Rönesans ve Ebrar
Seçim deprem bölgesi için bir yandan şans, bir yandan şanssızlık. Şans, çünkü deprem bölgesi üzerindeki projektörler bu nedenle daha uzun bir süre yanacak. Şanssızlık, çünkü siyasi rekabet nedeniyle popülizme daha çok başvurulması olasılığı var.
Her iki olasılık kulvarında da ilerlendiği ancak bir kulvarda adımların diğerine göre daha da hızlandığı görülüyor. Deprem bölgesinin olabildiğince gündemde kalması, sorunların olabildiğince çözülmesi, olabildiğince hizmet götürülmesi herkesin memnun olacağı bir tercih. Ancak deprem bölgesindeki yaşanmışlıklardan dolayı, siyaseti etkilemeye yönelik olarak kamuoyu oluşturma çabaları, depremin 40’ı henüz geçmişken hiç de hoş değil.
Neden böyle bir kanıya sahip oldum? İlk işaret Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’dan geçen hafta geldi: “Akşam Antakya'nın TMMOB oda temsilcileri, belediye başkanı, gönüllülerlerle Defne'de sobalı bir çadırda, 4 saat çok verimli geçen teknik bir toplantı yaptık. Deprem, oluşumu, etkileri, toplumsal, tinsel (ruhsal) boyutu, göçüklerin nedenlerini ayrıntılı inceledik.
Antakya'daki, TMMOB toplantısında iki bodrumlu, arkaya kapaklanan Rönesans yapısının sağlam olduğu, ancak bodrumların L biçimli olup, yapı birleşim yeri boyunca, önde dilatasyon (binanın harekete açık alanlarına koyulan boşluk) koyulmaması nedeniyle yıkıldığına karar verdik.”
Hoca, Defne’de yerel yetkililerle toplantı yapıyor ve Prof. Dr. ünvanlı bir Jeoloji Yüksek Mühendisi olarak Rönesans yapısının ‘sağlam’ olduğunu açıklıyor! “Onbinlerce bina yıkılmışken neden sadece Rönesans?” diye düşündüm.
Rönesans 250 dairelik, 4 bloktan oluşan bir site. Yani büyük bir yerleşim birimi? Üstelik komple un ufak olmamış, sandviç oluşturmamış, binalar yan yatmış! Yoksa yıkılma şekli ile ilgili bir örnek olayı aydınlatmak için yapılan teknik toplantı mı?
Acaba Kahramanmanaş’taki Ebrar Sitesi ile ilgili de bir toplantı yapılacak mı? Çünkü orası da her biri 8 katlı, 12 blok. Her katta 4 daireden 320 konut çökmüş. Kalan bloklar da yıkılacak! Fazlasıyla da kaybımız var. Peki, neden sadece Rönesans da, Ebrar ve diğerleri yok!
Bir süredir yazılanlar, çizilenlere bakıldığında Hatay’daki Rönesans Rezidans binalarının yıkılması sonrasında kafa karıştıran, zorlama içerikler üretildiği görülüyor. Aslında sorular basit; bu binaları kim/kimler yaptı, kimler denetledi, zemini kim/kimler uygun gördü? Bu binalara hangi belediye ruhsat verdi?
Bunlar bulunacak ve hata yapan/yapanlar cezalandırılacak. Ancak ölü sayısı; bu sitelerde oturanların tuttuğu kayıtlara göre çok daha düşükken, ‘250 ölü’ ve hatta ‘binden fazla ölü’ ile yazıya başlanması, ruhsat veren belediye başkanı ‘Ruhsatı ben verdim’ diyerek kendini açık açık savunurken, bir başka belediye başkanı sorumlu tutulmaya çalışılmasının anlamı ne?
Yoksa kamuoyuna yönelik olarak ‘sembol bir bina’ yaratma arayışı mı var? Öyleyse, sembol bina yaratma amacı kimi hedefliyor? Bakın, bugüne kadar yıkılan ya da imara aykırı değişiklik tespit edilen binalarla ilgili soruşturmalarda 93’ü müteahhit, 12’ü yapı sorumlusu, 13’ü yapı sahibi ve 18’i binada değişiklik yapan olmak üzere 248 kişi tutuklanmış.
78'i müteahhit, 177’I yapı sorumlusu, 37’si yapı sahibi ve 30’u binada değişiklik yapan olmak üzere 322 zanlı hakkında da adli kontrole hükmedilmiş. Ayrıca 198 şüpheli hakkında yakalama kararı, 102 kişi hakkında da gözaltı talimatı verilmiş. Bırakın yargı işini yapsın, kim, hangi suçu işlemişse cezasını çeksin.