Roubini gene konuştu!

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM [email protected]

 

Nouriel Roubini çok iyi bir akademisyen olmayabilir ama kendisi doğru zamanda doğru gözlemlerde bulunan iyi bir piyasa ekonomisti. Hadi Büyük Resesyon’u tahmin eden bir kaç ekonomistten biri olduğu gerçeğini bir kenara bırakalım. Ancak, mesela altın konusunda Haziran 2013’de yaptığı iddialı öngörünün (2015 yılına kadar 1000 doların altına gerileyeceği) bugünlerde hızlı bir şekilde gerçekleşmekte olduğunu da göz ardı edemeyiz. (Roubini bu öngörüsünü altının hisse senedi, tahvil ve gayrimenkul gibi diğer varlıkların aksine içsel bir getirisi olmamasına, en çok enflasyon beklentilerinin arttığı dönemlerde talep görmesine ve QE politikasının sona erdirilmesi ve belirli bir takvimde faizlerin artırılacak olmasının altın için ek bir baskı unsuru olacağı savlarına dayandırmıştı.)

Roubini bu hafta ‘Project Syndicate’ platformunda yazdığı yazısında dünya ekonomisini kalkmaya hazırlanan ancak 4 motorundan sadece birinin çalışmakta olduğu bir uçağa benzetiyor ve yerdeki kurtarma ekiplerinin uçağın çakılışına hazırlıklı olması gerektiğini söylüyor. İlk bakışta, belki biraz fazla kötümser bir öngörü olarak görülebilir. Ancak...
Birinci bozuk motor Euro Bölgesi’nde deflasyon riski artarak devam ediyor. Her ne kadar Ekim’de enflasyon küçük bir artış gösterdiyse de (% 0.4!),  çekirdek enflasyon % 0.7’e gerilerken, AMB de 2015 tahminini % 1.1’e düşürmüş durumda. Büyüme tarafında ise İrlanda, İspanya ve Almanya dışında herhangi bir canlanma emaresi yok. Buna karşılık dün açıklanan Euro Bölgesi perakende satışları % 1.3 gerileme ile Nisan 2012’den beri en büyük düşüşü yaşadı. Hal böyle iken, hâlâ Avrupa’da büyük montanlı ülke tahvil alımı (sovereign QE) konusunda bir konsensüs oluşmamış durumda. 

İkinci motor Japonya’nın geçen haftaki sürpriz QE miktarını artırma kararı ise bugüne kadarki canlandırma çabalarının yetersiz kaldığının bir ispatı niteliğinde. Evet, enflasyonda bir miktar artış sağlandı, ancak bunun ana nedeni ekonomideki canlanma değil, Yen’deki değer kaybı. Bu sene % 1 civarında büyüyecek olan Japonya’nın 2015 büyüme beklentisi ise sadece % 0.5! “Komşudan dilenme” anlamına gelen zayıf yen politikası da ilelebet devam ettirilebilecek bir politika değil. (Emtia ve enerji fiyatlarındaki hızlı düşüş ise Euro Bölgesi’nde olduğu gibi Japonya’da da dezenflasyonist etki yapıyor.)

Üçüncü motor olarak görülen başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ekonomilere gelirsek, burada da durumun parlak olmadığı görülüyor. Çin ihracat ağırlıklı bir ekonomiden iç tüketim ağırlıklı bir ekonomiye dönüşmeye çalışıyor. Ancak, gölge (ve hatta konvansiyonel) bankacılığında çok ciddi batık riskleri barındırmakta. Ayrıca, bugüne kadar tasarruflarını şirketlerde biriktiren bir ekonominin bu tasarrufları hanehalklarına kanalize etmesi de zor ve uzun bir süreç. Çin’in büyüme oranının yakın bir gelecekte % 5’lere gerilemesi beklenmekte.

Çin’in yavaşlaması emtia fiyatları üzerinde daha da aşağı yönlü bir baskı yaratacaktır. Bu ise geri kalan GOP’ların bazıları için iyi, bazıları için de kötü bir haber. Bizim gibi enerji ithalatçısı ülkeler açısından döviz harcamalarını azaltacağı için iyi bir haber. Öte yandan, AB dışında en önemli ihracat pazarlarımızın petrol üreten ülkeler olduğunu da hatırlamakta yarar var. Bugüne kadar iç ve dış dengelerine çok da dikkat etmeyen bu ülkelerin önemli bir kısmı ciddi bir talep daralması yaşayabilir ve bu durum da bizim ihracatımıza menfi tesir edebilir.

Gelelim çalışan tek motora, yani ABD ekonomisine. Evet, 3. Çeyrekte ABD % 3.5 ile beklenenin üzerinde bir büyüme gösterdi. Ancak, 12 aylık trend büyüme hâlâ % 2.3 civarında. Bu ise değil diğer ekonomiler için çekici bir güç oluşturmak, ABD’nin kendisinin bile kalıcı bir ivme yakalaması için yeterli değil. Öte yandan, ABD’de büyümenin bileşenlerinin katkı oranlarına baktığımızda önceki çeyreğe göre bu oranların yatırımlarda % 2.9’dan % 0.2’ye, tüketimde % 1.8’den % 1.2’ye gerilediği görülüyor. 2. çeyreğe göre artış gösterenler ise % 0.8 ile kamu harcamaları ve % 1.3 ile net ihracat olmuş. Ancak doların hızlı bir şekilde değer kazanmaya devam etmesi ihracattan gelecek büyüme katkısını sıfırlayabilir. Salı günkü seçimlerden sonra Meclis’in 2 kanadının da Cumhuriyetçilerin kontrolüne geçmesi ise hem kamu harcamalarını kısıtlayacak, hem de geçmişte olduğu gibi borçlanma limitleri gibi gerekli bazı kanunların geçmesinde problemler yaratacak. Bu şartlar altında QE’yi sonlandırma kararının zamanlamasının ne kadar yerinde olduğunu da yaşayıp göreceğiz. 
Sonuçta, dünya ekonomisinde işlerin parlak gitmediği ve 2015 yılının da zor bir sene olma olasılığının oldukça yüksek olduğu söylenebilir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019