Rüzgar enerjisinde fikir ayrılıkları

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

İngiliz düşünce kuruluşu Civitas tarafından yayımlanan bir rapor, rüzgar enerjisi taraftarları ve karşıtları arasında önemli bir tartışma başlatıyor. Raporun gündeme getirdiği soru şu: "Temiz ve yenilenebilir bir enerji olan rüzgar enerjisi, CO2 emisyonlarının azaltılmasında, nükleer ve doğalgaza kıyasla daha mı pahalı ve yeterince etkili değil mi?"

İngiliz düşünce kuruluşu Civitas tarafından yayımlanan bir rapor, rüzgar enerjisi taraftarları ve karşıtları arasında önemli bir tartışma başlatıyor. Raporun gündeme getirdiği soru şu: Temiz ve yenilenebilir bir enerji olan rüzgar enerjisi, CO2 emisyonlarının azaltılması kapsamında, nükleer ve gazla kıyaslandığında aslında daha mı pahalı ve yeterince etkili değil mi?

Civitas raporunun sonucu oldukça şaşırtıcı: "Rüzgar enerjisinin ekonomik bir üstünlüğü yok."

Düşünce kuruluşu aynı zamanda İngiliz hükümetine şu çağrıda bulunuyor: "2020 yılına kadar 32 bin rüzgar türbini üretme projesini durdur. Akis taktirde İngiltere CO2 emisyonlarını azaltma hedefini yerine getiremeyecek."

Ekonomist ve İngiliz hükümeti eski danışmanı Ruth Lea tarafından hazırlanan rapor, temelde iki çalışmaya dayanıyor:

Bunlardan birincisi, yönetim, mühendislik ve geliştirme danışmanlık şirketi Mott MacDonald tarafından 2010 yılında gerçekleştirilen bir araştırma. Bu araştırmaya göre İngiltere'de kış mevsimi soğuk ve çok az rüzgarlı geçiyor. Bu yüzden talep yüksek olduğunda, rüzgar parklarının diğer enerji türleri ile rekabet etmesi mümkün olmuyor. 

Raporun dayandığı ikinci çalışma ise, Hollandalı emekli fizikçi Kees Le Pair'in Ekim 2011 tarihli raporu. Le Pair'e göre, kesintiler ve rüzgar türbini üretimi dikkate alındığında, rüzgar türbinlerinin karbon emisyonunun artıyor olması. 

Tabi ki, bu rapora yönelik eleştiriler de çok fazla. Eleştirilere göre, bu rapor tamamen rüzgar enerjisi karşıtı görüşlerin bir yansıması.

Rüzgar enerjisi bugün bir çok hükümet tarafından desteklenen bir enerji kaynağı. Tüm dünyada rüzgar enerjisi yatırımları büyük bir hızla artıyor. "Küresel Rüzgar Türbini Piyasaları ve Stratejileri: 2011-2015" başlıklı çalışmaya göre, 2010 yılında 30 milyar dolar düzeyinde olan yatırımların 2025 yılında 68 milyar doların üzerine çıkması bekleniyor. Söz konusu dönemde dünya genelinde kurulu rüzgar kapasitesinin 188 GW düzeyinden 940 GW düzeyine ulaşacağı da ifade ediliyor. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (EWEA)'ya göre 2020 itibari ile Avrupa genelinde 40 bin MW civarı offshore rüzgar kapasitesi hayata geçmiş olacak.

Peki rüzgar enerjisinin ekonomik boyutuna yönelik olumlu ve olumsuz görüşler neler?

Rüzgar enerjisine karşı görüşler:  

- Rüzgarın kesilmesi sorunu: Rüzgar güvenilir ve düzenli bir enerji kaynağı olmadığı için, rüzgar türbinlerinin hemen devreye girebilecek bir elektrik kaynağı ile desteklenmesi gerekiyor. Rüzgar esmediğinde - ya da fırtınaya neden olacak kadar güçlü estiğinde - ülke genelindeki elektrik arzını sürekli kılmak için, gaz, kömür veya nükleerin devreye girmesi gerekiyor.  Sonuç olarak, Civitas'a göre rüzgar türbinleri genelde ortalama yüzde 30 oranında enerji üretiyorlar ve bu ekonomik ve ekolojik maliyetlerin yüksek olmasına yol açıyor. Raporda şu ifade yer alıyor: "Tek başına çalışan gaz santralleri,rüzgar ile çalışan gaz santrallerine oranla daha az CO2 üretiyorlar. Böylece tüketiciler iki kez ödeme yapmış oluyorlar: Hem yenilenebilir enerji için; hem de tüketmeye devam ettikleri fosil yakıtlar için."

- Ek masraflar: Rüzgar türbini inşaatları CO2 emisyonuna neden oluyor. Özellikle de offshore ise. Kees Le Pair'in raporuna göre, bu masrafları telafi etmek için, bu santrallerin yaklaşık 18 ay çalışması gerekiyor. Her rüzgar türbininin 12-30 yıl içinde yenilenmesi gerektiğini ifade eden Le Pair, rüzgar santrallerinin yenilenmesi ve elektrik şebekelerine bağlanmasının da masrafı olduğuna dikkat çekiyor.

- Ruth Lea'ya göre, ek masraflar da eklendiğinde, rüzgar enerjisi en pahalı enerji konumuna yükseliyor. Yine Lea'nın rakamlarına göre, rüzgar enerjisinin MW/saati 177 euroya denk gelirken, bu miktar nükleer için 82 euro, gaz için 117 euro, kömür için 135 euro. Kees Le Pair ise rüzgar enerjisinin ekolojik maliyetine dikkat çekiyor. Le Pair'e göre, günde 21.5 saat çalışan 300 MW'lık bir rüzgar çiftliği, 47 bin 150 metreküp doğalgaz tüketiyor ve 117,9 ton CO2 emisyonuna yol açıyor.

Rüzgar enerjisini destekleyen görüşler

- Artan rekabet gücü: Bloomberg haber ajansı tarafından Kasım 2011 tarihinde yayımlanan rapora göre, rüzgar çiftliklerinin performansı artarken, maliyetleri geriledi. Raporda yer alan yorumlar şöyle: "1984-2011 yılları arasında rüzgar çiftlikleri tarafından üretilen enerjinin maliyeti, kapasitesinin her iki kat artışında yüzde 14 geriledi. Bugün dünya genelindeki en rekabetçi rüzgar çiftlikleri karbon, gaz veya nükleer santralleri ile rekabet edecek maliyette enerji üretiyorlar. Rüzgar çiftliklerinin tamamının ortalaması 2016'da bu düzeye ulaşacak. CO2 emisyonları da dikkate alındığında, rüzgar enerjisi gaz kadar verimli bir hale gelecek."

- İklim için Avrupa Komisyonu'nun raporuna göre, 2050 yılında Avrupa genelindeki rüzgar çiftlikleri arasında kurulacak bağlantı sayesinde, gaz kullanımı yüzde 35 ila 40 arasında azalacak. Ülkeler rüzgar çiftliklerini elektrik şebekesine ne kadar çok bağlarlarsa, rüzgar kesintisi durumunda diğer enerjilere yönelik ihtiyaçları azalacak, çünkü diğer ülkelerdeki yenilenebilir enerji üretimlerine başvurabilecekler. Civitas raporu bu gerçeği tamamen görmezden geliyor."

- İngiltere Enerji Araştırmaları Merkezi Direktörü Robert Gross'un gerçekleştirdiği çalışmalara göre, elektrik üretiminin yüzde 20'sinden daha azı rüzgar enerjisinden sağlandığında, kesintiler üretim maliyetinin yüzde 10'undan daha azını yansıtıyor. Bunun yanı sıra, Renewable UK direktörü Gordon Edge, Kees Le Pair'in araştırmasının sadece tek bir rüzgar çiftliğini dayanak aldığını, ülke kapsamında bir çalışma olmadığını ifade ediyor.

- Robert Gross'un savunduğu bir diğer konu da, "Rüzgar çiftliklerinin inşaatı ve çalıştırılması için harcanan karbon emisyonlarının, fosil yakıt santrallerinin yol açtığı karbon emisyonlarından çok daha düşük olması." Gross'a göre, nükleer santrallerin inşaatı, yenilenmesi ve atık yönetimi için de aynı durum söz konusu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar