Rolls-Royce'un hedefi 2016'da THY'nin en büyük motor teda
Rolls-Royce, Türkiye'de sivil ve askeri havacılık; denizcilik, güç sistemleri ve nükleer alanlarına faaliyet gösteriyor.
Şirketin temel odak noktası Türkiye’nin bu alanlardaki tedarik zinciri için bilgi transferi sağlamak.
Şirket bu kapsamda, 2013 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile nükleer tedarik zincirini geliştirmeyi amaçlayan ortaklık anlaşması imzaladı. 2014'te Aselsan ile motor kontrol sistemlerinin gelişiminde potansiyel işbirliği araştırmaları yapmak üzere mutabakat anlaşması imzaladı. Bu yıl Ekim ayında ise Türkiye Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı himayesinde kurulan ve Savunma, Ulaştırma ve Enerji Bakanlıkları tarafından onaylanan Gelişmiş Üretim ve Teknoloji Merkezi’nin ilk endüstri lideri ve kurucu üyesi olduğunu duyurdu. Bu merkezlerden dünya genelinde 7 tane bulunuyor. Beşi İngiltere'de olmak üzere, ABD ve Singapur'da da birer merkez var. 8. merkezTürkiye'de kurulacak.
Rolls-Royce Türkiye’de 174 kişilik istihdamı temsil ediyor. Orta Asya’da yürütülen ticari faaliyetlerin kontrolü de Türkiye’deki kurumsal ofisten sağlanıyor. Rolls-Royce Güç Sistemleri grubunun bir parçası olan MTU ise 25 yıldır Türkiye'de faaliyet gösteriyor. MTU Türkiye’nin Hadımköy’de dizel motor fabrikası var.
Türkiye öncelikli bölge
Rolls-Royce'un global yıllık geliri 13 trilyon pound. Şirketin önümüzdeki 10 yıla yönelik siparişleri ise 76 milyar dolara ulaşıyor.
Rolls-Royce Türkiye CEO’su Patrick Regis, "Bu siparişi yerine getirebilmemiz için, son derece yetkin bir tedarik zincirine ihtiyacımız var. Bu nedenle Türkiye ve benzer ülkelerle yakından ilgileniyoruz" diyor."Türkiye uzun vadeli ilişkiler sürdürmek istediğimiz 4 öncelikli bölgeden biri.
Regis, şu bilgileri veriyor: "Türkiye'de büyük şirketler var, son derece kaliteli bir işgücüne sahipsiniz; hükümet üretim ve teknolojiyi destekliyor ve aynı zamanda Türkiye çok stratejik bir coğrafyada bulunuyor. Rolls-Royce'un Türkiye'de üretim tesisi kurma hedefi yok, fakat Türkiye'nin çok büyük projeleri var. Nükleer santraller, helikopter projesi bunların başında geliyor. Öte yandan tedarik zinciriniz bu projeleri gerçekleştirmek için hazır değil. Türkiye'nin rekabetçi bir ekonomiye sahip olabilmesi için tedarik zincirini güçlendirmesi gerekiyor. Bunun için de bilgi transferine ihtiyacı var" diyor.
1 milyar pound Ar-Ge yatırımı
Patrick Regis'in anlattıklarından önemli satır başlarına bakacak olursak:
- Rolls-Royce'un global yıllık geliri 13 milyar pound'a ulaşıyor. Bu miktarın 1 milyar pound'u Ar-Ge yatırımlarına ayrılıyor. Ar-Ge yatırımlarının yüzde 70'ini ise sürdürülebilir teknolojiler oluşturuyor. Hedef benzin kullanımını azaltmak ve yakıt verimliliği sağlayan teknolojiler geliştirmek. Bu kapsamda LNG tanklarının kullanımının artırılmasına odaklanılıyor.
- Rolls-Royce'un faaliyetlerinin yüzde 55'ini sivil havacılık oluşturuyor. Dolayısıyla, Türkiye sivil havacılık endüstrisinin hızlı gelişimi ve Türk Hava Yolları’nın 2023’e kadar filosunu 450 uçağa ulaştırma planları Rolls-Royce'u yakından ilgilendiriyor. THY Rolls-Royce’un Türkiye’deki en büyük müşterilerinden biri konumunda. Regis, Pegasus'u da gelecekte müstakbel müşterileri arasında görüyor.
- Türkiye, Hafif Sınıf Özgün Helikopter Projesi ve Savaş Jeti (FX) programları aracılığıyla yerli üretim kapasitesini geliştirme yönünde önemli bir sürece girmiş durumda. Rolls-Royce Ekim 2015’te Hafif Sınıf Özgün Helikopter Projesi programına seçildi. Türkiye FX'te tek motor mu yoksa çift motor mu kullanacak karar verme aşamasında. Bu karar 2016 yılının ilk üç ayında verilecek. Patrick Regis, motor üretimi konusunda çok fazla rakip olduğunu söylüyor ve şu bilgiyi veriyor: "Bizim hedefimiz motorun yüzde 100'e yakın bir oranını Türkiye'de üretmek. Türkiye'nini en büyük zorluğu bu üretimi gerçekleştirecek yeterli fabrika olmaması. Biz MTU yoluyla tedarik zinciri kapasitesini artırmayı hedefliyoruz."
- Türkiye ikisini 2023’e kadar tamlamayı hedeflediği toplam 12 reaktör (3 nükleer tesis) inşa etmeyi planlıyor. Rolls-Royce, nükleer tesisler için seçilmiş reaktör sağlayıcılarından bağımsız bir “ticari tedarikçi” olmayı hedefliyor. Akkuyu santralinde lokalizasyon olmadığı için talep olmadığını söyleyen Regis, Sinop'ta ise yüksek teknoloji ürünlere yönelik talep olmasını bekliyor. Regis, "Bu noktada önemli olan lokalizasyonun hacmi değil, türü ve niteliği. Fakat daha da önemlisi, Türkiye'nin nükleer tedarik zinciri için sanayi politikasını belirlemesi gerekiyor" diyor.
Singapur modeli
Gelişmiş Üretim ve Teknoloji Merkezi kapsamında, sanayi neye ihtiyacı olduğunu söyleyecek. Yani inovasyon sürecine sanayinin ihtiyaçları öncülük edecek. Devletin finansal desteğinin yanı sıra, özel sektörden çok sayıda şirketin üyelik kapsamında destek verdiği bir havuz oluşturulucak. Üniversiteler de merkezde yer alacak. Bu sürecinin sonunda ise tedarik zincirinin rekabetçi bir yapı kazanması hedefleniyor. Patrick Regis, Türkiye'de de Singapur modelinin izleneceğini ifade ediyor. Bugün Singapur'daki merkeze destek veren üye şirket sayısı 29. Bunlar arasında 3M, Siemens, ABB gibi uluslararası şirketler var. Merkezde 85 kişi çalışıyor ve 50 proje sürdürülüyor. Türkiye'deki merkezin odak noktası havacılık ve nükleer olacak.