin hesaplarına bakılacağını; olmayan paranın harcanamayacağını;  olanı harcamanın ise çok kolay olduğunu; kulüplerin borç sorununu çözebilmek için çok katı kurallar getireceklerini" ifade etti.

Her ne kadar PL diğer liglerin eleştirilerine muhatap kalıyorsa da, Ada ekipleri kendi yollarında emin adımlarla yürümeye devam ediyorlar. Futbolun gerçekten endüstriyel bir sektör olduğunun açık ve net bir şekilde ortada olduğu İngiliz futbolu, önemli rekabet üstünlüklerine sahip ve bu üstünlüklerini hiç te bırakma isteklisi değiller.

Ancak İngiliz futbolunda giderek artan aşırı  borçlanma, kulüpleri sürekli pedalı çevirmek zorunda bırakıyor. Bu borçlanmanın sportif performansa dönüşmemesi durumu ise İngiliz kulüplerini tehdit eden en önemli unsur.

Sonuçta;

İngiliz kulüpleri sahip oldukları ekonomik ve mali üstünlüklerini sportif performansa çevirmesini biliyor. Bu nedenle İngilizler özellikle Şampiyonlar Ligi gibi para dağıtan bir organizasyonda üstün başarılara ulaşmanın dinamiklerini oluşturmuş durumdalar. Kulüp organizasyonlarında bir numara olan Ada’nın, ulusal yarışmalarda geride kalması ise bu tezimizi doğrular nitelikte. Kısacası, “nerede para varsa, İngilizler orada” bu doğru bir strateji mi onu tartışmak lazım. Ancak görünen o ki, bugün Premier Lig ekiplerini sportif performansa taşıyan iki temel faktör var:

 1) Premier Lig marka olmasının avantajlarını iyi kullanarak, kendisine yeni ve güçlü finansal olanaklar yaratabiliyor.  2) Yarattığı bu finansal olanakları sportif başarıya dönüştürebilecek  şekilde etkin  kullanmasını iyi biliyor. Hal böyle olunca da Ada ekiplerinin rekabet üstünlükleri ortaya çıkıyor.  Burada en büyük tehlike, İngilizlerin sahip oldukları parasal kaynakları sportif performansa çevirememe riskleridir ki, bunun en trajedik örneği ise Leeds United vakasında yatıyor. Bilindiği üzere Leeds United 2000’li yılların başında yüksek borçlanmayla çok iyi bir takım kurmuş; ancak sportif başarıya ulaşamayınca 2002 yılında 220 milyon dolar borçla iflas etmek durumunda kalmıştı. 

İngiliz kulüplerinin finansal kaynaklarının güçlü ve sürekli olması, onları finansman probleminden uzaklaştırdığı  için sportif performansa odaklanmayı çok daha kolaylaştırıyor. Sportif performansı paraya çevirmesini bilen İngiliz Premier Lig’i, sportif performans parasal performans-sportif performans döngüsünü iyi çevirdiği için, Premier Lig’in de sürekli marka değeri yükseliyor. Marka değeri artan Premier Lig ise bunu tekrar sportif ve parasal başarıya dönüştürüyor.  İşte bu başarı döngüsü ve performans üreteçi çalıştığı sürece, Premier Lig’in Şampiyonlar Ligi’ndeki egemenliğini sona erdirmek çok ta mümkün görünmüyor.

Buradan bize çıkacak dersler mutlaka vardır diye düşünüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar