Rusya'nın güç kullanmasının sonuçları gelecekteki güvenlik anlayışı
"Rusya'nın Gürcistan'a saldırısı, Avrupa'daki temel güvenlik ve işbirliği prensipleri ile uluslararası hukuka aykırı. Biz ve Rusya, önümüzdeki uzun bir süre boyunca, Rusya'nın güç kullanmasının sonuçlarını yaşamak zorunda kalacağız.
Rusya tarafından bu saldırının açıklaması Rus vatandaşlarını korumak olarak açıklansa da, ulusları ne olursa olsun bir ülkede yaşayan insanları koruma mecburiyetini hiçe sayamaz. Hiçbir ülke, başka bir ülkenin topraklarına müdahale etme hakkına sahip değildir; bu ülkede kendi pasaportunu taşıyan veya kendi vatandaşı olan insanlar olsa bile. Bu doktrin doğrultusundaki uygulama girişimleri geçmişte Avrupa'yı savaşa sürükledi. Miloseviç'in Sırbistan'ının, Sırp pasaportlu insanları korumak için diğer eski Yugoslav devletlerine askeri müdahalesini kabul etmedik. Ve Hitler'in bu doktrin doğrultusunda yarım asırdan biraz daha fazla bir süre önce orta Avrupa'nın belirli bölgelerine saldırmış olmasını da unutmadık. Bombardımanların hemen durmasını, Rus birliklerinin geri çekilmesini ve barışçıl bir çözüm için siyasi ilişkilerin kurulmasını istiyoruz." Bu sözler, Finlandiya Dışişleri Bakanı Carl Bildt'e ait.
Bildt, AB'nin çok ciddi bir tepki vermesi gerektiğini ifade ediyor. AB dönem başkanı Fransa da, Polonya'nın talebi üzerine Çarşamba günü Brüksel'de Gürcistan-Rusya zirvesi gerçekleştirmeye hazırlanıyor.
Avrupa'dan güçlü bir ses çıkacak mı?
Zirveden çıkacak sonuç çok önemli. AB'nin yüksek bir sesle konuşabilmesi gerekiyor öncelikle. Fakat yüksek bir sesle konuşabilmek için de güçlü bir orduya, güçlü bir dış politikaya ve her şeyden önemli ortak bir harekete ihtiyaç var. Oysa AB dış politika bir yana dursun, şu an kendi içinde bile ortak bir ses sağlayamamış durumda. Gürcistan konusu belki de AB'nin dünyaya "siyasi bir cüce" olmadığını kanıtlaması için çok önemli bir fırsat. AB'nin eski komünist üyeleri Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya, AB ve NATO'nun bir an önce harekete geçip, Doğu Avrupa'da emperyalist ve revizyonist politikanın yayılmasını önlemesini istiyorlar. Gürcistan ise zaten uzun bir süredir, "Avrupalı bir demokrasi" olduğunu, Avrupa'ya yakın olduğunu dile getiriyor.
Aslında bölgedeki güvenlik sorunu uzun bir süredir AB, NATO ve Rusya'nın gündemini meşgul ediyor. Rusya, kısa bir süre önce, Avrupa'nın yeni bir güvenlik anlayışına ihtiyacı olduğunu ve oluşturulması gereken yeni sistemde Rusya'nın daha etkin bir rol alması gerektiğini ifade etmişti. Rusya bu konuda oldukça da tehditkar bir tavır sergilemekten çekinmeyerek, gerektiğinde bu yönde sahip olduğu doğal kaynakları sadece kendi kararları doğrultusunda kullanabileceğini de söylemişti.
Küresel petrol talebi etkilenmez
Enerji söz konusu olduğunda, çok farklı çıkarların devreye girdiği gerçek. Gürcistan petrol üretmeyen bir ülke olsa da, enerji için çok önemli bir transit ülke konumunda. Saakachvili'nin 2004 yılında iktidara gelmesi ile Tiblis, Avrupa ve Washington arasındaki yakınlaşma ciddi şekilde gelişti ve özellikle Batılı şirketler, Azerbaycan gazının taşınması amacıyla bu ülkeye önemli yatırımlar yaptılar. BTC boru hattı altyapısının yüzde 30'una sahip olan BP, boru inşaatı için 3 milyar dolar harcadı. Ortaklar arasında Chevron, ConocoPhillips gibi dev ortaklar da var. Rusya saldırısı, özellikle Avrupalılar'ı Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattına yönelik endişelendiriyor. Bu arada Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatam House petrol analistlerinden Paul Stevens, petrol arzının bir iki hafta kesilmesi durumunda bunun küresel petrol arzını etkilemeyeceğini ifade ediyor. Global Insight analisti Natalia Leschenko ise, Gürcistan boru hatlarının saldırından etkilenmeyeceğini ifade ediyor.
Bir diğer Chatam House uzmanı ise Rusya'nın boru hatlarını ele geçirmesinin aşırı bir hareket olacağını söylerken, "NATO'nun bunu "kendi güvenliğine yönelik bir tehdit olarak algılar ve bu askeri bir cevap gerektirir" diyor.
Piyasa uzmanlarının görüşüne gelince, onlar Gürcistan'daki çatışmanın, Hazar Denizi petrolüne yönelik yatırımları uzun vadede olumsuz etkileyeceği görüşündeler.
Oysa Hazar petrolü uzun bir süredir Rusya ve Ortadoğu petrolüne en sağlam alternatif olarak kabul ediliyor. Avrupa bu noktada, her zaman gizemli ve ne yapacağı bilinmez komşusu Rusya'dan çekiniyor.
Görünen o ki, Avrupa Birliği, başarısız olan Lizbon Antlaşması'nı çözemeden, şimdi de yeni bir kriz yönetimi ile karşı karşıya. Bunun altından nasıl kalkacağı ise, bölgesel güvenliğin geleceği açısından gerçekten çok büyük önem taşıyor.