Samimiyet testi
Soma’da yaşadığımız büyük felaket nedeniyle üzgünüz ve sadece üzülmenin bir şeylerin değişmesi adına yetersiz kalacağını da çok iyi biliyoruz. Öncelikle hayatını kaybeden maden işçilerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm ulusumuza başsağlığı diliyoruz. İçinde bulunduğumuz toplumsal kutuplaşma ve artan güvensizlik ortamında benzer durumların yaşanmaması adına yapılması ve yapılmaması gerekenler konusunda sağlıklı bir tartışma ortamının pek mümkün olamadığını da görüyoruz. Yine de insanlık ve adalet adına geniş kesimler nezdinde farkındalığın arttırılması dışında herhangi bir çözüm başlangıç olmadığına inanıyoruz.
Yaşanan felaketten daha geniş alanda faydalanmak adına konuyu basitleştirmekte yarar var. Özetle söylemek gerekir ise daha fazla kazanmak veya belli bir kazancı korumak aslında giderek daha fazla risk alınmış; bu durumun yaratacağı ek ve büyük tehlikeleri anlamak adına da laftan öteye hiçbir şey yapmamış. Nimet-külfet dengesindeki olumsuz bozulmanın sürdürülebilir olmadığı ve felaketle sonlanmasının kaçınılmazlığı tümüyle ihmal edilmiş; asıl önemlisi bu durum çalışanlardan ve toplumdan gizlenmiş; gerçeğin göz önüne çıkmasını şeffaflığın oluşumunu engellemek aslında daha çok çalışılmış... Konuya bu açıdan bakarsanız Soma’daki felaket ile 2008’de dünyayı sarsan küresel krizin türdeş olduğunu görebilirsiniz!.. Bu nedenle Soma konusunda üzülenlerin bir kısmının ya samimi olmadığını yada yeterli farkındalık düzeyine sahip olmadığını düşünebilirsiniz... Eğer mevcut düzen belli bir getiri için daha fazla risk alınmasına izin veriyor veya göz yumuyor ise etkenliğini kaybetmiştir, çok hastadır; çok ciddi bir sisteminde risk söz konusudur. Başka bir deyişle sistemi oluşturan kurumsal yapı ve onların çalışanları ile diğerleri arasında giderek büyüyen bir çıkar çatışmasının oluşması, güvenirliğin artması kaçınılmazdır; böylesi durumlarda sistem kademeli olarak şeff afl ığı azaltır yargıyı çalışmaz hale getirerek istikrarsızlığı besleyebilir. Uzlaşı giderek imkansızlaşıyor. Yaşanan olumsuzluklar bir taraf için kaza olurken diğer kesim için cinayet anlamına gelir. Siyaset bu kısır tartışmanın dışında değildir, tam aksine sistem lehine taraftır ve kendine yönelik tüm eleştirileri ideolojik olarak niteler ve olası tüm çözümleri engelleyen konuma düşmekten kurtulamaz...
Bu aşamada sormak gerekiyor; Soma için büyük üzüntü ve fedakarlık gösterileri yapanlar, eğer gelişmekte olan ekonomiler merkezli yaklaşan krizi görmezden geliyor ve en kötünün geride kaldığını iddia ediyor ise onlara güvenebilir, samimi olduklarına inanabilir misiniz? Söylemleri değil eylemleri belirleyen üzüntüler değil de statükoyu korumaya yönelik korkular ise kalıcı çözümler mümkün olabilir mi?
Günü kurtarmak adına beklentilerin yönlendirilmesi Soma’da ifl as etti. Sıra diğerlerinde... Galiba tünelin ucundaki ışık karşıdan gelen trene aitmiş!..