Rusya ile yakınlaşmak, Batı'ya sırtımızı dönmemizi gerektirmiyor

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Lideri Putin arasında dün gerçekleştirilen (şu satırlar yazılırken tarihi sayılabilecek bu buluşma devam ediyordu) görüşmeye çok büyük önem verilmesi gayet normal. Düşünsenize, geçen yıl kasımdan önce gayet iyi ilişkileri olan, 24 Kasım'daki uçak düşürme olayından sonra ise adeta kanlı bıçaklı hale gelen ve ekonomik bağları neredeyse tümüyle kesilen iki ülke yeniden kol kola girmek üzere. İlişkilerin normalleşmesi ve eski seyrine dönmesi iki ülke için de çok önemli, ama kabul edilmeli ki bu normalleşme Türkiye açısından çok daha önemli ve hayati.

İki ülke ilişkilerinin normale dönmesinin bir ekonomik, bir de siyasi boyutu var. Önce kısaca ekonomik boyuta değinelim. 

Biz Rusya'dan olan ithalatımızı, ithal ürünler ağırlıkla petrol ve doğalgaz olduğu için çok fazla kısma, esnetme olanağına sahip değiliz. Oysa Rusya'nın bu konuda çok daha avantajlı olduğu ortada ve bunu da gözledik zaten. 

Ne var ki ticaretin karşılıklı olarak kısılması Rusya için daha aleyhte bir durum yaratmış gibi bir izlenim doğuyor. Bizim altı aylık dönemdeki ihracatımız 1.8 milyar dolardan 737 milyon dolara indi. Yani yaklaşık 1.1 milyar dolarlık bir ihracat azalması söz konusu oldu. Oysa Rusya'dan yaptığımız ithalat 11.1 milyar dolardan 7.8 milyar dolara geriledi. Azalma 3.3 milyar dolar. Görünürde ticaretteki bu karşılıklı daralmadan Rusya daha zararlı çıkmış gibi. Ama unutmayalım, onlar yer altında duran gazı ya da petrolü daha az sattılar, bir de fiyatlar düştüğü için böyle oldu. O varlıklar orada durmaya devam ediyor. Biz ise Rusya'ya satamadığımız için daha az meyve sebze ürettik, daha az tekstil ürünü üretmek durumunda kaldık ve bu bir dizi olumsuzluğa yol açtı. 

Bizi asıl sıkıntıya sokan etkenlerden biri de Rus turiste olan bağımlılığımızdı. Özellikle Antalya yöresi neredeyse artık tümüyle Rus turist ağırlıklı çalışan bir yapıya büründü. İşte bu yüzden bu yıl neredeyse kaybedildi. Şunun şurasında sezonun bitmesine ne kaldı ki... Rusya ile ilişkiler tümüyle normale bindiğinde bile bu yıl için artık çok fazla beklenti içine girmemek gerekiyor. 

Ama zararın neresinden dönülürse kardır elbette. İlişkilerin şimdiden düzeltilmesi sınırlı da olsa bu yıla yansıyacak, 2017'yi de kurtarmamıza katkıda bulunacaktır.

Hem Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi yalnızca turizmi ve dış ticaretimizi etkiliyor değil ki. Türk müteahhitlerinin Rusya'da üstlenmiş oldukları milyarlarca dolarlık iş var. Dahası, önümüzdeki dönem için de potansiyel var. Şimdi, mevcut işlerin yürümesinde ortaya çıkan sıkıntı ortadan kalkacak ve Türk müteahhitleri eskiden olduğu gibi Rusya'da yine önemli işlere imza atabilir hale gelecekler.

Dolayısıyla Türkiye ile Rusya arasındaki buzların erimesi ekonomik anlamda çok büyük kazanımlar elde etmemizi sağlayacak. Ama tek kazanımımız ekonomik anlamda olmayacak tabii ki. 

Sınır güvenliği

Türkiye, Rusya ile ilişkilerin neredeyse koptuğu dönemde güney sınırlarında savaş uçağı uçuramaz duruma düşmüştü. Hani kazara bir sınır ihlali yapsak, uçaklarımızı düşürmek için adeta hazır durumda bekleyen Rus uçakları ya da savunma sistemleri orada sanki bizi bekliyordu. 

Kilis IŞİD tarafından defalarca bombalanırken ve vatandaşlarımız hayatını yitirirken buradan top atışı yaparak karşılık vermek dışında bir hava harekatına niye girişemedik sanki. Geçemiyorduk ki sınırı, IŞİD'i vurmak için bile olsa.

Ama şimdi durum değişiyor. En büyük kazanımlardan biri de budur. Elbette ekonomik gelişmeler önemlidir, ama Türkiye'nin sınırlarını koruması ve bir takım terör örgütlerinden gelecek saldırıları püskürtmek isterken karşısında Rusya'yı bulmayacak olması da büyük önem taşımaktadır.

Rusya ile yakınlaşırken...

Rusya ile olan sorunumuzu aşmak iyi hoş elbette, temenni edelim ilişkiler daha da iyi olsun. Başka ülkeler Türkiye'nin gelişmesini çekemiyorlar ama biz tam tersini dileyelim; Rusya daha da gelişsin, daha da zengin bir ülke haline gelsin, bizden daha çok mal alsın, müteahhitlerimize daha çok iş versin, bize daha çok turist göndersin. 

Ama bu dilek yalnızca Rusya için geçerli olmasın... Avrupa Birliği için de, diğer ülkeler için de aynısını dileyelim. Dileyelim, çünkü hala en büyük ticari ortağımızın AB olduğu gerçeği ortada. Bu yüzden, Rusya ile sorunları aşıyor ve yakınlaşıyoruz diye AB'ye aba altından sopa göstermeye kalkışmayalım. 

Haddimizi bilelim, herkesten bize karşı nasıl haddini bilmesini istiyorsak, biz de bilelim. Örneğin AB sanki bizi üç beş yıla kadar tam üye olarak alacaktı, böyle bir beklenti içindeydik, şimdi bu gerçekleşmeyecek diye kaygılanıyor gibi yaparak kimseye rest çekmeyelim. Beklentilerimizi gerçekçi düzeyde tutalım da sonra hayal kırıklığına uğramayalım. 

Tam üye olmasak da AB bizim en büyük ortağımız konumunda. Ticarette de, turizmde de... Rusya ile yakınlaşalım, diğer komşularımızla yakınlaşalım, buna kimsenin itirazı yok; ama bu yakınlaşma en büyük ortağımızdan uzaklaşmayı gerektirmiyor, bunu da bilelim. 

Hem Batı, Ulu Önder Atatürk'ün işaret ettiği yöndür. 15 Temmuz'da kendini gösteren küflenmiş zihniyet yönümüzün neresi olması gerektiğini bir kez daha ortaya koymadı mı zaten...
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar