S-400 ve F-35’in ticarete etkisi ne olur?
Sokaktan 10 yaşında bir çocuğu çevirsek, eminim S-400’ün de F-35’in de, hatta Patriot’unda nereden alındıklarına ve ne işe yaradıklarına dair bir fikri vardır. Öyle ki, bu yaşananlar bir süreden beri hepimizin gündeminin en önemli konusu halini aldı. Çünkü işin aslı, bir yandan Savunma Sanayi’ne yönelik bu satın almalar kamuoyunda her zamankinden fazla konuşulur oldu, diğer yandan -ki işin asıl önemli kısmı-, bu durum bizleri yeni bir ekonomik kriz, belki de yeni bir kaosa taşımış oldu. Öylesine tarihi günlerden geçiyor olmalıyız ki, NATO’dan çıkartılmadan, ABD ile ilişkilerini iyiden iyiye bozulmasına, Çin ve Rusya’nın içerisinde yer aldığı Şanghay beşlisinde yer alma senaryolarımıza varıncaya kadar pek çok şeyi tartışır hale geldik. Aslında kendimize itiraf etmekte belki zorlanıyor olsak da, hepimizin ortak endişesi ABD’nin bundan sonra bize karşı takınacağı tavrın ülkemize ve ekonomimize verebileceği zararlar. ABD vizesi almakta zorlanacağı için endişe duyan da var, ihracatının sekteye uğramasından çekinen de. Oysa ki, makro açıdan bakmamız gereken pek çok noktanın olduğunu akıllarda tutmamız gerekiyor.
Şimdi gelelim hikâyenin aslına. Geçtiğimiz gün Trumph’ın yaptığı açıklamayı hatırlayalım. “ Türkiye bize karşı çok iyi. Şimdi ise onlara Rusya'dan füze sistemi almak zorunda kaldıkları için bu F-35'leri satamayacağımızı söylüyoruz. Onların içinde bulunduğu durum çok zor, ABD olarak bizim de bulunduğumuz durum çok zor. Bu durum üzerine çalışıyoruz, neler olacağını göreceğiz. Ama bu gerçekten adil değil” Ben sosyal medya hesaplarımda da sordum açıklamalardan ne anladınız ve nasıl bir sonuç çıkarttınız diye; birçok cevap geldi, ama herkesin kafası belli ki karışmıştı. Zaten başkanın da amacı bu idi. Yani biz ettik, siz de ettiniz; bunun da bir vebali olacak demek isterken; biz ettik ifadesinde de önceki başkan Obama’ya ve ekibine topu atarak kendine göre akıllıca bir siyasi hamle yapmış görünüyor. Perşembe sabah saatlerinde bu kez ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 savunma sistemini satın almasından dolayı ortak F-35 savaş jeti programına katılımını askıya aldığını, alınan bu kararın 'geri döndürülemez' olmadığını söyleyerek Ankara'nın S-400 konusundaki pozisyonunu değiştirmesi takdirinde programa katılımının tekrar değerlendirilebileceği işaretini verdi. Dışişleri Bakanlığımız ise kararın adil olmadığını, NATO da Türkiye'nin F-35 sisteminden çıkarılmasının 'kaygı verici' olduğunu belirtti ki, bu açıklamaya katılmamak mümkün değil.
Yine bakanlığımız tarafından yapılan açıklamada "F-35 programının ana ortaklarından olan Türkiye'nin programın dışında bırakılması adil olmadığı gibi, S-400 sisteminin F-35'leri zaafa uğratacağı iddiası da geçersizdir. Bu konuda NATO'nun da katılacağı bir çalışma grubu kurulması teklifimizin karşılıksız bırakılması ABD tarafındaki önyargının ve meseleyi iyi niyetle kendi boyutları içinde çözme iradesinin eksikliğinin en bariz göstergesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başkan Trump arasında Osaka'da gerçekleştirilen G-20 Zirvesi sırasında yapılan görüşmede ortaya konan anlayışa her düzeyde sadık kalınması bu bakımdan büyük önem taşımaktadır. ABD'yi stratejik ilişkilerimizde onarılmaz yaralar açacak bu hatadan geri dönmeye davet ediyoruz.” denilerek tepkimiz en üst telden verilmiş oldu.
Ben bahse konu savunma araçlarının gerekliliği konusuna girmeyeceğim, uzmanı olmadığım bir alan. Ancak okuduklarım ve dinlediklerim, kesinlikle S400’lerin alınmasının bir gereklilik olduğunu anlamama yetiyor. Tabi genelde bizler yaşanan problem ve krizin sonuçları üzerinden yorum yaparken, neden bu noktaya geldiğimizi, altında yatan gerçek sebepleri pek de düşünmeyiz ve üzerine kafa yormayız. Oysa ki, ABD ile ne oldu da böylesi bir noktaya gelindi, neden Rusya’nın tarihindeki en hızlı S400 teslimatına sebep olacak bir satınalma süreci yaşandı, bunlarla da ilgilenmek ve merak etmek gerekiyor.
Gelinen nokta; evet gelinen nokta öncelikle siyasal, sonrasında ise ekonomik bir kriz. ABD yaptırım uygulamaktan söz ediyor, AB ise farklı bir nedenle bir takım yaptırımı uygulamaya aldı. ABD’nin Türkiye’yi F35 programından çıkartıyor olması zaten başlı başına bir yaptırım iken, dış ticaretimize zarar verecek yahut Batı ile aramızı soğutacak kararlarının olmamasını ancak temenni edebiliyoruz. Olur mu? bilmiyoruz, ancak olması halinin verebileceği zararlar elbette olacaktır. Bir yandan süreci beklemek ve konuya dair tepkilerimizi iletmek, diğer yandan iyi bir diplomasi yürütmek gerekiyor. Vakit, siyasi görüş ve ayırım olmaksızın tek ses olma vakti; umuyorum bu kez bunu başarırız ve tüm siyasileri Türkiye duruşu için ayakta alkışlarız.