Riskini yönetemeyen krizini yönetir

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

Deprem maalesef bu ülkenin gerçeği ve bu gerçeğe göre yaşamamız, hayatı organize etmemiz gerekiyor. Yaşadığımız coğrafya, proaktif bir coğrafya değil; riskleri değil krizleri yönetmeyi tercih ediyoruz! Krizleri yönetmenin maliyeti daha fazla ama riskleri yönetmek nedense bize daha zor geliyor. Depremde kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Risk yönetimi mi kriz yönetimi mi?

İçinde yaşadığımız coğrafya devletimiz, kurumlarımız, şirketlerimiz ve insanlarımız için çok ve çeşitli riskler barındırıyor. Sürekli risklerle karşı karşıya olmak, bunlar gerçekleşse de gerçekleşmese de bizi sürekli alarmda tutuyor. Bu yüzden batılı ülkelerin çokuluslu şirketleri parlak yönetici adaylarına 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda hep Türkiye ve Orta Doğu operasyonlarında deneyim kazandırırdı. Yolu Türkiye’den geçmiş olmak demek, yöneticinin liyakat kuşağında büyük bir çentik anlamına gelirdi. Burada yöneticilerin “dayanıklılık”, “esneklik”, “soft skills” ve “adaptasyon” becerisi kazanmaları beklenirdi. Bu ülkelerde kazanılan bu deneyim tepe yönetime giden yolda çok kıymetliydi. Kazanılması istenen en önemli beceri de “kriz yönetimi” idi. Kazanırlardı da. Bu durum 2017’den itibaren yeniden geçerli hale geldi. Kriz yönetimi elbette üzerine akademik tezler, kitaplar yazılan, çok önemli bir alan. Ancak dünyada gelinen noktada iş dünyasında kriz yönetiminden ziyade işlerin krize dönmesine engel olacak “risk yönetimi” üzerinde beceri kazanılması bekleniyor. Risk yönetimi işler kayba dönmeden tedbir alabilme becerisi. Yani proaktif bir beceri.

Değişim risk yönetimini zorunlu kılıyor

Yüzyıllar içinde geliştirdiğimiz kriz yönetimi becerilerimiz, bu dönemde yine kıymetli ama öncelikli değil. Öncelik artık risk yönetiminde. “Biz filanca işi kötüye giderken şöyle toparladık, üretimde çok kayıp verdik ama sonunda rayına oturttuk, kalitemiz nedeniyle müşteriyi kaybediyorduk ama son dakikada ikna ettik, son kampanyamızdan kaynaklı itibar kaybı oldu ama gerekli önlemleri aldık, para kaybı oldu ama bir noktada durdurmayı başardık” gibi argümanlar artık günümüz iş dünyasında kabul edilebilir değil. Birtakım riskler kayba dönüşmeden önlemek, proaktif tedbirler almak gerekiyor. Riskleri değil krizleri yönetme alışkanlığımız nedeniyle muhtemelen kriz yönetiminde dünyada ilk üçteyiz. Bu kasımız bence güçlü. Ama risk yönetimi ihmal ettiğimiz bir konu. Şirketlerimizde genelde patronlarımızdan başlayarak cesur ve girişimci bir ruhla olayları ele aldığımızdan, işin risk tarafını duymayı sevmeyiz. Potansiyel getiriyi konuşan sevilir, riskleri konuşan sevilmez. O nedenle, riskleri sadece gerçek profesyoneller, şirkete aidiyeti yüksek güvenilir insanlar dile getirebilir. Bu koşulda bile risklere şu şekilde bakılır; “Diyelim gerçekleşti, o vakit bir çare buluruz!”. Oysa bu yaklaşım, bugünün değişken, belirsiz, oynak ve muğlak dünyasında geçerli değil. Bugün riskler iyi yönetilmezse, krizlerin boyutu çok büyük oluyor!

İyi risk yönetimi için ne yapmalı?

İyi risk yönetimi için, yönetim kurulu ile başlayıp en tepeden en alta kadar tüm yönetim kademelerinde risk kavramı, risk yönetiminin ne olduğu, stratejik iş riskleri konusunda bir farkındalık geliştirilmesi gerekiyor. Risk olgusu içselleştirilmeli ve karar verme süreçlerinde dikkate alınmalı. Bu konularda gerekirse dış uzmanlardan destek alınmalı. Diğer kritik konu, şirket içinde risk yönetimine yönelik risk komitesi, risk yönetimi departmanı, risk yönetimi prosedürü gibi unsurların hayata geçirilmesidir. Bunlar arasında en önemlisi de risk komitesidir. Şirketin üst düzey risklerini değerlendirip, aksiyonlar alacak komite budur. Bu komitenin iyi çalışması için de içeriden tecrübeli yöneticiler kadar, dışarıdan katılacak, tarafsız bir gözle konulara bakabilecek bağımsız yönetim kurulu üyelerinin de komitede yer almasını öneririm.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar