Rusya Kırım’da neden böyle davranıyor?

Güven SAK
Güven SAK DÜNYA İŞLERİ

Ben Kırım’a hiç gitmedim. Bahçesaray’ı bir tek resimlerinden biliyorum. Ama biliyorum. Bizimkiler Osmanlı döneminde Karadeniz’in kuzeyinden, batısına yerleştirilmişler. Aşağı Köstence’de Silistre civarına. “Etnik mühendislik” o vakitler imparatorlukta çok kullanılan bir politika aracıymış.  Balkan Harbi ile de suyun bu tarafına geçip, Bursa’ya gelmişler. Ben Bursa’da doğdum. Ama Kırım’ı bildim. Kırım bugünlerde pek popüler oldu doğrusu. Ben bir süredir “Rusya Kırım’da neden böyle davranıyor?” diye düşünüyorum. Ruslar aslında Suriye’de nasıl davrandılarsa, Kırım’da da öyle davranıyorlar. Kendilerini korumaya çalışıyorlar. Korkuyorlar. Rusya’nın geleceği için korkuyorlar. Peki, bu Kırım işi nereye gider ve Türkiye için manası nedir? 

İsterseniz önce bir kronolojiyi hatırlatayım, sonra da birkaç tespit yapayım. Hatırlayın, önce Kiev’in Maidan’ında toplanan protestocu kalabalıklara ateş açıldı. Onlarca insan öldü. Sonra Şubat ayında, Ukrayna Parlamentosu, ülkenin yolsuzlukları ile ünlü, otoriter devlet başkanını görevden aldı. Mart ayında ise, Rusya “Orası zaten Rusya toprağıdır. Orada Ruslar var. Onları korumamız lazım.” demeye başladı. Derken Kırım’da istikrarı bozacak “askeri” eylemler başladı. Kırım Parlamentosu bunun üzerine toplanıp, referandum kararı aldı. Referandumdan Rusya’ya bağlanma kararı çıktı. Kırım Parlamentosu, Rusya’ya bağlanmaya karar verdi. Duma ise bunu kabul etti. Sonuç olarak, Rusya, Kırım’ı ilhak etti. 

Bir daha altını çizerek söyleyeyim: 2014 yılında, 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde, Rusya, Kırım’ı ilhak etti. Yok artık. Doğrusu ya, “Orası zaten Rus toprağıdır. Orada Ruslar var. Onları korumamız lazım” gerekçesi bana son derece 1930 model geliyor. Aynı biçimde Türkiye de “Orası zaten Türkiye toprağıdır. Orada Türkler var. Onları korumamız lazım” diyebilirdi. Aynı derecede haksız olurdu. Hatırlayın, Almanlar tam da 1938’de böyle yapmışlardı.  “Orası zaten Almanya toprağıdır. Orada Almanlar var. Onları korumamız lazım” diye önce Avusturya’yı ilhak etmişlerdi. Sonra da Çekoslavakya’yı, Almanya’nın Bohemya ve Moravya Protektorası’na dönüştürmüşlerdi. 
Almanlar o vakit, güçlü oldukları için öyle yapmışlardı. Ruslar ise tam tersine güçlü olmadıkları için böyle davranıyorlar. Bu ilk tespitim olsun. Ruslar, Suriye’de rejime karşı savaşı hala sürdüren İslamcılarla, Ukrayna’da demokrasi yanlısı göstericileri tehdit olarak algılıyor. Birinin Kuzey Kafkasya’daki huzursuzluğu artırmasından, ötekinin ise, Moskova’daki huzursuzluğu beslemesinden endişe ediyorlar. Rusya’nın iç dengelerinden kaynaklanan gelecek endişesi Rusların davranış biçimini belirliyor. Her iki olayda da, Rusya için, dış politika, iç politika önceliklerine göre şekilleniyor. İyidir ya da kötüdür demiyorum. Böyle oluyor. Atılan adım endişeleri ortadan kaldırmıyor. Rusya’yı daha da ürkütecek ama neden olduğu ortada.  

Aslında Kırım’ın Rusya’ya ilhakının doğrudan oradaki Rusları korumakla bir ilgisi yok. Atılan taşın hedefi vurması söz konusu değil. Neden? Kırım, içme suyu ve elektrik sistemleri açısından, Rusya’ya değil, Ukrayna’ya bağımlı durumda. Bu bağımlılık öyle kısmi filan da değil, ortada yüzde yüz bir bağımlılık hali var. Sonuçta, Kırım’daki Ruslar, eğer bir tehlike altında iseler, ilhak kararı ile koruma altına filan alınmış olmuyorlar. Onları koruma altına alabilmek için, Rusya’nın Ukrayna’yı tamamen ilhak etmesi gerekiyor. Böylece Rusların altını çizdiği gibi, Ukrayna’daki faşist darbenin izlerini tamamen silmek de mümkün olabilir. Kırılgan bir Rusya’nın başladığı işi dertsiz bitirebilmesi mümkün görünmüyor. Bu da ikinci tespitim olsun.

Geleyim üçüncü ve en sıkıcı tespite: Öyle anlaşılıyor ki, İran’a yönelik ekonomik yaptırımlar azalırken, Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar gündeme gelecek. İran’da yaptırımların çalışmış olması, Rusya yaptırımlarının yolunu açacak. Rusya, Türkiye’nin Çin’den sonra ikinci en büyük dış ticaret açığı verdiği ülke konumunda. Bu ticaret açığının önemli bir kısmı doğal gazdan kaynaklanıyor. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında, elektrik üretiminde doğalgaza, doğalgaz temininde ise ithalata en fazla bağımlı olan ülke konumundadır. Elektrik üretim kapasitemizin neredeyse yarısı doğalgaza dayalı, doğalgazın ise neredeyse tamamı dışarıdan ithal ediliyor. Bunun yaklaşık yüzde 60’ı ise Rusya’dan geliyor. Avrupa’nın kalanı böyle değil. Almanya’da elektriğin yalnızca yüzde 10’u doğalgazdan üretilmektedir. İspanya’da bu oran yüzde 25, İtalya’da ise Türkiye ile aynıdır. Kaynak ülke çeşitliliği her üçünde de Türkiye’ye göre daha iyidir. Ayrıca orada doğal gaz depolama kapasitesi var. Bizde yok. Rusya’ya her tür ekonomik yaptırım, Türkiye için kötüdür. İran’la kıyas kabul etmez bir biçimde daha kötüdür. Yalnızca doğal gaz açısından değil. Rusya Çin’den sonra en fazla dış ticaret açığı verdiğimiz ikinci ülkedir. Biz oradan doğal gaz alıyoruz, oraya orta ve yüksek teknolojili mallar satıyoruz. Liranın değer kaybından sonra ticaretimizi en kolay artırabileceğimiz ülkelerden biri olabilirdi Rusya. Artık olmaz.  Nokta. 

Kırım’daki gelişmeler, tek başına ele alındığında kötüdür. Kırım’daki gelişmeler Türkiye ekonomisini kırılganlaştıran, siyasetini belirsizleştiren faktörlerle birlikte ele alındığında ise çok daha kötüdür.      

        tablo-107.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar