Sadece Aspendos değil Sümela da restorasyon kurbanı

Handan Sema CEYLAN
Handan Sema CEYLAN ANADOLU'DAN [email protected]

Dün sosyal medyayı Aspendos Antik Tiyatrosu’ndan gelen bir haber salladı. Antalya Kent Konseyi Turizm Çalışma Grubu Başkanı Recep Yavuz, tiyatronun yeni halini ‘restorasyon faciası’ olarak nitelendirdi. Tiyatronun gri taşlı oturakları yerine beyaz mermer kullanıldığını belirtti. Sosyal medyada ‘mutfak mermeri’ eleştirileri yükseldi. Bu arada tiyatronun akustiğinin gözetilip edilmediğini ise bilmiyoruz... 

Misafir kapıyı çaldığında ortalığı toparlayanlar gibi, Kasım’daki G-20 zirvesi öncesinde belki de restorasyon aceleye getirildi. Ama bu yakın zamanda yaşadığımız son facia değil… Şile Kalesi’nin restorasyonu sonrasında ‘Sünger Bob’a, İsak Paşa Sarayı’nın cam seraya benzetildiği hafızamızda çok net… 

Türk Dil Kurumu, Fransızca kökenli restorasyon sözcüğünün anlamını ‘yenileme’ olarak çevirmiş. Eski eserlerin ayakta kalmasını amaçlayan restorasyonun farklı yaklaşımları var. Güncel malzeme, yeni teknikler kullanarak kontrast… Ancak tarihi binaların tamamen aslına uygun olarak yeniden inşa sürecine restitüsyon deniliyor ve 1. derece tarihi eserlere bu yöntem uygulanıyor. 

Turizm özellikle yerelden kalkınma için önemli bir adım olarak son yıllarda öne çıktı. Her kent, kalkınma ajanslarının da desteğini alarak turizmi geliştirmek için harekete geçti. Ancak son dönemde farklı kurumlarca yapılan yanlış restorasyonlar önemli değerlerimizi geri dönüşü zor bir şekilde tahrip etti. 

2005 yılında restore edilmesi için harekete geçilen Ankara Altındağ’daki tarihi Zeynel Abidin Camii yanlış restorasyon kurbanı olmuştu. Su gideri yapılmadığı için yağmur suları caminin temeline akmış, 400 yıllık caminin duvarı göz göre göre yıkılmıştı. 

Selçuklu hükümdarı 1.İzzeddin Keykavus’un Sivas’taki türbesinde, 2011'de yapılan restorasyonla tarihi çiniler tahrip edilmişti.

4 MİLYON LİRA DAHA HARCANACAK

Öte yandan Trabzon’un dünyaca ünlü Sümela Manastırı da 1991’den beri restore ediliyor! Yılda bir milyon yerli ve yabancı turistin gezdiği manastıra ilk etapta yaklaşık 1.5 milyon lira harcanmıştı. Ancak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından oluşturulan Bilim Kurulu, orijinal yapıya aykırı yöntemlerle restorasyon değil adeta inşaat yapıldığını belirlemişti. Bunun üzerine yaklaşık 4 milyon TL daha harcanarak restorasyonun yüzde 73’ünün sil baştan yapılmasına karar verildi. Şimdi hem yapılan yanlış restorasyonun düzeltilmesi hem de dağ yamacından kayaların devrilmemesi için yeni bir restorasyon çalışması daha devam ediyor. Konuyla ilgili aradığımız Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Suat Hacısalihoğlu, bize kruvaziyer turizminin önemli bir destinasyonu olan manastırın restorasyonunun daha kısa sürede tamamlanması için girişimlerde bulunduklarını anlattı. Hacısalihoğlu’na göre hem destinasyonun korunması hem de ülkenin turizm gelirlerinin daha çok düşmemesi için en sağlıklı şekilde restorasyon tamamlanması gerekiyor. 

Bosna-Hersek’e gittiğimde Neretva Nehri üzerinde dimdik ayakta duran Mostar Köprüsü’nü hayranlıkla izlemiştim. Oysa Mimar Sinan’ın öğrencisi Hayreddin’in yaptığı değil, aslına uygun yeniden inşa edilen Mostar’ı izliyordum. 1556’da yapılan köprü 1993’teki iç savaş sırasında yıkılmıştı. Hatırlayacağınız gibi köprü, TİKA, UNESCO ve Dünya Bankası’nın desteğiyle yeniden yapılıp 2004 yılında görkemli bir törenle açılmıştı. Macar Ordusu’nun dalgıçları orijinal taşları nehir yatağından bulup vinçlerle çıkarmış, orijinal taşların çıkarıldığı, günümüzde kapalı olan taş ocağı tekrardan bu iş için açılıp, aynı ocaktan çıkarılan taşlar köprünün yapımında kullanılmıştı. Bir Türk firması da yeniden inşa sürecinde yer almıştı. Özetle restorasyon bilgi, saygı ve emek istiyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar