Sahi, para politikası sıkı maliye politikası gevşek mi?
Son dönemde bazı yorumcular Türkiye’de “sıkı para politikası – gevşek maliye politikası” şeklinde özetlenebilecek bir ekonomi politikasının uygulandığını öne sürüyorlar. Bu sav –dile getirenler alınmasın, bana biraz eğlenceli geliyor.
Birinci grafikte Ocak 2010’dan bu yana tüketici enflasyonunun, çekirdek (temel) enflasyonun (C göstergesi) ve Merkez Bankası’nın enflasyon hedefinin gelişimi gösteriliyor. İkinci grafikte ise tüketici enflasyonu ile enflasyon hedefi arasındaki fark yer alıyor; sıfırın üzerindeki her değer enflasyonun hedefin üzerinde kaldığını gösteriyor. Dikkat ederseniz nerdeyse ele alınan dönemin tümünde hedeften önemli ölçüde sapma var ve bu sapma yukarıya doğru. Ama daha önemlisi şu: Özellikle son dönemde sapma yukarıya doğru keskin bir eğilim gösteriyor. Farklı bir ifadeyle, sıkı para politikasının uygulandığının iddia edildiği dönemde enflasyon almış başını gitmiş. Öyle ki, Kasım ayı itibariyle enflasyon hedeflenen düzeyin tam 8 puan üzerinde.
Elbette “sıkı para politikası – gevşek maliye politikası” iddiasını dile getirenler bu gelişmelerin farkındalar. Muhtemelen şöyle bir analiz yapıyorlar: Maliye politikası referandum öncesinde ve bir miktar da sonrasında gevşek olmasaydı enflasyon da bu kadar yüksek olmazdı. Gevşek maliye politikasının -bir yandan yurtiçi talebi artırarak diğer yandan da talebin artmasıyla kâr marjlarının yükselmesine yol açarak, enflasyonu yükseltici etkisi olduğu şüphesiz.
Ama ortada iki sorun var: Birincisi, para politikası dediğiniz “şey”, bir yandan enflasyonun ileride alabileceği değerlere ilişkin tahminlerin hedeften ne kadar saptığına, diğer taraftan da zaten milli gelir büyümesinin potansiyelinden ne kadar uzak olduğuna tepki verir. İkincisi, bu ikisi de döviz kurundan etkilendiği için döviz kurundaki gelişmeler de verilecek para politikası tepkisinde dikkate alınır. Demek ki para politikası hem beklenen enflasyon ile hedef arasındaki ve büyüme ile potansiyel büyüme arasındaki farklara hem de döviz kuru gelişmelerine yeteri kadar tepki vermemiş. “Yeteri kadar” nitelemesinin enflasyon ile hedef arasındaki farkın bunca açıldığı bir dönem için birazcık “kibar” kaçtığını da belirtmeliyim.
Belki de “sıkı para politikası – gevşek maliye politikası” sadece Merkez Bankası’nın politika faizinin (ortalama fonlama faizi) izlediği seyre bakılıp öne sürülüyordur. Böyle bir akıl yürütme ihtimali çok düşük çünkü çok basit bir gerçek gözden kaçırılmış oluyor: Ne her politika faizi artışı “sıkı para politikası” demektir ne de her politika faizi düşüşü “gevşek para politikası” anlamına gelir. Merkez bankalarının “duruşunu” anlayabilmek için politika faizini bir “şeyle” kıyaslamak gerekir. Kıyas için basitçe iki “şey” kullanılabilir: Piyasanın ileriye yönelik enflasyon bekleyişlerinin ya da Merkez Bankası içindeki çalışmalarından elde edilen ileriye yönelik enflasyon öngörülerinin enflasyon hedefinden ne kadar saptığı.
Orada da son bir yılda durum şöyle: On iki ay ilerisi için piyasaların beklediği enflasyon ile Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi arasındaki fark 3 puandan aşağı düşmedi. Hedefin yüzde 5 olduğu dikkate alındığında bu önemli bir fark. Üstelik, bu fark giderek yükseldi ve Kasım ayında 3.7 puana kadar çıktı. Oysa Merkez Bankası yedi aydır ortalama fonlama faizini nerdeyse sabit tuttu; sadece geçenlerde 0.25 puanlık bir artışa gitti. Ve yine üstelik, mevcut kur hareketlerinin piyasaların enflasyon bekleyişini daha da artırması olasılığı az değil.
Aman dikkat: Bu yazının yakınlaşan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu kararı ile yakından uzaktan ilgisi yok. Sonuçta Merkez Bankası belli bir düzeyde enflasyonu tolere ediyor olabilir. Bu benim açımdan “doğrudur ya da yanlıştır farklı bir şey. Yazı açısından önemli olan sadece şu: Mevcut durum “ah şu maliye politikası bu kadar gevşek olmasaydı ‘sıkı’ para politikası ne kadar da güzel enflasyonu düşürecekti” durumu değil. Yakından uzaktan ilgisi yok.