Sakarya'ya başka pencereden bakarsak
Dikkatli okuyucu,Hakan Güldağ ve Osman S.Arolat' ın Sakarya'da SAMİB'in toplantısına geniş yer verdiğini fark etmiştir.Tekrarın tuzağına düşmeden, sadece Sakarya yöremiz için değil,kalkınma yarışına katılan diğer yörelerimizin de yararına olacağını düşündüğümüz bazı gündem maddelerini tartışalım.
Sosyo-ekonomik bir gelişmenin birikim, bakış açısı, bilinç, beklenti, buluş ve bereket ekseninde ilerlediğini biliyoruz. Sakarya'nın şahane coğrafi konumu ve giderek önem kazanan lojistik avantajını, ülkemizin üretim ve tüketiminin odağı olan, ekonomide neredeyse yüzde 50'lik bölümünü kontrol altında tutan büyük tüketim merkezlerine yakınlığını, yaşanabilir çevre yaratan ormanlarını, çoşkulu ırmaklarını, güzel göllerini, buz gibi bulaklarını, soğuk çeşmelerini ve serin yaylarını; İmparatorluğun değişik parçalarından kopup gelen çok kültürlü insan kaynağını, cer atölyelerinden tank paleti yapımına, şeker üretiminden karavan imalatına, at arabasından otomobile üretimline deneyimli sanayi işgücü birikimini daha önceki yazılarımızda birkaç kez değerlendirdik.
Bir toplumun "potansiyellere" sahip olması, o potansiyelleri "zenginliğe" dönüştüreceği anlamına gelmiyor…Birikimleri, maddi ve kültürel zenginliğe dönüştürerek, refahı toplumun derinliklerine yayabilmemiz için, net bilgilere ihtiyacımız var. Yetmez, fiziki sermayeleri, insan kaynaklarını ve teknolojiyi koordine ederek, etkin ve verimli kullanma sorumluluğu taşırız. Daha da önemlisi, öngörme ve önlem alma disiplinine uyarak, ihtiyaçlarımız ile potansiyel kaynaklarımız arasında öncelikleri belirleyerek, nereye ve nasıl odaklanacağımızı da netleştirmemiz gerekir.
Sakarya'nın sürdürülebilir gelişme yaratması
Önce bardağın dolu yanına bakalım: Sakarya'da liderlik arayışı çiçek açmaya başlıyor. Metin Kar ve arkadaşları öyle birden ortaya çıkarak SAMİB' i oluşturmuş değil. En azından bizim bildiğimiz uzun süredir böyle bir birlikteliği, düşünceden yaşama taşımak isin çabalıyorlar. Sakarya'da kamu yetkilileri ve sivil inisiyatifler arasında kentin "ortak aklını" öne çıkarma çabaları epey zamandır sürdürülüyor. Şimdi amacı, hedefi,stratejisi,taktikleri ve uygulamaları netleşmekte olan bir aşamaya gelindi.
Sakarya'da özellikle makine-yedek parça üretiminde olgunlaşan liderliğin, asıl üzerinde durulması gereken özelliği ise "bakış açısındaki" gelişme. Daha iki yıl önce, yörede sadece "organize sanayi bölgeleri" tartışılırken; bugün " ihtisas organize sanayi bölgesi" ve "kümelenme ile sinerji yaratma" noktasına gelen bir zihni yenilenme ve netlikle yüzleşiyoruz.Bir başka zihinsel sıçrama, sorunları ve çözümleri il bazında nokta anlayışı ile ele alan kasaba kültürünün aşılmış olması…" Doğu Marmara Havzası" ölçeğine taşınan "geliştirici ufuk" kavranmıştır. Bu,bizim bilgilerimize göre çok önemli bir gelişme adımıdır;kalkınmaya ivme kazandıracak güçlü bir eğilimdir.
Teorik düşünme çok önemli bir araçtır. Teori bizim öğrenmemizin, öğretmemizin, paylaşmamızın ve işbirliği yapmamızın kaynağıdır. Zihinde çözülemeyen işi, uygulamada doğru dürüst çözmek imkansızdır. Ama, bir teorinin altına doğru dürüst bir yapı, yani kurum koymazsanız bir süre sonra orada "gevezelik" başlar. Teoriye inanç azalır, güven sarsılır ve teori küçümsenir. Bu açıdan bakıldığında SAMİB'in makine sanayi için bir "Özel İhtisas Sanayi Bölgesi" oluşturma çabası, bugüne kadar zihinsel planda gelişen düşüncelerin, sürdürülebilirliği sağlayacak fiziki bir altyapıya kavuşmasıdır ;ayakların boşluktan yere sağlam basmasıdır.
Liderlik, doğru bakış açısı ve sağlam altyapı bir araya geldiğinde, onun ötesi "yönetişim ilkelerini" harekete geçiremezsek işlerimizi yarım yapmış oluruz. Tam bu noktada SAMİB'in büyük bir iyi niyetle yola çıkan yöneticilerine ve üyelerini ne yapmaları gerektiğine ilişkin birkaç temel konuyu anımsatma da dostluk hakkımız olmalı.
Dünyaya açık olmalıyız
Birincisi, yaşanan büyük krizden sonra, dünya genelinde , üretimdeki işbölümünün yeni konumlanması bağlamında, ülkemiz ve özellikle Sakarya'daki makine-yedek parça üreticilerinin Batı Avrupa , Çin ve Hindistan gibi gelişen ülkeler karşısında ne gibi üstün yanlarının ve zayıf yönlerinin bulunduğunu net bilgilerle anlamalıyız.Bunun için dönüştüren bir fikri hazırlığı, bir ortak dili ve ortak aklı ortaya koymalıyız.Kamu birimleri, üniversiteler, mesleki örgütler, girişimciler ve özellikle de bilgileri derleyip dağıtmaya aracılık eden medyadaki fikir işçileri,kirlilikten arınmış bilgiye erişmede ve anlamaya dönüştürülmesinde elimizi taşın altına koymalıyız.
İkincisi, Sakarya'da yatırım yapmanın üstünlüklerini ve zayıf yönlerini özgüvensizliğin örtüleri altına saklamadan, yatırım yapmak isteyen herkese sunmak şaşmaz bir görev olmalı. Özellikle organize bölge seçiminde, "…hazine arazisi ucuz anlayışı yerine, tekniğin gerektirdiği uygunluk" ölçüsü kullanılmalı, yer seçiminin hayati önemde bir karar olduğu akıldan hiç çıkarılmamalı.
Üçüncüsü, sadece Doğu Marmara Havzası makine imalatçıları değil, ülkenin bütün makine imalatçılarının olanak ve kısıtları bağlamında Sakarya makine üreticilerini doğru konumlandırmak için,bugüne kadar yapılmış ve yapılmakta olan çalışmaları değerlendirme ve onlardan sonuç çıkarma bizi yaratmak istediğimiz sonuca daha hızlı götürecektir.
Ekonominin birinci aktörü "siyasi irade ve kamu yönetimi", ikincisi " girişimci enerji" ,üçüncüsü de "sivil inisiyatifler" dir. Bugüne kadar istediğimiz hızda bir gelişme yaratılamadıysa, bunun eksiğini kendimizde aramalıyız. Unutmayalım, "hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk,kendi içimize yaptığımız yolculuktur!" . Kamu yönetimi ve kamuoyu karşısına, sağlam, tutarlı ve etkili gerekçelerle çıkmalıyız. Elimizde tamamlanmış raporu olmayan konularda düşünce aktarmamaya özen göstermeliyiz
Beşincisi, yeterli bilgi olmadan, etkin plan yapılamayacağını bilmedir. Bu açıdan bakıldığında Sakarya'da 1000 yılın fırsatını yakalama azmine katkı yapma, herkesin görevidir.Bir koşulla ki, geçmişin alışkanlıklarından, önyargılarından, yerleşik doğrularından, kalıp düşüncelerinden,kör inançlarından kendimizi sıyırıp atmamasını bilmeliyiz… Sanayi Devrimi sonrasında oluşmakta olan Yeni Dünya'ya uyum için bilgiye dayalı sağlam fikirlere sahip olmanın ne denli önemli bir kaynak olduğunu unutmamalıyız.
Aşırı değerlendirme ile "….biz en büyüğüz" abartısına paçayı kaptırmak ne kadar tehlikeli bir tutumsa, "…bizden adam olmaz" diyen kendini vurmaya dönük özgüvensizlik de o kadar tehlikeli ve zenginlik üretimini engelleyen bir kavrayıştır…Atilla İlhan'ın dediğini unutmayalım: "Bilmek önemli gerçi/ Asıl iş anlamada…"