Saat sekizde demek saat kaçta demektir?

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Güney Amerikalıları “Eğer bir Güney Amerikalı’dan salı sabahı saat 08:00’da randevu aldınızsa bu bir salı günü ve bir ihtimal sabah demektir. Yoksa ille de saat 08:00 demek değildir” diye şaka yollu eleştirirlerdi. Bir rahmetli hocamız derse geç kalan arkadaşlarımıza “Saatiniz yoksa takvim kullanın hiç olmazsa günü tutturursunuz” diyerek takılırdı. Saat 08:00 toplantısına 08:30’da gelen İtalyan’a kızan Alman, İtalyan’ın “Neden kızıyorsun?” sorusuna “Randevu defterimde 08:00 yazıyor da ondan” deyince İtalyan’ın “Canım defterine 08.30 yaz kızmazsın” demesi, kültürlerin ‘vakit’ anlayışına bir örnek olarak çok sık verilirdi. 

Ben bu tip, genellemeyle yapılan taksonomilerin, detaylandıkça bilimsel kaliteden uzaklaştığı kanısındayımdır. Kaldı ki dünyanın kültürleri arasındaki çizgiler de giderek inceliyor. Ama prototip yaratma arzusu devam ediyor ve ortada bir sürü de taksonomi var. Bu taksonomileri yapan bilim adamları kültürleri sınıfl arken ‘kulağa bilimsel’ gelecek kriterler kullanırlar. Söz gelimi, İngiliz dil bilimci Lewis kültürleri lineer-aktif, çoklu-aktif ve reaktif kültürler olarak tasnifl er. 

Lineer-aktifler planlı, programlı çalışan ve aynı anda birden fazla iş programlamayan kültürler. Bu gruba en iyi örnek Almanlar ve İsviçreliler. Bu gruptakiler için saat 08:00 demek saat 08:00 demektir ve bu saate bir randevu verilir. Çoklu-aktifler canlı, konuşkan, fevri, aynı anda birden fazla iş yapmaya kalkışan, işleri bir programa göre yapmayan kültürler. Bu gruba İtalyanlar ve Latin Amerikalılar giriyor. Bu gruptakilere göre saat 08:00 demek sabah erken demektir. Aynı saatte birden fazla randevu verilebilir. Bir de reaktif kültürler var. Bu kültürler için nezaket ve hürmet önemli. Sakin ve karşısındakileri reaksiyon göstermeden dinleyen bu grupta Vietnamlılar, Çinliler, ve Japonlar var. Bu gruptakiler için siz saat 08:00 diyorsanız onlar için saat 08:00’dir. Randevuya da dediğiniz saate gelirseniz memnun olurlar. 

Bunlar Lewis’in ‘Kültürler Çatışınca1’ başlıklı kitabında anlatılmış. Lewis’in sıralamasında Türkiye, Bulgaristan ve İran ile aynı grupta. Bu grup reaktif Vietnam ile çoklu-aktif Latin Amerika ülkelerinin ortasında yer alıyor. Yani Lewis’e göre biz canlı, konuşkan, fevri, aynı anda birden fazla iş yapmaya kalkışan, işleri bir programa göre planlamayanlara yakın, ama nezaket ve hürmete önem veren ve karşısındakileri reaksiyon göstermeden dinleyenlere de yabancı olmayan bir kültüre sahibiz. Herhalde bu nedenle bizde saat 08:00’e sabah diyen de vardır siz 08:00 diyorsanız 08:00’dir efendim diyen de. Lewis’e göre bizde kıt olan şey lineer- aktif düşünce. Yani saat 08:00 deyince o saate sadece bir tek iş programlayıp, tam 08:00’de de sadece o işe başlamak. 

Haksızlık edilmesin. Türkiye epeydir 08:00 deyince 08:00 demek isteyen lineere benziyor. Lewis’in deyimiyle hizmet ve imalat sektörleri artık lineer-aktif sayılabilir. Saat 08:00 diyorlarsa saat 08:00 demek isterler. Bakkal, kasap. Manav gibi esnaf da lineer-aktif sayılabilir. Ancak çok da havaya girmemeli. Çoklu-aktif tarafl arımız da vardır. Söz gelimi, aynı anda birden fazla iş yapmaya bayılır, bunu marifet addederiz. Diğer taraftan, adına usta denilen terzi, muslukçu, badanacı, tamirci, marangoz, tesisatçı büyük bir grup genellikle çoklu-aktiftir. Onların çoğu için 08:00 demek, eğer iyisine çattıysanız, sabah demektir. Badanacınızın aynı günde, aynı zaman diliminde üç ayrı eve söz verdiğini öğrenince şaşırmazsınız. Saygı değer halkımızın geleceğim deyip de bir türlü gelmeyen usta beklemek için harcadığı vakit, hacı yolu bekleyenlerin harcadığı vakitten fazladır. Bu nedenle halkımız usta geldiğinde sevinç gösterileri yapmaya, çay ve kahve ikram etmeye programlanmıştır. 

Lineer olması gereken bir kısım yerler de maalesef pek lineer değillerdir. Söz gelimi, Turgut Reis’te adı 13 olan bir sağlık ocağı vardır. Sanıyorum beş doktoru var. TV ekranıyla hangi doktorun hangi hastayı beklediğini bildiren, hani derler ya, şirin yurdumun şirin bir hizmet binası. Ocağın girişindeki kapıda ve her doktorun yazıhane/muayenehane kapısında çalışma saatleri yazar. Bu levhalara göre ocağın açılış saati 08:00. Ancak kapılarındaki levhalara göre doktorların bir kısmı 08:00’de bir kısmı 09:00’da işe başlıyorlar. Farklı iş başı saatlerinin nedenini bilmiyorum ama hiç olmazsa oraya asmışlar işte. 

Oturduğum kompleksteki bir hizmetlinin eşi bel fıtığı oldu. Çeken bilir insanı canından bezdirir. Altlarında araba da yok. Sağlık ocağına iki dolmuş değiştirerek gidecek. Mesafe de 8-9 kilometre. Ben seni götürür getiririm dedim. Gittik. 08:15’de ocağa geldik. Kapı açılmış, beş-on hasta bekleme salonunda bekliyor. Randevu sırası alacağız ama personel bahçede sabah çayı, sigara ve mavrayla meşgul. “Hanımefendiler hasta kabul etmiyor musunuz?” diye sordum. Yakasız tişörtünde kimliği iğnelenmemiş, blucinli resepyonist genç hanım “Sistem daha açılmadı efendim” diye cevapladı. Ben de “Sistem hanımı uyandırın saat neredeyse 08:30 oldu. Kapıda açılış 08:00 yazıyor” dedim. Kızcağız sistemin bir insan olmadığını bilmeyen, buruşuk pantolonlu, ütüsüz tişörtlü, tıraşsız halime bakıp “Efendim aslında 08:30 da başlıyoruz” dedi. O anda aklıma kendisine kızan Alman’a İtalyan meslektaşının söyledikleri geldi. Hani “Sinirlenme! Defterindeki randevu saatini 08:30’a değiştir” demiş ya “Hastamın doktora ihtiyacı yok, doktor zaten dün görmüş ve adale çözücü iğne reçetesi yazmış. Bir hemşire hanım iğneyi yapsın da hanımın ıstırabına çare bulunsun” dedim hanım kız “Efendim doktor olmadan iğne yapmıyoruz” diyerek refüze etti. Yani kapıda 08:00 yazıyor ama işletme 08:30’da açılıyor. İşletme açılıyor ama doktorların bazısı 09:00’da geliyor. Demek ki burası çoklu-aktif kültürlü bir yer diye kendimi bilimsel bir safsatayla avutmaya çalıştım. 

Dedim ya ben bu kültürel taksonomilerin detaylandıkça bilimsel kaliteden uzaklaştığı kanısındayımdır diye, olsun bilimsel kalitesi olmayıversin. Beni sakinleştirdi ya. Koskoca kültürü eleştirecek değiliz herhalde. Bin yıllık birikim öyle çabuk değişmez. Sahiden de biz canlı, konuşkan, fevri, aynı anda birden fazla iş yapmaya kalkışan, işleri bir programa göre değil de öneme göre planlayan insanlarsak Lewis haklı. Bize ne Almanlarla İsviçrelilerden. Sağlıcakla kalın. 

(1) Richard D. Lewis, “When Cultures Collide: Leading Across Cultures,” 3rd. Edition, WS Bookwell, 2006 

NOT: Geçen haftaki yazımda Türkiye’nin 2009 ithalat/ihracat rakamlarına milyar yerine milyon demiş, ithalatına da ihracat demişim. Uyaran Sn. Cemal Ayla Bey’e teşekkürler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019