Riskleri doğru yönetme zamanları
Serdar YURDAKUL - Kurumsal Gelişim Danışmanı IKEDA Yönetim Danışmanlığı
Ortalık yine toz duman. Strateji, risk, sürdürülebilirlik konularında çok yazıyorum çünkü liderlik stratejik düşünme ve geleceği öngörme sanatı. Bu sanata kimi lider doğuştan sahip, sahip olmayanlarda kendilerini geliştirebilirler. Kurumsallaşma, sürdürülebilirlik bunlar çok konuşuluyor çünkü bu kavramlar yönetim modası. Bizim gibi dünya üzerinde edilgen konumda ülkelerin şirketleri için önemli olan risktir. Siz risklerinizle başa çıkabiliyorsanız zaten şirketinizin sürdürülebilirliğine ciddi katkıda bulunmuş olursunuz. İşte düşünmeniz için birçok soru: Şirketinizin varoluşunu etkileyecek riskleri biliyor musunuz? Bunları yönetmek için bir planınız var mı? Yöneticileriniz ve diğer alt kademelerde çalışanlarınız şirketinizin karşı karşıya olduğu risklerin farkındalar mı? Tony Hayward 2007 senesinde BP’ye CEO olunca, ilk icraatı personeline iş güvenliğinin kendisi için çok önemli olduğunu bildiren bir yazı göndermek olur. Önlem olarak çalışanlarının kahvelerini kapaklı bardaklarda içmelerini ve araba kullanırken cep telefonları ile yazı yazmamalarını ister. Üç sene sonra Meksika Körfezi’nde tarihin en büyük felaketlerinden biri yaşanır. Hayward, Deepwater Horizon isimli petrol platformunun infilakını izlemektedir.
Soruşturma komisyonunun raporunda şunlar yazar “ Kaza, yöneticilerin karşılaştıkları riskleri belirleme ve onları doğru bir şekilde değerlendirip iletişim kurma ve bunları ele alma becerilerinin yetersizliği... “ Hayward’ın yaşadıkları şu sorunu ortaya çıkarır; şirketlerde harcanan tüm para ve eğitimlere rağmen iş güvenliği ve risk önlemleri kurallara dayalı bir yöntemle yaklaşılması yetersiz kalıyor. Kurallar elbette şirketlerin bazı risklerin azaltılarak daha fazla zarara uğramasını engelliyor ama kurallara dayalı risk yönetim sistemleri BP’ nin yaşadığı felaketi veya son derece kuralcı bankacılık sisteminin 2007-2008 krizlerini engellemede başarısız kaldı. Demek ki şirketlerde kurallarla önlenecek risklerle, kuralların işe yaramadığı genellikle dış etkenlerden kaynaklı riskleri ayırt edip her iki grup riski ayrı şekilde yönetecek yaklaşımlar lazım. Etkili bir risk yönetim planı oluştururken önce risklerin türüne bakmak lazım. Robert Kaplan’ın yaptığı bir çalışmada şirketlerin karşı karşıya kaldıkları riskler üç kategoride toplanmış. Bunlar: Önlenebilir Riskler, Strateji Kaynaklı Riskleri ve Dış Riskler. Önlenebilir riskler genellikle çalışan ve yöneticilerin yol açtığı, kuralların dışına çıkarak yaptıkları usulsüz işlemlerden kaynaklanan veya iş süreçlerinin sağlıksız çalışmasından kaynaklanan riskler. Bu gruptaki riskleri kuracağınız gözetim ve denetim sistemleriyle kural temelli bir yaklaşımla önleyebilirsiniz. İkinci gruptaki riskler şirketin stratejinden kaynaklanan risklerdir. Bunları kurallara dayalı önlemlerle önleyemezsiniz. Sadece kuracağınız bir risk yönetim sistemiyle tehlikeli durumlarla karşılaşma ihtimallerini öngörebilir ve ona göre davranırsınız. Örneğin, BP körfez yangını örneğinde olduğu gibi kıyıya yakın bir alanda denizin birkaç mil altında petrol ve gaz çıkarmak zaten oldukça riskli bir girişimdir. Bu risklerin baştan hesap edilerek önlenebilir riskler için gerekenler yapılmalıydı.
Aynı şekilde iş adamlarımız stratejik kararlar alarak çatışmalı ülkelerde mağaza, AVM işlerine girmekteler. Bu bölgelerde bir sorun çıktığında bunu sürpriz olarak görmemek lazım. Birde firma dışı etkenlerden firmanın hiçbir şekilde önleyemeyeceği dışsal riskler var. Bunlar hep yazdığım gibi doğal afetler ve yanlış yönetim politikalarından kaynaklanan riskler ki, ülkemizde bu riskler her daim olmuştur ve olacaktır. Bunların gerçekleşmesini şirketlerimiz önleyemeyecekleri için bunların belirlenmesi ve firma faaliyetlerine verebileceği zararlar önceden tahmin edilmeli ve gereken önlemler alınmalıdır. Şirketler risk yönetimi süreçlerini bu farklı kategorilerdeki risklere göre uyarlamalıdırlar. Kurallara dayalı bir yaklaşım önlenebilir riskleri yönetmek için etkili olmakla birlikte, izlenen stratejiden ve dış etkenlerden kaynaklanan riskler karşısında tamamen yetersizdir. Yapılan kapsamlı davranışsal ve örgütsel araştırmalar, bireylerin çok geç olana kadar riskler hakkında düşünmelerini ve tartışmalarını önleyecek güçlü bilişsel önyargılarına sahip olduklarını göstermiştir. Bizim kültürümüze özel “Abi bize bir şey olmaz!” söylemi ise karşı karşıya olduğumuz olumsuz durumlara tüy dikmektedir.