Rivayet muhtelif

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu hafta ortasında takvimli-olağan toplantısını yaptı. TCMB bunu her ay yapıyor. Bir sonraki toplantıya (aya) kadar para politikasının ne yönde yürütüleceğine karar veriyor. Bunun pratikteki anlamı her ay para piyasası faiz oranının ne olacağına yeniden karar veriliyor.Ekonominin bu faize göre sağdan hizaya gireceği düşünülüyor.

Merkez Bankasının adeta tek değişkenli bu politika anlayışını bir kaç ay önce terk ettiği ve kullandığı politika araçlarına, faiz oranının yanısıra,  bankaların mevduat munzam karşılıklarını da eklediği biliniyor. Merkez Bankasının bu yeni politika tasarımının farklı tepkilerle karşılandığı da malum. Kimileri bu politika kaymasının artan cari açık tehdidine karşı ciddi bir yaklaşım olduğunu söyleyerek TCMB'yi doğrularken bazıları da bu yaklaşımın istikrar yükünü bütünüyle bankalara yüklediğini ve bankaları boğmak dışında bir işe yaramayacağını savundu.

Para politikası eksenindeki  kayma ve bu süreçte  Merkez Bankasının niyetine ilişkin görüşlerin farklılaşmış olması Para Politikası Kurulu'nun aylık toplantılarının daha büyük ilgi ve merakla izlenmesine yol açtı. Her toplantı ertesinde alınan kararlar adeta mikroskop altına alınıp değerlendirildi.  Her seferinde de farklı değerlendirmeler çıktı ortaya.

Anlayacağınız, politika yaklaşımını değiştirdiğinden bu yana Merkez Bankası ve para politikası hakkındaki rivayet muhtelif.

                                             *                   *                   *

Para Politikası Kurulunun Mayıs ayı toplantısının ardından rivayet yine muhtelifti.  Bu kez Merkez Bankasının piyasaların beklentisinin tersine hareket etmiş olması farklı değerlendirmeleri tetikledi. TCMB uzun süredir kendi faiz oranlarını değiştirmiyor, yeni politikanın yürütülmesini munzam karşılıklar yoluyla sürdürüyordu. Piyasalar Mayıs ayı toplantısından da benzer bir karar çıkacağını, munzam oranının değiştirileceğini bekliyordu. Merkez tersini yaptı, faizin yanısıra munzam karşılık oranını da olduğu yerde tuttu. Yani, bu defa Merkez kıpırdamadı.

Hemen farklı rivayetler çıktı ortaya. Çok sayıda görüş var ama iki eksendeki görüş farklılaşmasının ilginç ve önemli olduğunu düşünüyorum.

Bu eksenlerden birisi  son kararla bağlantılı olarak Merkez Bankasının konumu ve öteki aktörlerle mesafesi üzerindeki farklılaşma. Bazıları Merkez Bankasının piyasa beklentilerinin tersine oluşan son tavrının piyasalar üzerinde patronluğunu ilan etmek anlamına geldiğini söylediler. Buna karşı olanlar ise,  patronun farklı yerde olduğunu,  Merkez Bankasının bu patronun buyruğunu yerine getirdiğini ima eden değerlendirmeler yaptılar.

Dikkat ederseniz birinci grup Merkez Bankasının bağımsızlık özelliğinin pekiştiğini söylerken  ikinci grup Merkez Bankasının, yaklaşan seçimi de göz önüne alarak, siyasi iktidarın tercihi yönünde davrandığını, yani kendi bağımsızlığını ihlal ettiğini savunuyor.

                                             *                   *                   *

Bu bizi değerlendirmelerdeki ikinci farklılaşma eksenine getiriyor. Bu bağlamda bir grup ekonominin fazlasıyla ısındığını dolayısıyla Merkez Bankasının tereddüt etmeye, hareketsiz kalmaya ve beklemeye vakti olmadığını, hemen hareket etmesi gerektiğini  söylüyor. Bunlar Bankanın bir an önce her iki politika değişkenini de, ama özellikle faizi, yükseltmesini doğru politika seçimi olarak görüyorlar.

Bu görüşe karşı farklı görüş öne süren ise bizzat Merkez Bankasının kendisi. Mayıs ayı toplantısının ardından yayınlanan  karar metninde toplam talebin önceki aylara kıyasla daha ılımlı bir seyir izlediği ve henüz enflasyon üzerinde baskı oluşturacak seviyeye gelmediği söyleniyor. Merkez Bankasının ekonomide henüz ciddi bir ısınma işaretinin olmadığını, dolayısıyla hareketsiz kalarak beklemenin ve gelişmeleri izlemenin  doğru politika seçimi olacağını düşündüğü  anlamına gelir bu.

Değindiğim iki farklılaşma ekseni birbirinden tamamen kopuk değil. Tersine aralarında ciddi bir geçişkenlik var. Ekonominin ısındığını ve hemen faizi yükseltmek gerektiğini savunanlar aynı zamanda Merkez Bankasının bağımsız davranmadığını, siyasi otoriteden etkilendiğini söyleyenler. Faizi yükseltmekte aceye gerek olmadığını öne sürenler de son dönemde Bankanın bağımsızlığının pekiştiğini düşünenler tabii.

İlginç değil mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018