Sahaf Günleri...
Okuduğum İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin hemen yanıbaşındadır Sahaflar… Çalıştığım DÜNYA gazetesinin o zamanlar Cağaloğlu Narlıbahçe Sokak’ta olan binasına da öğlen tatillerinde yürüyüş mesafesinde…
Fatih’teki evimizden okula da gazeteye de yürüyerek gitmeyi tercih ederdim Sahaflar’ın içinden geçmenin keyfini yaşamak için… Gazeteden çıktığımda ise Cağaloğlu Meydanı’nı tırmandıktan sonra Nuruosmaniye Camii’ne dönüp Kapalıçarşı’nın içinden geçerek Sahaflar’a ulaşırdım.?
Mutlaka Elif Kitabevi’ne uğrar Arslan Kaynardağ’a “merhaba” derdim… Toktamış Abi’nin (Ateş) tanıştırdığı İbrahim Abi (Derbeder) ile de lafladıktan sonra tarihi Çınar’ın altında tezgâh açan Hüseyin Avni Dede’ye de bir selam çakıp aradığım kitaplardan bir kısmını bulabilmiş olmanın mutluluğunun keyfini çıkarırdım yol boyunca…
Çocukluğumda dayımın götürdüğü dükkânlara da uğrardım kimi zaman. “İstanbul'da bir Yasin efendi vardır. / Sahaflarda bir dükkâncağızda. / Allah ne verirse ama üç ama beş, / Şükreder oturur... // Sabah erken gelir Sultan Selim'den / Dükkânının önünü sular süpürür. / Sahafların en güzel vaktidir, /Karşıdan karşıya yârenlik olur. // Bir çay ısmarlayınca acem çaycıdan, / Minderli sandalyesine kurulur / Bilinmez hayalleriyle saatlerce / Oyalanır durur” dizeleriyle başlayan Turgut Uyar’ın şiirinde ölümsüzleşmiş sahipleriyle konuşur, çaylarını içerdim.
Sahaflar Çarşısı’nın geçmişi 15. yüzyıla kadar uzanıyordu. 1460 yılında Kapalıçarşı inşaatı tamamlandıktan sonra, medrese öğrencilerine kitap sağlayan dükkânlar Kapalıçarşı içinde bir araya toplanmıştı. Burada 1894 yılındaki İstanbul depremine kadar faaliyet göstermişler, daha sonra o zamanki adıyla Hakkaklar Çarşısı olarak bilinen bugünkü yerlerine taşınmışlardı.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Sahaflar Çarşısı’ndaki dükkân sayısının 50 olduğunu yazmaktaydı. 1950 yılında çıkan yangından sonra çarşı tamamen yanmış ve içinde bulunan binlerce yazma eser kül olmuştu. İstanbul Belediyesi yanmayan yerleri kamulaştırıp ahşap dükkânları da betonarmeye çevirerek, çarşıyı bugünkü mimarî durumuna getirmiş, ortadaki meydana da ilk Türk matbaacı olan İbrahim Müteferrika’nın büstünü yerleştirmişti.
Anadolu yakasına taşındığım yıllarda Kadıköy’deki sahaflara da dadandım… Murat Çulcu’nun dükkânı ne güzel sohbetlere tanıklık etti; nasıl ender bulunan kitaplar satın aldım… Sahaf Lütfü’ye (Seymen) de uğradım… Başkalarına da…
O eski sahafların çoğu artık yok… Ama yine de onlara uğramak için fırsatlar çıkıyor. Onlardan biri, 9 Haziran Cumartesi (yarın) saat 14:00’de Kadıköy Ali Suavi Sokak’ta kapılarını açacak olan Kadıköy 1. Sahaf Günleri… Kadıköy Belediyesi ve Beyoğlu Sahaflar Derneği işbirliği ile gerçekleştirilecek Kadıköy Sahaf Günleri 17 Haziran’a kadar Kadıköy Bahariye’de Sanatçılar Sokağı olarak da bilinen Ali Suavi Sokak’ta ziyaret edilebilecek. İstanbul’un farklı semtlerinden 42 sahafın katılacağı Kadıköy Sahaf Günleri, 9 gün boyunca 10:00-22:00 saatleri arasında kitapseverleri bekleyecek.
Etkinlik alanı aynı zamanda edebiyat, tarih, kültür söyleşilerine ve sergilere de ev sahipliği yapacak. ‘Osmanlı’dan Günümüze Kitapçı Etiketleri ve “Exlibris”ler’; ‘Nâzım Hikmet 116 Yaşında: Kendi Eliyle İlk Baskı Kitapları’; ‘Ali Suavi ve Jön Türkler’ adlı 3 sergi de etkinlik boyunca ziyaret edilebilecek.
Asırlık kitaplar, tarihe tanıklık eden dergiler, eskiye ait yazılar, eski fotoğraflar, film, tiyatro afişleri, nadide levhalar, mektuplar, kartpostallar ve özel koleksiyonlar arasında dolaşmanın, unutulan kitapları anımsamanın keyfi yine bir başka olacak...
Eski kitaplardaki yaşanmışlıkları onların üzerindeki izlerden anlamaya çalışmak, içinden çıkan bir kâğıttan, üzerine alınan bir nottan ipuçları yakalamaya çalışmak ise harika bir detektiflik oyunu diye düşünüyorum...
Unutmamak gerekiyor ki kuşaklar arası bağı sahaflar kuruyor. Ve içinde biraz olsun merak taşıyan herkesi ilgilendirecek bir şeyler çıkacaktır onların tezgâhlarında.