Riskli varlıklar

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım

Ana görünümü etkileyecek çapta önemli bir veri açıklanmamış olsa da, "riskli varlıklar" üzerindeki satış baskısının zaman zaman arttığını görüyoruz. Bunun son örnek olarak geçen cuma günü Ukrayna'da devlet demiryolları işletmesinin sendikasyon borcu ile ilgili piyasalarda çıkan haberler nedeniyle yaşanan satış baskısını gösterebiliriz.

Arka planda ise henüz ana görünümü (büyük resmi) etkilemeyen ama ilerde daha fazla tartışılması muhtemel olan bazı gelişmeler yaşanıyor.

Mesela Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Trichet'nin politika yapıcıların piyasaya sundukları acil likidite yardımlarını yavaş yavaş çekeceklerine yönelik açıklamaları bunlardan bir tanesi. Bunun yanında ECB'den Bini Smaghi'nin son açıklamaları ve cuma günü ECB tarafından ABS'ler ile ilgili teminat açıklaması diğer örnekler olarak öne çıkıyor. Tüm bu durumlara bakarak Avrupa Merkez Bankası'nın "çıkış stratejisi" hakkında piyasada yeni yorumların oluşmasına yol açtığını söyleyebiliriz.

Öte yandan, gelen verilerin küresel ekonomide toparlanmanın zayıf kalabileceğine yönelik sinyaller vermesi ve enflasyondaki seyrin halen olumlu olması merkez bankalarının "çıkış stratejileri" konusunda aceleci davranmayacaklarının şeklinde yorumlanabilir.

Yılbaşından (ve özellikle de mart ayından) beri ciddi yükselişler yaşamış olan çoğu ("riskli varlıklar" diye de tabir edilen) hisse senedi ve emtia piyasasından hem toparlanmanın zayıf kalabileceğine, hem de  uzun süre çok düşük kalması muhtemel kısa vadeli faizler arasında kaldığına yönelik işaretler geliyor.

Önceki yorumlarımızda da belirttiğimiz  gibi yükseliş trendini sekteye uğratabilecek çeşitli risklerin artmaya başladığına inanıyoruz ancak  bu trendin değiştiğini söylemek için erken olduğunu düşünüyoruz.

En basitleştirilmiş haliyle bu riskler arasında ekonomilerin tekrar dip yapması bir tarafta yer alırken, dünyada para politikalarının gereğinden erken normalleşmesi diğer tarafta yer alıyor. Piyasa kaynaklı riskler arasında ise mali piyasalarda bu sene getirilerin çok iyi olması ve oynaklığın giderek azalmasının aşırı risk alımına teşvik edebileceği olasılığı var.

Yurtiçine baktığımızda ise TCMB'nin dünkü Para Politikası Kurulu toplantısında bizim ve piyasa beklentileri doğrultusunda, politika faiz oranını yüzde 6,75'ten yüzde 6,50'ye indirdi. Banka, toplantı sonrası yaptığı kısa açıklamada ekonomiye ilişkin ifadelerde bazı değişikliklere gidildiğini fakat geneli itibariyle para politikasına dair Enflasyon Raporu'nda sunulan görünümün değişmediğini ifade etti.

Bu açıklamada dikkat çeken bir nokta ''faiz kararlarının verilere bağlı olacağı'' ifadesiydi. Bu ifade faiz indirimlerinin son bulduğu yönünde bir algılama yaratmış gibi duruyor. Fakat biz TCMB'nin aralık ayında da 25 baz puan indirim kararı alabileceğini ve şartlarda çok önemli değişiklik olmadığı takdirde Ocak 2010'da da 25 baz puanlık yeni bir indirim yapmasının olası olduğunu düşünüyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017