Sadece zaman mütehassısları mı?
Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) yeni Türk Borçlar Kanunu ile birlikte yasama tarihinde, kırdığı "hız rekoru" ile hatırlanacak; uzun süren teknik hazırlıktan sonra birbirini izleyen iki yasama yılında "geçemediği" meclis genel kurulunu, iktidar ile muhalefetin Avrupa Birliği zorlamalı "uzlaşması" sonucu birkaç günde geçebildiği için.
Türk Borçlar Kanunu'nun ise ticaret kadar önemsenmediği, ilgi çekmediği görülüyor. Oysa, bu kanun Türk Medeni Kanunu gibi, hukuk sistemimizin (sistem kaldı mı?) temel kolonlarından biri. İktidar ile muhalefet TBMM'nin son yasama yılında her nasılsa telaşa kapılıp ticaret üzerinde uzlaşmasaydı borçlar hukuku da hâlâ eski kanunla idare ediliyor olacaktı.
Her iki tasarının siyasi düzeyde bu kadar savsaklandıktan; muhalefet tarafından anlaşılması gerçekten zor gerekçelerle engellendikten sonra rekor hızla kanunlaştırılmasında, iş dünyasının büyük etkisi oldu. Adetâ, Romalı senatör Cato'nun ilgili ilgisiz her konuşmasını bağladığı"Kartaca bir gün mutlaka yıkılacaktır!" cümlesine yansıyan inada benzer kararlılıkla bastırdılar.
Ancak da var…
İş dünyası bastırdı, iktidar ile muhalefet son 8 yıldır asla görülmedik bir "muhabbetle" uzlaştı, TTK tasarısı meclis genel kurulundan büyük bir hızla geçti. Ancak, kanunu yazanlar ile yürürlüğe gireceği tarih olan 1 Temmuz 2012'den itibaren uygulayıcı kesimde yer alacak olanların ilk değerlendirmeleri pek de hayra alâmet görünmüyor.
Uluslarası bağımsız denetleme şirketi Pricewaterhouse Coopers Türkiye'nin önceki gün İstanbul'da düzenlediği toplantıdan gelen sinyallere bakılırsa kanunun gerek içeriğinde gerekse "uygulanma iradesinde" ciddi sorunlar çıkabilecek. Özellikle, Prof. Dr. Ünal Tekinalp'in bir uyarısı çok dikkat çekici.
Prof. Dr. Tekinalp'e yeni TTK 'nın "çilekeş mimarı" unvanı verilse tam yeridir. Tekinalp, kanun tasarısının ilk cümlesinden son cümlesine kadar büyük emek harcadı; tabii Adalet Bakanlığı'nın bu tasarı için oluşturduğu Bilim Kurulu'nun öteki üyeleriyle birlikte.
Tekinalp'in konuşmasından habere yansıyan "Şayet kanun işlerse, 5,6 yıl içinde önemli adımlar atılabilir. Ancak, işlememesi büyük bir ihtimal. Bu da Türkiye'ye verilecek en büyük zararlardan biri olacak" cümlesi, yeni TKK'nın akıbetiyle ilgili bir "kehanet" mi? Yoksa, hemen konuşmasının bir yerinde sarf ettiği "Zaman mütehassısları var ve daha zamanın gelmediğini savunuyorlar. Bunlar hem güçlü hem de çoklar" cümlesinde gizli bir Türkiye gerçeği mi?
Gene de…
Yeni TTK'yi yazan komisyonun başındaki bilim insanı, kanunun uygulanması konusunda bu kadar kaygılı ise başta "yürütme erki" olmak üzere ilgili hiçbir kamu makamı, her kimseler, o 'zaman mütehassıslarından" gelecek baskılara asla kulak asmamalı; kanun 1 Temmuz 2012'de yürürlüğe girmeli.
Zaten, iş dünyası da "psikolojik" olarak bu kanunla öngörülen hukuki ve pratik düzenlemelere "uyum" için hazır görünüyor. Üstelik bu "cesaretin" sahipleri Türkiye ekonomisinin "büyükleri" değil KOBİ'leri; bu dünyanın mensupları, örgüt başkanları, kanaat önderleri. Onlar hazırsa, TTK'nın "sahada" uygulanma şansı güçlü, demektir.
İstanbul toplantısında PricewaterhouseCoopers Türkiye Başkanı Cansen Başaran Symes'in konuşması da bu ilgiyi ve hazır oluşu teyit ediyor. Symes "Mersin, Adana, Gaziantep, Kayseri gibi bir çok ilimizde sanayi ve ticaret odaları ve üyelerine ücretsiz eğitim verdik" diyor. Bizim tespitlerimiz de KOBİ dünyasında ücretsiz destek eğitimlerinin yanı sıra ve daha önemlisi iş kuruluşlarının özgün eğitim programlarını oluşturmaya başladıklarını gösteriyor. Bu da işin hayra alâmet tarafı!...