Rusya-Gürcistan çatışması AB enerji güvenliğinden çok, İpek Yolu projesi

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Rusya-Gürcistan krizinin ardından herkes Avrupa'nın enerji güvenliğinin geleceğini konuşurken, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden (ASAM) enerji güvenliği konusunda kıdemli araştırmacı Mete Göknel, ilginç bir açıklamada bulunuyor.

Göknel, Rusya-Gürcistan çatışmasının AB enerji güvenliğinden çok, İpek Yolu projesini etkileyeceğini söylüyor.

İpek Yolu projesi olarak bilinen TRACECA, uluslararası taşımacılığın geliştirilmesi yoluyla, Karadeniz, Kafkaslar ve Orta Asya'da politik ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesini amaçlayan devletlerarası bir program. Programın amaçları; 1993'te Brüksel'de düzenlenen bir konferansta Avrupa Komisyonu ile Ermenistan Azerbaycan, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan hükümetleri tarafından, ticaret ve taşımacılığı geliştirip güçlendirmek ve bu ülkelerin uluslararası ekonomiye entegrasyonuna destek olmak. 1996'dan 1998'e kadar olan dönemde, Ukrayna ve Moldavya da bu programa katıldı. 2000 yılında TRACECA programına katılmak için resmi bir dilekçe ile Avrupa Komisyonu'na başvuran Bulgaristan, Romanya ve Türkiye de şu anda TRACECA programının üyeleri arasında.

Göknel, İpek Yolu projesinin neden etkileneceğini ise şöyle anlatıyor: "Avrupa Birliği Inogate projeleri ile petrol ve doğalgaz için Rusya Federasyonu kaynaklarına ilave kaynak ve rotalar tespit etti. Nabucco doğalgaz projesi de bunlardan biri. Bu projede Türkmenistan ve Azerbaycan gaz kaynakları Gürcistan'dan geçiyor. Ancak, bu projeyi esas besleyecek kaynaklar İran, Irak ve ikna edebildiği durumda Katar gaz kaynakları. Azerbaycan'ın vereceği miktar, bu kaynaklara kıyasla az. Türkmenistan'ın ise mevcut bağlantıları ve Çin'e olan yeni bağlantıları nedeniyle, Nabucco'ya verecek gazı kalmıyor. O nedenle, Kafkaslar'da Rusya Federasyonu-Gürcistan çatışması AB enerji güvenliğinden çok, TRACECA-21. yüzyıl İpek Yolu projesini etkiliyor, çünkü bu projede, Gürcistan limanları AB'nin Kafkaslar'da tek çıkış yeri."

Türkiye, Ortadoğu kaynaklarına yönelmeli

AB ile Türkiye arasındaki enerji işbirliği ve Türkiye'nin Trans-Avrupa altyapı projelerine katılımı konusunda da görüşlerini aldığım Mete Göknel, Hazar havzası enerji kaynaklarının paylaşıldığını ve Türkiye'nin de Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Bakü-Tiflis-Erzurum ile bundan bir miktar pay kaptığını söylüyor.

Kazak petrollerinden BTC'ye pay almamızın mümkün olduğunu söyleyen Göknel, bu konunun sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiğini ifade ediyor. "Azerbaycan'dan da biraz daha gaz alabiliriz" diyen Göknel,  Rus Federasyonu'nun bu bölge kaynaklarını yeni fiyat politikaları ve, mevcut boru hatlarının yanı sıra, yapılması planlanan yeni boru hatlarıyla kendine bağladığını söylüyor. Bir diğer büyük enerji kullanıcısı Çin'in de aynı şekilde davrandığına işaret eden Göknel, mevcut kaynakların dışında 

batının alacağı payın tükendiği uyarısında bulunuyor. Ve bu yüzden dolayı Türkiye artık Ortadoğu kaynaklarına yönelmek ve İran AB ilişkilerini bu yönde organize etmek mecburiyetinde.

AB, enerji yatırımlarını kendi isteklerine göre yönlendirebilir

Gelelim enerji başlığının müzakerelere açılması konusuna. Bazı uzmanlar, Avrupa'nın enerji güvenliği açısından, enerji başlığı önündeki engelleri kaldırıp, Türkiye ile müzakerelere başlaması gerektiğini düşünüyorlar. Enerji başlığının müzakerelere açılması ise gerek özel sektör gerekse kamu sektörü açısından çok kolay bir süreç olmayacak. AB'nin Ekim 2004 raporunda da "Türkiye'nin katılımı AB için daha güvenli enerji ikmal yolları sağlayabilecektir.  Bu durum muhtemelen, su kaynakları ve ilgili altyapının yönetimi için AB politikalarının geliştirilmesini gerekli kılacaktır" cümlesine yer veriliyor.

Göknel, Türkiye'nin bu süreçte karşısına çıkacak zorlukları şöyle sıralıyor:

· Yerli kaynağımız olan kömüre yönelik yatırımlarımızı CO2 emisyonunu azaltma görüşüyle etkilemeye çalışacaklarını düşünüyorum. 

· 2009'da dâhil olabileceğimiz "Union for the Co-ordination of Transmission of Electricity-UCTE" çerçevesinde, bizim elektrik satış ve alış fiyatlarımız C02 ticaretini olumsuz etkileyebilecektir. Bu pazara satış yapacaksak, kaliteli ve sürekliliği olan elektrik enerjisi üretmemiz gerekir. AB pazarı en ufak bir frekans veya voltaj dalgalanmasını kabul etmez.

· Boru hatlarının yapım ve işletilmesine müdahil olabilirler.

· Enerji verimliliği, CO2 emisyonu ve enerji yoğunluğu gerek kamu gerekse özel sektörün çok iyi çalışması gereken konuların başında geliyor.

·  Ülke kaynaklarının kullanımıyla ilgili AB'den gelebilecek kısıtlama veya engellemelere karşı gerekli savunmaların çok iyi hazırlanması gerekli.

· Temiz kömür teknolojileri, nükleer enerji, çevreye zarar vermeyen ve koruyan HES yatırımları konuları önem kazanacak.

· Hidrolik kaynaklara ilişkin AB'den gelebilecek karşı bir duruş olabilir. O nedenle bu konu müzakereleri zor geçecektir.  AB'nin Türkiye'deki enerji yatırımlarını kendi isteklerine göre yönlendirme için baskı yapabilecek kozlar var elinde. Dikkatli olunmalı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar