Rüzgârın diğer adı özgürlük
Özgürlük... Rüzgârın bendeki diğer ismi olabilir mi? Ne diyor usta şair Cahit Külebi:
“Şimdi bir rüzgâr geçti buradan / Koştum ama yetişemedim. / Nerelerde gezmiş tozmuş / Öğrenemedim. // Besbelli denizden çıkıp / Kıyılar boyunca gitmiştir. / Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu / Yüreğini allak bullak etmiştir. // Sonra başlamış tırmanmaya dağlara doğru / Bulutları koyun gibi gütmüştür, / Okşayıp otları yaylalarda / Büyütmüştür.”
Alaçatı’da rüzgârın hayran olduğum özgürlüğüne bir kez daha tanık oldum geçtiğimiz haftasonu. Harika koylarda onunla sohbet ederek geçirdim günlerimi, gecelerimi. Ben, şair gibi yapmadım, sordum nerelerde gezip tozduğunu; o da direnmedi, kulağımdaki deniz minaresinin içinden fısıldadı hayallerimi...
Kıyıdaydım; sakin, dingin oturuyordum. Bir de denizin üzerindekiler vardı özgürlüğü rüzgârın kollarında onunla paylaşan. Rüzgâr sörfü yapanların yaşadıkları duyguları anlamaya çalışıyor, “katmerli” özgürlüklerini kıskanıyor, kıskanıyordum.
Rengârenk yelkenler, kelebekler gibi kanat çırpıyorlardı, sanki uçuşuyorlardı suyun üstünde. Dünyanın dört bir yanından gelmişlerdi Pegasus Airlines Alaçatı PWA Windsurf Dünya Kupası yarışmaları için. Suyun üzerinde yalnızca doğanın ve kaslarının gücü ile gidiyorlardı... Hafif rüzgârların dinginleştirici ve sakinleştirici etkisini, birdenbire bastıran sağanağın (rüzgâr için de kullanılıyor), rüzgârın etkisini artırmasıyla yollarına çıkan dev dalgaların getirdiği adrenalin patlamalarını, duygu savrulmalarını yaşamayı istiyordum. Doğayla dostluğun keyfini niye sahilden çıkarıyordum ki?!
Ama – bütün ısrarlara rağmen – ben, sörf yapmayı denemedim. Onları seyretmekle yetindim sadece. Bu arada “sakin” bir biçimde kıyıda otururken teorik bilgilerimi geliştirmekten de geri durmadım:
Rüzgâr sörfü, 1970’lerde bir spor dalı olarak kabul edilmiş. 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’nda yarışma kapsamına alınmış, günümüzde de olimpiyat sporları içerisinde yer alıyor.
Rüzgâr sörfünün ana parçalarını sörf tahtası (board) 570 lira, yelken (sail), yelken direği (mast), tutma çatalı (boom) ve trapez kemeri (harness) yani fiyatı bin lira civarında olan yelken seti oluşturuyormuş. Ayakkabılarınız, eldivenleriniz, kıyafetiniz de beş yüz lira civarındaymış.
Sıra geliyor tahtanın üzerinde nasıl denge kuracağınızı, yelkeninizi nasıl kontrol edip ona yön verebileceğinizi öğrenmeye. 10 saatlik eğitimi 500 lira civarında bir bedelle gerçekleştirmek mümkünmüş. Öğrenirken sık sık düşüyor ve bol bol tuzlu su yutuyormuşsunuz... Ama sonra... Sonrası “rüzgâr aşkına!” diye haykırarak özgürce suların üzerinde “uçmak” olunca... Tabii ki rüzgârın en az 7 knot (12-13 km.) hızına çıkması koşuluyla.
Türkiye’de son 5 yılda rüzgâr sörfü yapanların sayısı yüzde 50, kayıtlı sörfçülerin sayısı yüzde 142 artmış. Bu sporu yapanların sayısı ise 15 bini, Türkiye’nin farklı bölgelerinde bulunan sörf okullarının sayısı 50’yi geçmiş. Pegasus Havayolları 2007’den bu yana rüzgâr sörfünü destekliyormuş.
Alaçatı’daki bu yarışmanın bölge ekonomisine katkısı da önemli. Dünya Kupası ile dünyadaki tüm sörf severlerin gözleri bir hafta boyunca Alaçatı’ya çevriliyor. İzmir, Çeşme ve özellikle Alaçatı ekonomisine ve turizmine büyük katkı sağlanmakta. Bu arada alternatif spor turizmine verilen desteklerin, Türkiye’nin özellikle yabancı turistler tarafından tercih edilmesinde epey pay sahibi olduğunu da belirtmeliyim. Öte yandan bu spora artan ilgi, rüzgâr sörfü yapanlara şahsi sponsorlukların ve sörf burslarının sayısını da çoğaltmaktaymış.
Alaçatı’dan rüzgârla olan dostluğumu daha da artırarak döndüm. Bana özel anlattıklarını da belki bir gün öyküleştiririm, kim bilir?