Risk iştahında artış mı, yoksa gerçek talep mi?
UZMAN GÖRÜŞÜ / Onur MUTLU / Gedik Yatırım Ortaklığı
Mart başından bu yana özellikle hisse senedi piyasalarındaki yükseliş, Türkiye için olmasa da öncelikle ABD'de varlık fiyatlarındaki artışın tüketici güvenini de olumlu etkileyerek ekonomide bir toparlanmaya önemli katkı sağlayabileceği ümitlerini artırmaktadır. Emtia fiyatlarındaki yükselişler de bazı çevrelerde toparlanmanın öncü sinyalleri olarak yorumlanmakta. Her ikisine de kesin olarak katılmak zor görünüyor. Hisse senetlerindeki yükselişi pozitif yorumlamakla birlikte, ekonomilerde toparlanmanın teyidi anlamında, bu yükselişin kalıcı olmasının şart olduğunu, en azından derin bir kâr satışı ile son bulmaması gerektiğini düşünüyorum. Elbette ki risk algılamasındaki iyileşme ve risk iştahının artması başta tüketici güveni olmak üzere birçok değişken üzerinde olumlu etki yaratarak dolaylı olarak ekonomilerde toparlanmayı destekleyecektir. Türkiye'de hisse senedi sahipliği oldukça düşük bir düzeyde. Dolayısıyla hisse fiyatlarındaki yükselişin tüketici güvenine doğrudan bir etkisinden söz etmek mümkün değil. Ama, gelişmiş ülkelerde, özellikle de hanehalkının servetindeki iyileşmenin, konut sektöründe yazılan zararların bir kısmını telafi ediyor olması olumlu bulunmakla birlikte, konut fiyatlarında toparlanma ve işsizlik rakamlarında gerileme için henüz çok erken. Öte yandan, özellikle de finans sektörü hisselerindeki toparlanma, yeni sermaye ihtiyacı içerisindeki bankaların sermaye artırımlarını daha rahat bir şekilde gerçekleştirebilmelerine ve dolaylı olarak da tamamen olmasa da kısmen kredi akışına katkıda bulunmaktadır.
Bununla birlikte piyasalardaki bazı gelişmeler sanıldığı kadar olumlu olmasa gerek diye düşünüyorum. Örneğin, emtia fiyatlarındaki yükselişin gerçek talepten çok yatırım amaçlı spekülatif talepten kaynaklandığını ve bu yükselişlerin bir ekonomik toparlanmanın sinyalinden çok risk iştahındaki artışın bir göstergesi olarak yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Başka bir açıdan ise, gelecekte hızla artması beklenen enflasyon öncesi bir yukarı hareket olarak da yorumlanabilir. Öte yandan unutmamak gerekir ki, birçok emtianın fiyatı halen ortalamanın çok altında seyretmektedir ve emtia fiyatlarının yüksek seyretmesinin gerçek anlamda ekonomilerin gücünü göstermediğini de 150 dolarlarda seyreden petrol fiyatının aslında spekülatif bir hareket olmasından da anlamış olduk hep birlikte. Ardından çöküş geldi.
Özetle; borsalarda şimdiye kadar "zayıf" bir toparlanma beklentisinin satın alındığını düşünüyorum. Ekonomilerde krizin yarattığı hasar, güçlü bir ekonomik toparlanmanın gerçekleşmesini pek mümkün kılmamaktadır. Dolayısıyla endekslerin kriz öncesi düzeyine ulaşması en az 2-3 yılı alacaktır. Mevcut konjonktür bunu göstermektedir.