Sabrı ve merhameti aynı anda öğrenelim
Sevdiğim atasözlerinden biri de Tibet halkına ait. Çilenin cenderelerindeki bu kadım halk diyor ki, " Düşmanlarımız öğretmenlerimizdir; sabrı ve merhameti aynı anda öğrenmemize yardımcı olurlar."
Tibet halkının akıl imbiklerinde damıttığı sözü , Uğur Gürses'in yazısındaki çağrısını okuyunca anımsadım.
Dünya ekonomisi üzerine çalışma ve tahminler yayımlayan Fransız Araştırma Merkezi(CEPII) 2025 ve 2050 yıllarına ilişkin öngörülerini açıklamış.Öngörüler yapılırken ülkelerin sermaye, işgücü, enerji verimliliği ve teknolojik gelişme düzeyi gibi değişkenler kullanılmış.
Toplum yaşamı için çok uzaklarda olmayan, 40 yıl sonra Çin dünya ekonomisindeki üretim gücünün yüzde 28'ine sahip olacakmış. İkinci sırada yer alacak olan ABD'nin payı ise Çin'in yarası kadar,yüzde 14 düzeyinde. Hindistan yüzde 12 ile üçüncü büyük ekonomik güç merkezi olurken, AB yüzde 11 ile dördüncü sırada Hindistan'ı izleyecek.Japonya yüzde 3, Brezilya ise yüzde 2 ile ilk 4 büyük ekonomiyi izleyecek.
CEPII Türkiye'nin 2010-2025 arasında ortalama yüzde 3,5 , bir sonraki dönemde, 2025-2050 arasında ise yüzde 2,3 olacağı öngörmüş.
Gürses diyordu ki, "…düşük büyüme hızı hoşunuza gitmedi mi? O zaman yeni yılda gelin, torunlarımıza bir iyilik yapıp,gelecek kurgusuna kafa yoralım."
Diyelim ki , CEPII gibi Batılı kurumlar veri eksikliği ya da önyargı nedeniyle potansiyellerimizi doğru değerlendirmiyor… Kinlenip yüreğimize yük, zihnimize gölge etmeden, Tibet halkı gibi düşünelim, düşmanlarımızı öğretmen yapıp sabır ve merhametle çabalayarak onları utandıralım. " Türkler fırsat kaçırma fırsatını asla kaçırmaz!" diye bizi küçümseyen sloganları boşa çıkaralım.
İlk adım
Atacağımız ilk adım, arkasından gelecek adımların yönünü göstermesi bakımından önemli.Bana göre bu ilk adım, geleceği inşa eterken kararlarımızın ve oluşturacağımız kurumların yapılarını, işlevlerini ve kültürünü belirleyecek olan "temel eğilimlere" ilişkin "ortak değerlerimizi" netleştirme olmalı.Yetmez "ortak irademizi" güçlendirelim… Bir adım daha ilerleyelim "ortak projelerimiz" üzerinde anlaşalım ve "ortak kurumlarımızı" oluşturarak ortalama yüzde 7 büyümeyi güven altına alacak mekanizmaları oluşturalım.
Yaklaşık 300 yılda olgunlaşan Sanayi Toplumu aşaması geride bırakılarak "Bilgi Toplumu" aşamasına geçildiğinin farkında olalım . Bilgi Toplumu'nda entelektüel potansiyellerin büyümenin ardındaki en etkin güç olduğunu yeterince kavrayalım. Mekanizmaları, entelektüel sermayeyi hızla artıran bir yapı , işlev ve kültür bütünlüğünü içerecek biçimde tasarlayalım ve örgütleyelim.
Ekonomide güç merkezindeki kayışı gözden ırak tutmayalım.Yarından tezi yok bütün Asya Ülkeleri ile ilgili enstitüler kuralım…O ülkelerin sosyo-ekonomik ve kültürel algılamalarını derinliğine inceleyelim…Bizim toplumumuzla ilgili önyargıları varsa onları en aza indirmenin yol ve yöntemlerini arayalım.Dışa ve dünyaya olmanın gereklerini yerine getirelim.Bu yeni güç odağının fırsat ve tehlikeleri ile kendi olanak ve kısıtlarımız arasında "dengeleri" iyi kuralım.
Göçler hızlandığını ve kentleşmenin arttığını düşünerek, hemen yarın "kent ekonomisi verimini" en üst düzeyde tutacak düzenlemeleri yapabilecek yasal çerçeveleri tartışmaya açalım…Kent ekonomisinin verimini düşüren açıkların üzerine gidelim. Kadın nüfusumuzun hayat içindeki payını rekabet ettiğimiz ülkeler düzeyine çıkarmanın hatta öne geçmenin yollarını arayalım.
Odaklanalım
Teknolojiye erişebilirlik nedeniyle nüfusu kalabalık ülkelerin ekonomilerini hızla büyütmesi gerçeğini göz ardı etmeyelim. Ülkemizin özel koşullarını dikkate alarak kendi özgün yol haritamızı hazırlayalım. İnsan-odaklı kalkınmada öncü ülkeler arasında yer almanın özgüvenini yaratalım…
Orta sınıfın hızla yükselişi ve gelir dağılımında yeni yapılanmayı dikkate alarak, tüketici eğilimi, beklentileri ve davranışlarına göre ülkemiz üretim altyapısını biçimlendirme konusunda planlı, programlı, stratejisi belli olan uygulamaları hayata taşıyalım.
Dönüştürücü inovasyon gücünü geliştirmeden rekabet gücü yaratılamayacağının bilincini yükseltelim.
Son çözümlemede her alanda sağlıklı enformasyon, etkin koordinasyon ve odaklanma yeteneği olmadan düşmanlarımızı yalanlamanın olanaksızlığını bilerek kendimize çeki düzen verelim…
Her adımımızı fizibilite mantığı ile atarak, sığlığın kolaycılığı yerine, derinliğin güç ama sağlıklı yolunu izleyelim…Bütün bu "çerçeve sözleri" projelere aktararak, yaşamımızı zenginleştirmenin araçları haline getirelim…