Sağlık Bakanı ve Profesörler: Satranç tahtasındaki piyonlar ve vezirler

Yavuz DİZDAR
Yavuz DİZDAR [email protected]

Geçen haftaki yazı pek çok sağlık haber sitesinde yer aldı, konunun tartışılmasına verdikleri katkıdan ötürü müteşekkirim. Çünkü Tam Gün'de mevcut koşulların sürdürülmesi durumunda bundan başlıca zararı hastalar, yetişmekte olan öğrenci ve asistanlar görecekler. Sağlık Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği, Dr. Osman Güzelgöz imzasıyla (her bayram iyilik mesajlarını yollayan gerçekten sıra dışı biridir, aşağıdaki ara başlık da kendi sitesindeki "Yara sızlar, Ok değmiş yara sızlar" yazısından alınmıştır) bir açıklama gönderdi. Ancak bu kez açıklamaya olan cevabım önce yer alacak. Madde madde sıralıyorum: Muayenehanesi olan (profesörler de dahil) hekimlerin "çoğu" (ama hepsi değil, zaten hepsine "hoca" da denemez!), hastanelerdeki ve "özeldeki" işlerini birbirine karıştırmamayı başaran dürüst ve yüksek tıbbi donanımlı hekimlerdir. Bunlardan muayenehane koşullarını sürdürmek isteyenlerin artık bağlı bulundukları hastanelerde "hasta görmek hakları" yoktur. Bırakınız tedavi işlemini, kan sayımı bile isteyemezler. Halen meslek sorumlulukları gereği, "aksaksız yürüdüğü" düşünülen ameliyatlara, üç ameliyat paralel yürürken "aslında kaçak" girmekte, hasta mağdur olmasın diye "en fazla" başında durarak refakat etmektedirler. Komplikasyon çıkıp da müdahil olurlarsa (ki mutlaka oluyordur) bu durum kanun (KHK) gereği suçtur. Ülke genelinde yüzde 1 olarak oranlanan grubun çoğu ülkenin en iyi doktorlarıdır. Bunların KHK sonucunda fiilen emekli edilmeleriyle "en karmaşık hastaların değerlendirmeleri ve tıbbi girişimleri" durmuştur. Cevap metninde aktarılan "hastanın istediği doktoru seçme hakkının" hiçbir geçerliliği yoktur. Hasta sabahın bir köründe (06.30-07.00'yi geçmez) gelir ve sıra numarası alır. Üniversitelerin özel muayene sistemi de Şubat 2011 itibarıyla ortadan kalktığından sırası gelince kimin karşısına düşerse onun tarafından muayene edilir. Dolayısıyla en azından herkes şunu çok iyi bilmelidir ki, "özel şartlarda" görülmeyecekse (parasını vererek muayenehane ya da özel hastane) hastanın doktor seçme hakkı yoktur. Durum sağlık açısından alenen zengin-fakir eşitsizliğidir.

"Dayanılması en kolay acı, başkalarının çektiği acıdır"

Tam Gün nedeniyle sadece İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nden (Çapa) otuzdan fazla "genç profesör" emekli oldu. Bunu KHK sonucunda fiilen emekli edilen diğerleri izledi, özellikle üniversitelerin "ciddi hastalıklara müdahale" gücü çok fazla zayıfladı. Dolayısıyla "sakın ciddi hasta olmayın" uyarım yerinde ve doğrudur, çünkü parasız erişebilecekleri işlerinin ustası hekimler artık dışarıda hizmet veriyorlar. Çalıştığım birimin kadın hastalıkları ve doğum bölümü iki aydan önceye ameliyat randevusu veremiyor, beyin cerrahisi öldü, ortopedi ve genel cerrahi can çekişiyor. "İstenen" yoğun bakım desteği üçte bire indi, çünkü ciddi ameliyatları yapabilecek ekipler artık yok. Ayrıca:

Verilen rakamlar ne kadar iyimser olsa da, Sağlık Bakanımız hareket becerisi açısından piyonlar ve vezirleri birbirine karıştırmaktadır. Elbette satranç tahtasında her ikisi de can taşıyan birer taştır, ama vezir her tarafa koşsa da, piyon adım adım gitmeye muhtaçtır. Lakin benim korumaya çalıştığım, piyondan en fazla iki farklı hareket edebilen şahtır. Çünkü o şah dediğiniz "oyunun üstüne oynandığı hasta halktır". İşte o hasta halk söz konusu olduğunda alınların secdeye gelmesi bile yetmez, esas kalpler ve vicdanlar secde etmelidir. Ve bu durum bütün taraflar için geçerlidir. İyi niyetinden asla şüphe duymadığım Sağlık Bakanı'ndan benim naçizane istirhamım konuyu bir kez de bu şekilde değerlendirmesidir.

Sağlık Bakanlığı'nın açıklaması

Hocalarımızın çoğu daha önceden de üniversite hastanelerinde tamgün olarak çalışmaktaydı. Bu hocalarımızdan, bakanlık kayıtlarında resmi bildirimi bulunan 630'u muayenehane işletmektedir. Son KHK kapsamında getirilen Tamgün Uygulamasıyla birlikte bu öğretim üyelerimizden çoğunun karar aşamasında olduğu ve bir kısmının da kurumunda tam gün olarak çalışacağı dikkate alındığında, sistemin işleyişinin durduğunu söylemek diğer öğretim üyelerimiz için haksızlık olacaktır. Elbette her bir hocamızın emeği, bilgisi ve tecrübesi sağlık sistemimiz için çok önemlidir. Bizler hiçbir hocamızdan vazgeçmek istemeyiz. Ancak hocalarımızın üniversite hastanelerimizde hastalara yönelik sağlık hizmeti üretmeyerek sağlık sistemi içerisinde kalmalarını kayıp addetmek de doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

Bu bağlamda bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyoruz; Ameliyatlar, büyüklüğü ve zorluk dereceleri dikkate alınarak A, B, C, D ve E olmak üzere beş gruba ayrılmaktadır. Bunlardan A, B ve C grubu ameliyatlar daha kompleks olarak kabul edilmektedir. Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerde 30 bin 980 uzman hekim görev yapmaktadır. Bu hekimlerimizden 11 bin 551'i cerrahi branşta çalışmaktadır. Günlük ameliyat sayıları A-B-C gruplarında ortalama 7 bin 767'dır. Üniversite hastanelerinde ise 12 bin 993 uzman hekim görev yapmaktadır. Bu hekimlerimizden de 3 bin 293'ü cerrahi branşta çalışmakta ve günlük ameliyat sayıları da A-B-C gruplarında ortalama 2 bin 13'tür. Üniversite hastanelerinde çalışan öğretim üyelerimizden sadece %4.8' i KHK öncesinde muayenehane işletmekteydi. Bu oran tüm kamuda çalışan uzmanlar açısından değerlendirildiğinde %1.4'e, ülke genelindeki tüm uzmanlar dikkate alındığında %1'e tekabül etmektedir. Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerde ise KHK öncesinde muayenehane işleten uzman sayısı 930'dur. Bu hekimlerimizden birçoğu da kanunun uygulaması çerçevesinde kararını vermiş bulunmaktadır. Uygulama çerçevesinde istifa edenlerin sayısı 97, emekli olanların sayısı ise 75'dir. Bu sonuçlar bize, hem Sağlık Bakanlığı'nda görev yapan uzman hekimlerin hem de üniversite öğretim üyelerinden muayenehane işletenlerin önemli bir kısmının kurumlarında tamgün çalışacağını göstermektedir.

Diğer yandan da her bir hocamızın emeğini, yeteneğini önemsemekle birlikte istifa eden kadar az sayıdaki hocamıza bakarak "Şu günlerde sakın ciddi hasta olmayın, çünkü parasız erişebileceğiniz doktor yok!" gibi bir hükme varmak ve halkımızın mağdur olacağını söylemek diğer hocalarımız için haksızlık olacaktır. Yukarıdaki rakamlardan anlaşılacağı üzere gerek Bakanlığımıza bağlı hastanelerden gerekse üniversite hastanelerinden ayrılan hocalarımız nedeniyle sağlık hizmeti sunumunda herhangi bir olumsuzluk yaşanmamaktadır. Aksine bu uygulamayla birlikte hekimle-hasta arasındaki maddiyata dayalı ilişki ortadan kaldırılmış, zengin fakir ayrımı olmaksızın, bütün vatandaşların hiçbir ek ücret ödemeden, istediği hekimden sağlık hizmeti almasının önü açılmıştır. Yazınızı bu bilgiler çerçevesinde bir kere daha değerlendirmenizi rica eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar