Sahte belge sorununa yeni bir yaklaşım: İzaha davet
Yrd. Doç .Dr. Yusuf İleri- Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Ülkemizde, sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge (SMİYB) olgusu, KDV Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle boyut kazanmıştır. Öyle ki, kanunun otuz yılı aşkın uygulaması sürecinde vergi idaresini en çok uğraştıran konuların başında, SMİYB düzenleme ve kullanımından kaynaklanan vergi kayıplarına yönelik önlemler ile inceleme ve tarhiyatlar oluşturmuştur. SMİYB’in, düzenleyen ve kullanan olarak iki tarafı vardır. Düzenleyicileri bu işte komisyon sağlarlar. Ama hayali ihracat gibi iç içe giren özellikli alanları da var. Yasalarımız, düzenleme fiilline ağır müeyyideler öngörmüşlerdir. Üç kat vergi ziyaı cezası, hapis cezaları, uzlaşma ve af uygulamalarında yararlandırılmama, teminat, teşhir ve birçok kamu hakkında mahrumiyet. Kullanıcısına gelince; konu biraz daha karmaşıklaşıyor. Zira, SMİYB kullanımı sadece vergi mükelleflerine özgü değil. Resmi, özel, ithalat, ihracat, ihale vb. çok geniş bir alanda kullanım değeri var. Vergi kaybı ise, esas olarak kullanımı aşamasında oluşuyor. Düzenleyicisinde farklı olarak mükelleflerin bilmeden de SMİYB kullanmaları mümkün olabiliyor. Maliye Bakanlığı bu bilinçle, bu ayrımın yapılması hususunda inisiyatifi incelemeciye bırakmıştır.
Ancak herhangi bir belgeye SMİYB demek, bilerek ya da bilmeden kullandığına dair objektif ölçüler ortaya koymak öyle kolay bir iş değil. Yani, kurunun yanında yaş da yanabiliyor. Nitekim bu tür tarhiyatların bir bölümü Danıştay’dan dönmektedir. Ancak bu arada olup bitenler; mükellefler ve piyasalar yönünden telafisi mümkün olmayan zararlar yaratabiliyor. İdareden beklenilen SMİYB fiilleriyle mücadeledeki birikimli deneyimiyle, mükelleflerin SMİYB kullanıcısı durumuna düşmemesini sağlayacak işlem güvenliği temelli standartlar oluşturmasıdır.
SMİYB kullanıcılarına tarhiyata uğramadan önce bu belgelerinin doğruluğunu izah etme imkanı sağlayan Vergi Usul Kanunu’nun 370’inci maddesi böyle bir işlev görebilir mi? Aslında bu yöntem uzun bir süredir ismi konmadan uygulanmaktaydı. Mükelleflere izaha davet yazısı gönderilir, KDV indirimlerinin iptali ile beyanname vermesi ya da bu faturaların doğrulanmasına ilişkin kanıtları vermesi istenirdi. Böyle bir durumla karşılaşan mükelleflerin bir bölümü düzeltme KDV beyannamesi verir, bazen bu düzeltme beyannamelerini itirazi kayıt konur davalar açılır; çoğu zaman da mükellef vergi incelemesi ve sonucundaki tarhiyatı beklerdi.
Ancak hukuki temeli olmayan bir uygulama mükellef üzerinde psikolojik baskı yarattığı gerekçesiyle vergi yargısında kabul görmüyordu. Şimdi yapılan, bu uygulamanın hukuki bir alt yapıya kavuşturulmasıdır. Bu arada uygulama, vergi ziyaına sebebiyet verilen diğer konulara doğru da yaygınlaştırılırken, SMİYB konusunda kapsama alanı daraltılmıştır. Bu arada uygulama, SMİYB dışında vergi ziyaına sebebiyet verilen diğer alanlara doğru da yaygınlaştırılmıştır. Bu arada SMİYB alanı da disipline edilmiştir. Mesela daha önce herhangi bir sınırlamaya tabi olmadan mükellefler beyana ve izaha davet edilirken şimdi ise iki koşul konmuştur.
Bunlardan biri, her bir SMİYB tutarının 50 bin TL’yi, diğeri ise bu tarzdaki tüm belgelerin mükellefin o yıldaki toplam mal ve hizmet alışlarının %5’ini aşmamasıdır. Bu ölçülerde yıllık %5 sınırı hem yanılgıyı tolere hem de kullanıcılara bir çeki düzen vermesi açısından makul bir kıstas olarak görülmektedir. Nitekim KDV iadelerinde yıllardır benzeri bir kural uygulanmaktadır.
Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 475 Seri No.lu VUK Genel Tebliğ’ine de değinmek gerekir. Yasa ve tebliğ izaha daveti ön tespitlere bağlamıştır. Tebliğde yapılan açıklama ve verilen örneklerde SMİYB alanında ön tespit olarak sadece vergi inceleme elemanları tarafından düzenlenen vergi tekniği raporu (VTR) kabul edilmiştir. Böylelikle yasa düzeyinde bir düzenlemesi olmayan VTR’ler, tebliğ düzeyinde bir tanıma kavuşmuştur. Ön tespitin, pişmanlıktan faydalanmayı engelleme gibi bir önemi vardır. Tebliğ, bu kriterlerden yıllık %5’lik sınırla ilgili, herhangi bir esneklik getirmemiştir. Ancak, 50 bin TL koşuluna gelince, yıllık sınırın aşılmaması kaydıyla bir firmadan aldığı belgelerden biri 50 bin TL’nin üstünde, bir başka firmadan alımlarındaki her bir belge tutarı bu tutarı aşmıyorsa, aşmayan alımları yönünden izah olanağı sağlamıştır. 2017 Ağustos başında uygulamaya giren düzenlemenin anlaşılmayan yanı izaha davet ettiği mükellefleri pişmanlık hükümlerinden yararlanma hakkında yoksun bırakmasıdır.