"Sağlıkta iki yıl içinde konsolidasyon kaçınılmaz"
World Economic Forum raporuna göre dünyada sağlık harcamalarının yıllık tutarı 6.5 trilyon doları buluyor. Ancak raporda toplumun yüzde yüz verimli bir şekilde bu harcamadan yararlanamadığına dair görüşler yer alıyor hatta bu rakamın yüzde 30 ila 50’si arasında bir tutarının “boşa” gittiği yönündeki tahminlere de yer veriliyor. Sağlığa harcanan paranın yüzde 45’e yakını sağlık hizmetleri, geri kalanının da ilaç endüstrisi ve teknolojiye gittiği belirtiliyor. Bu devasa rakamların tüm ülkelerde giderek artan sağlık maliyetlerini kontrol altına alma zorunluluğu doğurduğunu belirten EY Türkiye Sağlık ve Yaşam Bilimleri Sektörleri Lideri ve aynı zamanda şirketin Orta ve Güneydoğu Avrupa, Rusya ve Türki Cumhuriyetler Bölgeleri Sağlık Sektörü Kıdemli Danışmanı Ufuk Eren, Türkiye’de sektörün gelişimine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.
Hastanelerin %80'i sıkıntılı
Eren’in dikkat çektiği konuların başında özel sektörün yatırımları geliyor. Türkiye’de 650’ye yakın özel hastane bulunduğunu ve danışman olarak girdiklerinin yüzde 80’inde finansal yönetim sıkıntısı yaşandığını belirten Ufuk Eren, pazarın geleceğine dair şu öngörülerde bulundu: “Bence önümüzdeki dönemde özel şirketler satın almalarla hareketlenecek. Çok fazla hastane var. Konsolidasyon kaçınılmaz. Büyükler küçükleri satın alacak. Eğer “Sağlıklı Uygulama Tebliği” kapsamında iyileştirmeler yapılır ve kur stabilitesi sağlanırsa iki yıl içinde ciddi bir satın alma ve birleşme furyası olur. Çünkü hem nüfus yaşlanıyor hem de Türkiye bölgesinde sağlık konusunda bir çekim merkezi. Sistemin bu çekime hazır hale gelmesi gerek.”
Türkiye erişimde çok iyi
Pazarların sağlık alanındaki performanslarını hizmetlere erişim, kalite ve maliyet olarak üç ayakta değerlendirdiklerini ifade eden Ufuk Eren, Türkiye’nin dahil olduğu bölgede öne çıkan yönlerini değerlendirdi. Eren, “Türkiye 30 ülkenin yer aldığı bölgede erişim konusunda açık ara en iyi. Rusya ve Polonya da gelişmiş pazarlar. En büyük sorun ise bölgenin genel olarak giderek yaşlanması. Türkiye de buna dahil oluyor ve bu büyük bir maliyetin habercisi” dedi.
Tahminlere göre yaşlanan nüfus nedeniyle 2025’te kronik hastalıkların dünyaya maliyeti 47 trilyon doları bulacağı bilgisini veren Eren, bu nedenle sektörde kamu ya da özel fark etmeksizin tüm oyuncuların daha verimli sistemlere odaklandığını söyledi. Eren tespitlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye sağlık hizmetlerine erişimde, 10 yıl önce başlattığı Sağlıkta Dönüşüm Hareketi nedeniyle büyük yol kat etti. Ancak maliyet ve kalite konusunda baskılar var. Orayı da rahatlatmak gerekiyor. Geri ödemelerin iyileşmesi lazım. Kaliteye gelince artık dünyada değer bazlı sağlık sistemleri var. Hastanın aynı şikayetle tekrar gelip gelmediği ölçülüyor. Bizim bu noktaya eğilmemiz gerek.”
Mesele yeni bina yapmak değil
Türkiye’de devletin sağlıkta baskın güç olduğunu ve bunun en az 10 yıl daha süreceğini vurgulayan Ufuk Eren’e göre pazarın bu anlamda ikinci bir açılıma ihtiyacı var. Bu açılımın odak noktasında ise kalite ve maliyet konuları olmalı. “Hala 10 bin kişiye düşen yatak sayısında ABD’nin gerisindeyiz ama PPP (kamu özel ortaklığı) yöntemiyle yapılan şehir hastaneleri artıyor. Oysa yeni hastane yapmak kadar mevcut sistemin de iyileştirilmesi gerekiyor. Burada finansal yönetim becerileri devreye giriyor” diyen Eren, özel sektör yatırımlarında da ciddi eksikler olduğunu ifade etti.
Eren’e göre bu eksiklerin başında yetkin, kaliteli yönetici bulmak geliyor. Artık özel sektörün yeni hastaneler açmak yerine yeni fikirlere ve insan kaynağına yatırım yapması gerekiyor.
Hasta-doktor ilişkisi dijitalleşiyor
● EY’nin dijital teknolojilerin sağlık sektörü üzerindeki etkisinin nasıl algılandığını tespit etmek amacıyla yaptığı araştırmanın sonuçları dikkat çekici. Amerika’da 2 bin 455 tüketici, 152 doktor ve 195 yöneticinin katıldığı “Sağlığın Geleceği” araştırmasına göre hasta-doktor ilişkisi giderek dijitalleşiyor.
● Bugün doktoruyla görüşmelerini video konferans olarak gerçekleştirenlerin oranı yüzde 4 iken, gelecekte bunu tercih edeceğini belirtenlerin oranı yüzde 21’i buluyor. Katılımcıların yüzde 36’sı ise evde tanı sistemlerini tercih ediyor.
● Diğer taraftan doktorların yüzde 68’i ise evde tanı kitlerinin kullanımı ve bu bilgilerin kendileri ile paylaşılmasının, hizmet kalitesini artıracağını düşünüyor.