Saadet zincirinin kırılması önlenebilir mi?
Son haftalarda küresel piyasalarda gördüğümüz eğilimler kısa vadelidir ve yapay bir yönlendirmenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır; Bu büyük manipulasyonun amacı ise risk alma isteğindeki çöküşü bloke edip terse çevirmeye çalışarak finansal kırılganlıktaki tırmanışı kontrol altına almaktır. Mevcut durumun orta vadede kalıcı olması mümkün değildir; ya dolar ve hammaddeler uzun vadeli eğilimine geri dönecek yada menkul ve gayrimenkullerden oluşan varlık değerleri hızla gerileyecek, her ihtimalde finansal kırılganlık artmaya devam edecektir. Dış piyasalardaki bu çelişki dengesizliğin Türkiye yi de etkilemesi kaçınılmazdır; gerek mevcut ekonomik program gerekse para politikası uygulamalarında başarısızlığın herkes tarafından tescil edileceği bir döneme doğru koşulmaktadır.
Gerçeği görebilmek için ABD ekonomisinin küresel eğilimler üzerindeki belirleyici etkisini dikkate almak gereklidir; AB ve Japonya finansal eğilimler üzerinde benzer bir öneme sahip değildir. 2001 yılı ve sonrasında ABD ekonomisinin durgunluğa girmesi yapısal sorunların oluşması ve ağırlaşması pahasına ötelenmiştir. Durgunluk ötelenirken, finansal kırılganlıktaki artışta ???? para politikasının bir daha sıkılaştırılmamak üzere gevşetilmesi bu süreçte etkili olmuştur. Dolarcinsi likidite bollaştıkça faaliyet dışı gelir yaratmak üzere deniz aşırı riskler alınmış, faaliyet gelirlerindeki erozyon gözden uzak tutulmuş, bu süreçte arz artışına bağlı olarak değer yitiren dolar sayesinde varlık değerlerinin gerilemesi önlenebilmiştir. Dolar değer kaybettikçe hammadde fiyatlarında oluşan uzun vadeli yükseliş eğilimine ise enflasyon tehlike haline gelinceye kadar kayıtsız kalınmıştır.
Bugün için koşullar söz konusu eğilimlerin sürdürülebilmesini imkansız hale getirmiştir. Zira faaliyet gelirleri erimeye devam eder iken, faaliyet dışı gelir üretmesi için alınan deniz aşırı pozisyonlarda zarar üretmeye başlamıştır. Durgunluğu ötelemek bir anlamda imkansızlaşmıştır zira inatlaşma enflasyon baskısını iyice tırmandırarak finansal kırılganlığı anormal düzeylere yükseltmek dışında bir işe yaramamıştır. Mali sektörü hızla batık hale gelen, hesapsızca yanlış yapanları ödüllendiren bir ülkenin parası normalde değer kazanabilir mi? Kazansa bile varlık değerleri eski düzeyini koruyabilirmi?
Sermaye piyasalarının gerilemesini engelleyen, doların değerini haketmediği halde yükselten ve emtea fiyatlarını gerilemeye zorlayan yapay eğilimler ise şu an devrede dir. Bu sayede kısa vadeli de olsa olumsuz beklentiler. Kırma ve tüm eğilimleri yönlendirerek günü kurtarma zorlaması yapılmaktadır. Özetle söylemek gerekirse rüzgara karşı bir direnç söz konusudur ve uzun süre direnilmesi olası değildir; Herhangi bir olay birikmiş enerjinin geri tepmesine neden olarak ??? bir ortam yaratabilir. Orta vadede belirsizlik ve kırılganlık piyasalarda görünen veya gösterilenin çok üzerindedir. Aynı gemide olduklarını söyleyenlerin bile birbirine güveni yoktur.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız koşullar, istikrarsız dalgalanmalar sergileyerek sermaye hareketlerinde daralmayı beraberinde getirecektir. Para politikamızın, sermaye hareketi ve döviz kuruna hassasiyeti ise mevcut uygulamalar çerçevesinde çok yüksektir. Gerekli ve yeterli sermaye girişi olmayınca döviz kuru, enflasyon ve faizlerin yükselmesi, varlık değerleri düşerken bilançoların dağılmasını, her şeyin kontrolden çıkması kaçınılmazdır. Zira yabancı sermayeye yönelik bu aşırı bağmlılık yalnız ekonomik değil sosyal ve siyasi dengeleri de iyice anormalleştirmiştir. İhtiyacın karşılanmadığı bir durun için alternatif bir tasarım ise yoktur, yapılması sistemli bir şekilde engellenmiştir. Reel faiz düzeyinin, Türkiye de Dünya'nın geri kalanından farklı hale gelmesi tesadüf değildir. Durgunluk söz konusu olduğunda reel faizler ile sermaye hareketi arasındaki ilişki farklılaşır, yönlendirici olmaktan uzaklaşır.
Durgunluk finansal kırılganlığın artması demektir; finansal kırılganlığın artması demektir; faaliyet dışı gelir yaratan pozisyonlar büyük ise kaos demektir. Durgunluk yaygınlaştıkça hammadde fiyatları gerileyebilir; fakat altın için durum farklıdır: Zira finansal kırılganlığın yarattığı büyük belirsizlik risk alma iştahını kurutur ve altına yönelik ilgiyi olağandışı boyutlara çıkarır. ABD de mali sektörde yeni skandal batık beklentisi büyük iken altının gerilemesi anormal bir eğilimdir. Altının gerilemesi için durgunluk yaşanmaması ve finansal kırılganlığın artmaması gereklidir, ki bu durumda enflasyon baskısı yaratan hammadde fiyatlarında yüksek düzeyini korur.
Son haftalarda piyasalarda gözlenen eğilimler çelişkilidir. Zira günü kurtarnmak üzere yapay baskılar sözkonusudur. Bu durum belirsizlik ve kırılganlığı azaltmaz, tam aksine arttırır, zira kalıcı olma şansı yoktur. Kısa vadeyi uç uca ekleyerek sorunlar çözülemez ve dengesizliklerin büyümesi önlenemez. Durgunluğun yaşanması, finansal kırılganlığın artması, artan güvensizlik nedeniyle riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi söz konusudur. Saadet zincirlerinin kırılmasını önleme çabaları başarısızlığa mahkumdur... Korkunun ecele faydası yoktur.