Saadet zinciri kırılıyor...
ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek Geçen yılın son çeyrek dönemi ile 2008'in ilk çeyrek dönemi arasında, küresel gündem ve geleceğe yönelik beklentiler açısından önemli farklar var. Önceleri durgunluk endişesi ön planda idi, mali istikrarsızlık ve enflasyonist baskılar ikinci planda kalıyordu; zira durgunlaşmanın enflasyon baskılarını azaltacağı, kısa vadeli faizlerdeki gerilemenin de finansal yapıyı rahatlatacağı beklentisi bilinçli olarak ön plana çıkarılıyor, olası panik eğilimlerin önü alınmaya çalışılıyordu. Bugün ise durum oldukça farklı; giderek güçlenen durgunlaşma eğilimine rağmen enflasyonist baskılar tırmanıyor, kısa vadeli faizlerdeki tempolu gerileme finansal kırılganlıktaki artışı dizginleyemiyor. Başka bir deyişle beklentileri yönlendirmek pek mümkün olamıyor ve riskten kaçınma eğiliminin her an paniğe dönüşebilme olasılığını yüksek düzeyde tutarak küresel eğilimleri yönlendirmeye çalışanların uykularını kaçırıyor. Küresel düzeydeki bu durum ülkemiz için aynen geçerli, fakat çok daha ciddi bir risk olarak karşımıza çıkıyor. Küresel düzeyde büyüme tahminleri düzenli olarak daha aşağıya çekiliyor, enflasyon tahminleri ise tırmanmaya devam ediyor. Bu durum zaten çok bozuk olan rekabet koşulları ve gelir dağılımındaki olumsuzluğun daha hızlı bir şekilde büyüyeceği, faaliyet dışı gelir üreten pozisyonların büyük zararlar üreterek bilanço dengelerini yıpratacağı, faaliyet gelirlerini hızla eriyeceği, mali sistemde sorunlu alacakların çok hızlı bir şekilde artacağı anlamına geliyor. Özetle söylemek gerekir ise durgunlaşma hızlanırken, enflasyon baskısı ve işsizlik artıyor, finansal istikrarsızlık diğer her şeyi gölgede bırakıyor olacak; sonuç küresel bir kaosa doğru ilerleyecek. İşin tuhafı küresel eğilimleri yönlendirmeye çalışanlar durumu teşhis etmek dışında bir şey yapamıyor ve günü kurtarmayı başarı sayıyor. IMF Başkanı'nın dediği gibi özel sektör bankalarının bozulan durumunun düzeltilmesi için kamusal fonlar devreye sokulur, veya merkez bankaları kendi itibarını tüketmek pahasına helikoplerlerden para dağıtır veya bütçe açıklarının büyümesi pahasına mali yaklaşımlar devreye girer ise enflasyondaki ateşin yükselmesi kaçınılmaz olur; bunların hepsi eşanlı olarak devreye girer ise bu kez daha beter olur! Çaresizlik içinde kurtarılmayı bekleyen mali sektör ve finansal piyasalar tersini iddia ederek bu eylem için yetkilileri teşvik, hatta tehdit edebilir, fakat sonuç değişmez. Zira akıntıya karşı yüzmek hiçbirinin başarabileceği bir olasılık değil. Bu aşamada sormak gerekiyor; geliri şanslı ise azalan veya işini kaybeden geniş kesimler yükselen enerji ve gıda maddesi fiyatlarına rağmen eski tüketim düzeylerini koruyabilir ve birikmiş borçlarını ödeyebilirler mi? Geri alınamayacağını bilerek yeni borçlar verirseniz kısa vadede belki, fakat orta vadede kesinlikle hayır. olumsuz rekabet koşullarında inleyen uzun süredir faaliyet gelirleri eriyip borçları büyüdükçe, faaliyet dışı gelirlerle günü kurtaran farklı sektörlerin durumu ne olur? Bundan sonra faaliyet dışı gelirler olamayacak ise işi çok zor; yükümlülüklerini yerine getiremez... Geçen haftanın son işgününde General Elektric şirketinin kârı beklenenin sadece yüzde 12 kadar altında açıklanınca ortalık karıştı: Zira bu sadece olumsuzluğun başka cephelere yayıldığının küçük bir sinyaliydi, çok daha kötü haberlerin kapısı açılmıştı... Saadet zincirinin kırıldığını veya kırılmasının artık önlenemeyeceğini düşünenlerin, buradan hareketle taşıdığı risk düzeyini azaltmakta kararlı olacakların sayısı artmaya başlamıştı. Durumu daha iyi anlayabilmek için konuya tersinden yaklaşmak mümkün. Eğer faaliyet gelirleri azalmasa ve borçlar büyümese, rekabet koşulları sağlıklı ve gelir dağılımı bozulmuyor olsa faaliyet dışı gelirlerden medet umulmaz ve ileride büyük sorunlar yaratacak bir sürece girilmezdi. Son on yıldaki gelişmeler, artan dengesizlik ve ağırlaşan yapısal sorunlar kötü olasılıklar arasından daha az kötüsünü zorunlu kıldı, günü kurtarmak için faaliyet dışı gelirler yaratacak pozisyonlar alındı; taşıma su ile değirmeni döndürecek bir saadet zinciri kuruldu. Bugün ise söz konusu pozisyonlar artık zarar üretiyor, asıl önemlisi bu risklerden satıp çıkarak kurtulmak mümkün olmuyor. Hal böyle olunca gözlerden uzuk tutulmaya çalışılan tüm olumsuzluklar açığa çıkıyor; kimlerin kurban ve mağdur, kimlerin aracı, kimlerin ise gelişmelerin faili olduğu açığa çıkıyor ve beklentilerin yönlendirilmesi imkansızlaşıyor. G-7 maliye bakanları da durumu teşhis etmek dışında bir şey yapamıyor... Bir benzetme yapmaya çalışarak son on yılda hızla büyüyen olumsuzlukları özetlemeye çalışanlım. Eğer parmağınız kangren oldu ise kestirmeniz ve sorunun büyümesine izin vermemeniz gerekir. Eğer tersini yapar ve kendinizi aldatırsanız parmak yerine elinizi, biraz daha geçikirseniz kolunuzu kestirmeniz kaçınılmaz olur. Bugünün temel sorunu olumsuzluğun büyümesini önleyecek kararlılığın olmaması ve beklenti yönetimi ile idare edilebileceği gafletine düşülmesidir. Finansal istikrar adına aşırı risk alan bankaların bir şekilde kurtarılması sorunların daha hızlı bir şekilde büyümesine yardım etmek ve günü kurtarmaktan başka işe yaramayacaktır. Riskli ipotek senetleri ile başlayıp kredi krizine dönüşen süreç bireysel ve kurumsal krediler de patlamaya başlaması ile büyümeye adaydır. Bu kısır döngü siyasete ve mali kesime olan güvensizliği hızla büyütecektir. Sonuçta durgunlaşmanın hızlanması, enflasyon ve işsizliğin yükselmesi, finansal istikrarsızlığın dalga dalga genişlemesi kaçınılmaz olmaya başlamıştır... Tedbirli olma gereği duyanların sayısı arttıkça olumsuzluğun büyüyecek, tersini yapanların veya gecikenlerin ödemek zorunda kalacağı maliyet her geçen gün artacaktır.