Sahalarda öncülük ederseniz "akademik" suçlamasını göze alın

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

 

İşinin ehli olmak için çaba gösteren "uzmanların" sık karşılaşacağı suçlamalardan biri, "… söylenenler güzel ama, çok akademik" sözcüğü olacaktır.

Aslında suçlamanın altında " entelektüel korkaklık" vardır da, tembelliğin beslediği entelektüel korkaklığı gizlemek için, "…kuramsal" ya da "…akademik" kavramlarının bileşenlerini dikkate almadan ulu orta kullanılır.

Başlangıçta "…akademik ve kuramsal" diye suçlayanların bulunduğu bir saha araştırmasını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Uzbekistan incelemelerinden sonra, Ali İhsan Akıskalıoğlu ve Ergun Atabay'ın daveti üzerine Moskova'ya bir haftadan uzun özel gezi için gittik. Moskova'dan Petersburg'a uzanan bu gezi sonrasında Mehmet Kara ile gözlemlerimizi 3 Eylül 2006 tarihinde Şişecam Genel Müdürü'ne sunduk. Genel müdür de, "Okudum, teşekkür ederim. Başkanlara birer kopya gönderilmesi rica ederim" notu ile bize gönderdi.

Rapor üç bölümden oluşuyor: Öncelikle Rusya'nın potansiyelleri anlatılıyor. İkinci bölüm Şişecam'ın fırsatlarına değiniyor. Son bölümünde Gürcistan'ın özel durumu değerlendiriliyor.

Bu gezi notunu okuyucu ile paylaşmamın net bir amacı var: Herhangi bir yatırım yaparken, fizibilite çalışması yapmadan önce, çerçeve belirleme açısından bir "ön araştırmanın" ne denli önemli bir araç olduğunu anlatmak istiyorum.

Rusya'nın potansiyelleri

"Rusya'nın potansiyelleri" başlığını taşıyan raporun ilk bölümünü bu yazıda aynen aktarıyorum:

" Rusya Baltık'dan Pasifik'e uzanan dev bir ülke.

Uluslararası pazarlarda geçerliliği olan ve değer ifade eden hammaddeler bakımından dünyanın en varlıklı ülkesi.

Büyük ölçüde bu unsura dayanan ihracatı geçen yıl 65 milyar dolar (Sadece doğalgaz 7 milyar dolar) olmuş, ithalati ise 42 milyar $. Her ikisi de artmakta.

Son yıllarda sürekli 'negatif büyüme' gösteren ekonominin ilk kez 1996'da 'sıfır ya da pozitif büyüme' göstermesi bekleniyor. Bu, sistemin dibe vuruştan sonra toparlanmaya başladığının önemli bir sinyali olarak kabul ediliyor.

Ülke "piyasa sistemine" ağır da olsa geçiş sürecini yaşıyor.

Bu süreç Batı tarafından tam bir destek görüyor ve ekonomi IMF koşullarına uyum içinde yönlendirilerek 'kesintisiz kaynak girişi' sağlanıyor. Rusya halen 110 milyar dolar ile en borçlu ülkeler arasında.

Transformasyonun en önemli unsuru olan özelleştirme, işletme hisselerinin çalışanlara devri suretiyle yürütülmeye çalışılmakta. Bu yöntemin büyük 'toplumsal tepkileri frenleme' amacıyla kullanıldığı anlaşılıyor. Ancak 'çok ortaklı yapı' genellikle etkin işletilmediğinden halkın elden çıkardığı hisseler sonuçta belli 'yönetici kesimlerin' elinde toplanıyor ve üçüncü taraflara (yabancılarla) işbirliğine uygun duruma geliyor.

Rusya'da sistemi iyi tanıyan, sistemden gelen veya ondan destekli 'partner' bulabilen yabancı firmalar büyük işler yapıyorlar. Ticaret, inşaatçılık-emlatçılık, renovasyon, bankacılık ve medya gözde alanlar konumunda.

"Rusya'da her türlü mal ithal ediliyor." Piyasa, meyve- sebzeden prestij ürünlerine kadar ithal mallarla dolu. Fiyatların genelde yüksek olmasına karşın, yeni 'sınıflı' toplumun her gelir grubuna farklı fiyat ortam ve kanalları oluşturduğu gözleniyor. Tüketim özentisi ise hiç değişmiyor.

Yabancı firmalar her türlü medyayı kullanarak tam anlamıyla bir 'marka bombardımanı' içindeler. Dünyanın tüm bilinen markaları pazara yerleşmek için tanıtım ve tutundurma etkinliklerini inanılmaz boyutlara ulaştırmış durumdalar.

Yönetim, ithal edilen malların giderek Rusya'da üretilmesine yönelik politikalar geliştirmek istiyor. Nitekim 'bavul ticaretine' getirilen ek vergiler, gelir sağlamanın yanı sıra bu amaca da yönelik gibi. Zaten büyük marka iyileştirmeye çalışan firmalar için yarın Rusya'da üretime geçmek doğal bir aşama olacak.

Ülkede turizm hareketlenen sektörler arasında.Özellikle St Peterburg turizmin merkezi konumunda. Sadece geçen yıl 1,5 milyon turistin ziyaret ettiği kenti bu yıl 2 milyon kişinin ziyaret etmesi bekleniyor. Dış turizm açısından bakıldığında gerçek şu ki "Antalya" imajı Türkiye'nin önünde.

'Rusya'nın altyapısında temel unsurlar bakımından hiçbir sorun yok." Yer yer iyileştirmelere ve modernizasyona gereksinim olduğu izleniyor. Kentlerde elektrik, su, ulaşım, merkezi ısınma, diğer belediye hizmetleri gibi sistemler işliyor, hizmet kalitesi 'yeterli' görünüyor.

Her şeye rağmen ülkenin en büyük handikapının bireyselliği yok etmiş, inisiyatifi öldürmüş, insanları tembelleştirmiş 'monolitik ve bürokratik bir yapılanma' olduğunda hiç şüphe yok.Toplumdaki genel renksizliği, donukluğu ve esneksizliği açıklayan bu durumun değişmesi şüphesiz kuşaklar gerektirecektir. Toplumun eğitim düzeyinin çok yüksek olmasına rağmen böyle olması ilginçtir.

Bu nedenle, kentlerde kaldırımları istila etmiş sokak satıcılarını, büfecileri ve oluşturulmuş özel çarşılardaki pazarcıları, 'kendi kaderini kendi eline alan' insanların Rusya'sının bir habercisi olarak değerlendirmek mümkün.

Politik güç halen 'Batıcı Yeltsin-Çernomirdin' ekseninde görülüyor. Ancak kararlı olmaktan uzak. Kökeni tarihin derinliklerinde yatan 'otoriter/milliyetçi eğilimler' güçlü ve fırsat kollar bir görünüm sergiliyor.

Rus halkının önyargısı yok

Bu eğilimleri destekleyen iki potansiyel istikrarsızlık unsurunu vurgulamakta yarar var: 'Reel gelirdeki düşün ve gelir dağılımındaki aşırı bozulma'. Nitekim, yeni koşullara uyum sağlayabilen belli bir kesim ve girişimciler büyük gelirler elde ederek aşırı tüketim eğilimini gösterirken, kamuya bağımlı geniş kitleler, özellikle de emekliler ve kamu işletmelerinde çalışanlar büyük güçlükle yaşamaktadır.Bu durum şüphesiz 'şanlı geçmişe özlem duyan' bir huzursuz kitle yarattığı gibi, Rusya'daki dönüşümün kesintisiz yürümesi bakımından da en ciddi 'risk' unsurudur.

Başarı, 'sistemin' hassas dengelerini koruyarak yol kazasına meydan vermeden dönüşümün sürdülebilmesinde yatacaktır. Bu bağlamda bir 'ülke riski' bulunduğunu kabul etmek gerekir.

Ülkenin genel yönelişlerine ilişkin risk faktörü ne olursa olsun, değişmeyecek husus, 'Rusya'nın her zaman potansiyeli yüksek bir ülke konumunda kalacağı' ve ülkemiz için fırsatlar sunacağıdır. İki ülke ekonomilerinin birbirini tamamlar nitelikte olması bunun en sağlam güvencesidir.

Rusya'yı göz ardı eden bir Türkiye'nin kalkınma potansiyeline ulaşması söz konusu olamayacağı gibi, '160 milyonluk yakın bir pazar vizyonu kapsına almayan bir Türkiye şirketinin' de globalleşme eğilimleri içinde varlığını koruyarak güçlenmesi mümkün değildir.

Hem Türkiye hem şirketlerimiz için önerilen, 'balıklama giriş' değil, hesaplı kitaplı ama mutlaka belli bir stratejiye dayanan bir plan çerçevesinde 'sabırlı ve tutarlı yaklaşımlar' içinde hareket edilmesidi.

Bu arada, Rusya'da kamuoyunun Türkler'e karşı genel tutumunun 'nötr' olduğunu, bunu Batı Avrupa'daki 'itici ve önyargılı' olumsuz havaya göre önemli bir avantaj ifade ettiğini belirmekte yarar vardır. Ne de olsa tüm Batılılaşma gayretlerine rağmen Rusya da bizim gibi 'Doğululuğu ' içinde taşımaktadır."

Bir raporu üç ayrı yazıda sizlere iletmek istiyorum. Bu tür raporlara "…akademik, edebi…" yaftasını yapıştırmaya kalkanların şimdi nerelerde olduklarını, açık ortamlarda düşüncelerini tartışabilme özgüvenini gösterip gösteremeyeceklerini merak ediyorum. Bir başkası da tarihe belge düşerek '…hesap verebilir' olmanın erdem sahibi olmakla eşdeğer olduğuna yürekten inanıyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar