Sadece yöntem farklı!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Her bakımdan ilginç bir haftayı geride bıraktık; küresel düzeydeki finansal piyasalar genelde yatay bir eğilim sergiler iken içeride ise ülke gerçekleri ile ilgili olmayan aşırı iyimser rüzgarlar kısmen etkili oldu. Kısa vadede günü kurtarma amaçlı iyimserlik peşinde koşmak gerek iç gerek dış gelişmelerin ortak yönü idi; bu yapay zorlama dışarıda olumsuzluğun büyümesini sınırlar iken içeride kendileri çalıp kendileri oynayanlar derinlik sarhoşluğuna kapıldılar.

Dış piyasalarda sermaye piyasalarının gerilemesini, enflasyon baskısı üreten hammadde piyasalarının yükselmesini ve genelde beklentilerin daha fazla bozulmasını engellemek peşinde koşan yönlendirme kısmen etkiliydi; AB'den gelen kötü haberler sonucu Euro'nun değer kaybının tersten yorumlanarak doların güçlendiği şeklinde algılanması ve algılatılması olumsuzluğun sınırlı kalmasına yardımcı oldu. Görüntü böyleydi, fakat gerçekler olumsuzluk dozunun etki alanını genişleterek büyüdüğünü teyit ediyordu, gelişmiş ekonomilerin tamamı yükselen enflasyon ve ciddileşen durgunluk riski nedeniyle daha fazla bunalmaya devam edecekti. İşsizlik artışı, faaliyet gelirlerinde erime, faaliyet dışı gelir yaratmanın imkansızlaşması ve yükselen enflasyon kontrol edilemiyordu; sorunlardan birini çözmek için yapılacak eylemin, diğerlerini ağırlaştıracağı bilindiği için sıkıntı büyüktü. Hammadde fiyatları buralarda kalsa veya bir miktar gerilese bile enaz bir yıl boyunca hem enflasyon yükselecek hem de faaliyet gelirleri erimeye devam ettiği için durgunluk derinleşecekti. Kısa vadede beklentiler iyimserleştirilerek sorunun büyümesi arasıra ve kısmen kontrol altına alınabiliyor fakat çözülemiyordu. Sonuçta risk almaktan kaçınma eğiliminin dalga dalga büyümesi kaçınılmaz olacaktı.

Son yıllarda içerideki olumsuzlukları görmezden gelip olumlu olanları abartan fakat dış kökenli olumlu ve olumsuz gelişmelerden etkilenen piyasalarımız ise iyice tuhaflaştı. İpin ucunu kaçırdı ve hesabını iyice şaşırdı. Sene başından bugüne yaşanan olumsuzluklar dış piyasa kökenliydi ve iktidar partisinin kapatılması veya herhangi bir iç istikrarsızlık kesinlikle hesaba katılmamıştı. Onlar için AKP'nin kapatılıp kapatılmaması değil, mevcut politikaların devamı önemliydi ve nasıl olsa bir yol bulunur umudu ile hesaba katmamışlardı. Çeşitli kesimlerden gelen sağduyu çağrılarının nihai amacı mevcut politikaların devamını sağlamak içindi. Gerçek böyleydi fakat piyasaların iddiası farklı idi; vatandaş nasıl olsa cahildi ne olup bittiğini anlamıyordu, öyleyse olumsuzluğun kaynağı olarak iç gelişmeleri gösterirler bir şekilde mevcut politikaların devamı yönünde siyasi belirsizlik azaldığında piyasaları şişirmek için bir fırsat daha yakalamış olurlardı. Sonuçta öyle oldu geçen hafta boyunca dış piyasalardaki olumsuzluklar, cari açık ve finansmanı gibi önümüzü görmemizi engelleyen sorunlar ve içerideki geniş kesimlerin çaresizliği unutuldu, unutturulmaya çalışıldı.

Evet yabancı sermaye ve onlarla işbirliği içinde olan kesimler ile bu ülkede yaşayan sessiz ve giderek çaresizleşen çoğunluk arasında büyük bir çıkar çatışması vardır. Mevcut politikalar ilk grubun çıkarını temsil etmektedir ve finansal piyasalar bu durumun kısa vadede devam etmesi yönündeki belirsizliğin azalmasını kutlamışlardır. Başka bir deyişle geniş kesimlerdeki çaresizliğin büyümesi ve sessiz kalmaya devam etmeleri ihtimali artmıştır. AKP'nin kapatılmamasının yabancı sermaye ve işbirliği yaptığı kesimler nezdindeki anlamı budur. Geniş kesimlere büyük haksızlık yapılır iken hukukun nasıl kazandığını anlamak geniş kesimler açısından pek mümkün değildir.

Başta sanayi olmak üzere üreten kesimlerin ayakta duracak hali kalmamış, tüketicilerin büyük kısmı ise perişanlaşmıştır. Sınai üretim açısından asgari ücret yüzde 5, elektrik yüzde 22 ve doğalgaz yüzde 18 zamlanmış maliyetler artmıştır; buna karşılık küresel düzeyde büyüyen dengesizliklere rağmen Türk Lirası'nın değerlenmesi rekabet şansını sıfırlamıştır. Olumsuz iklim koşulları ve artan maliyetler, tarım sektöründeki sıkıntıları da artırmıştır. Nisbi fiyatların değişmesi, tartıları değişmeyen enflasyon hesabını anlamsızlaştırmış güvensizlik büyümüştür. İşçi, çiftçi, memur, emekli ve esnaftan oluşan büyük çoğunluk borç batağındadır ve insanca yaşama şansı elinden alınmıştır. Yıkıcı bir durgunluk kapıdadır, devamında ise çok yönlü istikrarsızlık potansiyeli büyüktür. Bu tabloya bakınca finansal piyasaların neyi kutladığını ve kimden yana olduğunu görmek ve bundan sonraki tercihlerde hesaba katmak gerektir. Mevcut politikaların devamı, büyük çoğunluğun çaresizliğini kademeli olarak büyütmek ve sahip oldukları herşeyi kaybettirmek şeklindeki sonuçları bünyesinde taşımaktadır.

Belli ki yabancı sermaye kendi geleceği ve güvenliği açısından dikensiz gül bahçesi istiyor, çıkarları çatışan kesimleri ise diken olarak görüyor ve en büyük dikenin kendisi olduğunu kavrayamıyor. İnsanlık, madeniyet, inanç ve adalet gibi kavramlardan nasibini almayanlar da; bu aza tamah edemeyen kesimlere kulluk etmekte bir sakınca görmüyorlar. Geniş açıdan bakınca Türkiye'de yaşananlar ile Irak'ta son yıllarda yaşananlar arasında nihai sonuç açısından önemli bir fark yok; sadece yöntem farklı...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar