Sakarya'ya başka pencereden bakarsak

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Dikkatli okuyucu,Hakan Güldağ ve Osman S.Arolat' ın Sakarya'da SAMİB'in  toplantısına geniş yer verdiğini  fark etmiştir.Tekrarın tuzağına düşmeden, sadece Sakarya yöremiz için değil,kalkınma yarışına katılan diğer yörelerimizin de yararına olacağını düşündüğümüz bazı  gündem maddelerini tartışalım.

Sosyo-ekonomik bir gelişmenin  birikim, bakış açısı, bilinç, beklenti, buluş ve bereket ekseninde ilerlediğini biliyoruz. Sakarya'nın şahane coğrafi konumu  ve giderek önem kazanan lojistik avantajını, ülkemizin üretim ve tüketiminin odağı olan, ekonomide neredeyse yüzde 50'lik  bölümünü kontrol altında tutan büyük tüketim merkezlerine yakınlığını, yaşanabilir çevre yaratan ormanlarını, çoşkulu ırmaklarını, güzel göllerini, buz gibi bulaklarını, soğuk çeşmelerini ve serin yaylarını; İmparatorluğun değişik parçalarından kopup gelen çok kültürlü insan kaynağını, cer atölyelerinden  tank paleti yapımına, şeker  üretiminden karavan imalatına, at arabasından  otomobile  üretimline deneyimli  sanayi işgücü  birikimini daha önceki yazılarımızda birkaç kez  değerlendirdik.

Bir toplumun "potansiyellere" sahip olması, o potansiyelleri "zenginliğe" dönüştüreceği  anlamına gelmiyor…Birikimleri, maddi ve kültürel zenginliğe dönüştürerek, refahı toplumun derinliklerine yayabilmemiz için, net bilgilere ihtiyacımız var. Yetmez, fiziki sermayeleri,  insan kaynaklarını  ve teknolojiyi  koordine ederek, etkin ve verimli kullanma sorumluluğu taşırız. Daha da önemlisi, öngörme ve önlem alma disiplinine uyarak, ihtiyaçlarımız ile potansiyel kaynaklarımız arasında  öncelikleri belirleyerek, nereye ve nasıl odaklanacağımızı  da netleştirmemiz gerekir.

Sakarya'nın  sürdürülebilir gelişme yaratması

Önce bardağın dolu yanına bakalım: Sakarya'da  liderlik  arayışı çiçek açmaya başlıyor. Metin Kar ve arkadaşları öyle birden ortaya çıkarak SAMİB' i oluşturmuş değil. En azından bizim bildiğimiz uzun süredir böyle bir birlikteliği, düşünceden yaşama taşımak isin çabalıyorlar. Sakarya'da kamu yetkilileri ve sivil inisiyatifler arasında kentin "ortak aklını" öne çıkarma çabaları epey zamandır sürdürülüyor. Şimdi amacı, hedefi,stratejisi,taktikleri ve uygulamaları netleşmekte olan bir aşamaya gelindi.

Sakarya'da özellikle makine-yedek parça üretiminde olgunlaşan liderliğin, asıl üzerinde durulması gereken özelliği ise  "bakış açısındaki" gelişme. Daha iki yıl önce, yörede sadece "organize sanayi bölgeleri"  tartışılırken; bugün " ihtisas organize sanayi bölgesi" ve "kümelenme ile sinerji yaratma"  noktasına gelen bir zihni yenilenme ve netlikle yüzleşiyoruz.Bir  başka zihinsel sıçrama, sorunları ve çözümleri il bazında nokta anlayışı ile ele alan  kasaba kültürünün aşılmış  olması…" Doğu Marmara Havzası" ölçeğine taşınan "geliştirici ufuk" kavranmıştır. Bu,bizim bilgilerimize göre çok önemli bir gelişme adımıdır;kalkınmaya ivme kazandıracak güçlü bir  eğilimdir.

Teorik düşünme çok önemli bir araçtır.  Teori bizim öğrenmemizin, öğretmemizin, paylaşmamızın ve işbirliği yapmamızın kaynağıdır. Zihinde çözülemeyen işi, uygulamada doğru dürüst çözmek  imkansızdır. Ama, bir teorinin altına  doğru dürüst bir yapı, yani kurum koymazsanız bir süre sonra orada "gevezelik" başlar. Teoriye inanç azalır, güven sarsılır ve teori küçümsenir. Bu açıdan bakıldığında SAMİB'in  makine sanayi için bir "Özel İhtisas Sanayi Bölgesi" oluşturma çabası, bugüne kadar zihinsel planda gelişen düşüncelerin, sürdürülebilirliği sağlayacak fiziki bir altyapıya kavuşmasıdır ;ayakların boşluktan yere sağlam basmasıdır.

Liderlik, doğru bakış açısı ve sağlam altyapı bir araya geldiğinde, onun ötesi  "yönetişim ilkelerini" harekete geçiremezsek işlerimizi yarım yapmış oluruz. Tam bu noktada  SAMİB'in  büyük bir iyi niyetle yola çıkan yöneticilerine ve üyelerini  ne yapmaları gerektiğine ilişkin birkaç temel konuyu anımsatma da dostluk hakkımız olmalı.

Dünyaya açık olmalıyız

Birincisi, yaşanan büyük krizden sonra, dünya genelinde , üretimdeki işbölümünün yeni konumlanması bağlamında,  ülkemiz ve özellikle  Sakarya'daki makine-yedek parça üreticilerinin  Batı Avrupa , Çin ve  Hindistan gibi gelişen ülkeler  karşısında ne gibi üstün yanlarının ve zayıf yönlerinin bulunduğunu net bilgilerle anlamalıyız.Bunun için dönüştüren bir fikri hazırlığı, bir ortak dili ve ortak aklı  ortaya koymalıyız.Kamu birimleri, üniversiteler, mesleki örgütler, girişimciler ve özellikle de  bilgileri derleyip dağıtmaya aracılık eden medyadaki  fikir işçileri,kirlilikten arınmış bilgiye erişmede ve anlamaya dönüştürülmesinde elimizi taşın altına koymalıyız.

İkincisi, Sakarya'da yatırım yapmanın  üstünlüklerini ve zayıf yönlerini özgüvensizliğin  örtüleri altına saklamadan, yatırım yapmak isteyen herkese sunmak şaşmaz bir görev olmalı. Özellikle  organize bölge seçiminde, "…hazine arazisi ucuz anlayışı yerine, tekniğin gerektirdiği uygunluk" ölçüsü  kullanılmalı, yer seçiminin hayati önemde bir karar olduğu akıldan  hiç çıkarılmamalı.

Üçüncüsü, sadece Doğu Marmara Havzası makine imalatçıları değil, ülkenin bütün makine imalatçılarının olanak ve kısıtları  bağlamında  Sakarya makine üreticilerini  doğru konumlandırmak için,bugüne kadar yapılmış ve yapılmakta olan çalışmaları değerlendirme ve onlardan sonuç çıkarma bizi yaratmak istediğimiz sonuca daha hızlı götürecektir.

Ekonominin  birinci aktörü  "siyasi irade ve kamu yönetimi", ikincisi " girişimci enerji" ,üçüncüsü de "sivil inisiyatifler" dir. Bugüne kadar istediğimiz hızda bir gelişme yaratılamadıysa, bunun eksiğini kendimizde  aramalıyız. Unutmayalım, "hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk,kendi içimize yaptığımız yolculuktur!" . Kamu yönetimi ve kamuoyu karşısına, sağlam, tutarlı ve etkili gerekçelerle çıkmalıyız. Elimizde  tamamlanmış raporu olmayan konularda  düşünce  aktarmamaya özen göstermeliyiz

Beşincisi,  yeterli bilgi olmadan, etkin plan yapılamayacağını bilmedir. Bu açıdan  bakıldığında Sakarya'da  1000  yılın fırsatını yakalama  azmine katkı yapma, herkesin görevidir.Bir koşulla ki, geçmişin  alışkanlıklarından, önyargılarından, yerleşik doğrularından, kalıp düşüncelerinden,kör inançlarından  kendimizi sıyırıp atmamasını bilmeliyiz…  Sanayi Devrimi sonrasında  oluşmakta olan Yeni Dünya'ya uyum için  bilgiye dayalı sağlam fikirlere sahip olmanın ne denli önemli bir kaynak olduğunu unutmamalıyız.

Aşırı değerlendirme ile "….biz en büyüğüz" abartısına paçayı kaptırmak ne kadar tehlikeli  bir tutumsa, "…bizden adam olmaz" diyen  kendini vurmaya dönük özgüvensizlik de o kadar tehlikeli ve zenginlik üretimini engelleyen bir kavrayıştır…Atilla İlhan'ın dediğini unutmayalım: "Bilmek önemli gerçi/ Asıl iş anlamada…"

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar