Risk analizi ve yönetimi: Risk kavramı, risk tipleri ve nasıl yönetilir?
Fatih Kuran - Kamu Özel Ortaklığı ve Proje Finansmanı Uzmanı
Yazıma Facebook’un kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg’in ‘En büyük risk hiç risk almamaktır… Gerçekten de hızla değişen dünyada başarısızlığı garanti edecek tek strateji risk almamaktır’ sözü ile başlamak istiyorum. O zaman neden riskle ve risk yönetimi ile uğraşalım diye düşünebilirsiniz. Tabi ki girişimciler risk alacaktır; hele karşılığında sıra dışı bir getiri beklentisi bulunuyor ise risk alma iştahı da artacaktır. Risk yönetimi demek risk almamak anlamına gelmez. Amaç risklerin farkında olmak, ilgili riskleri mümkün mertebe ortadan kaldırmaya veya olmuyorsa en azından yönetip azaltmaya çalışmaktır. Hala süregelen riskler bulunuyorsa o zaman beklenen getiri ile alınacak risk karşılaştırılıp eğer mantıklı geliyorsa belli riskler alınabilir. Şüphesiz Zuckerberg de görünüşte risk almayı teşvik eden bu sözü ile her riski ölçüp biçmeden yok sayın ve kaygısızca işe girişin demek istememiştir.
İş hayatında olmak ve ticaret yapmak kendi içinde bir risktir. İş adamı hemen her adımında karşısına çıkan bir durumu yönetmeye çalışırken az ya da çok risk de alır. Şimdi iş hayatındaki riskleri kategorik olarak incelemeye çalışalım.
- Satış (gelir) riski
Pek çok uzman tarafından özellikle yeni başlanacak bir proje ile ilgili en kritik risklerin başında gelir. Satış projeksiyonlarının sapması durumunda proje hemen zora sokabilir. Özellikle sabit yatırım maliyeti yüksek olan projeler için satış riski daha da önemlidir. Küçük sapmalar bile projenin nakit akışını ve karlılığını çok olumsuz etkileyebilir. Satış rakamını belirleyen iki unsur vardır. Bunlar satış hacmi ve birim satış fiyatlarıdır. Genelde önceden belirlenen birim satış fiyatları ile beklenen satış hacmi gerçekleşmeyince birim satış fiyatlarında iskontoya gidilerek sorun bir ölçüde çözülmeye çalışılır. Sonuçta hem beklenen satış hacmi hem de arzu edilen fiyat seviyesi yakalanamamış olur. Birinden biri yakalansa bile toplam satış hedefi tutmaz. Girişimci yapıdaki şirket patronlarının genelde en çok yanıldığı nokta özellikle yeni projelerin satış rakamlarıdır ve hemen her zaman aşağı doğru sapar. Daha önce sütten ağzı yanmış bankalar ise finansman sağlarken daha muhafazakar satış projeksiyonları yapma eğiliminde olur ve buna bağlı olarak daha fazla öz kaynak katkısı talep ederler. Satış riskini yönetmenin yöntemlerinden biri muteber bir müşteri ile uzun vadeli satış anlaşması yapmak veya örneğin bir otel projesinde önemli bir zincir ile doluluk garantisi de içeren uzun vadeli anlaşma yapmak şeklinde gerçekleşebilir. Türkiye’de özellikle PPP kapsamında gerçekleştirilen köprüler, havalimanları, hastaneler ve alım garantili enerji projelerinde devletin vermis olduğu satış hacmi veya gelir garantilerinin amacı projelerin daha kolay ve uygun şartlarla finanse edilmesini sağlamaktır.
- Konsantrasyon riski
Bütün yumurtalar aynı sepette olmamalıdır. Az sayıda müşteri ve tedarikçiye sahip olmanız halinde çalıştığınız şirketlerdeki yaşanabilecek her hangi bir olumsuzluk direkt olarak size yansıyacaktır. Satışlarınızın örneğin %25’den fazlası tek bir müşteriye olmamalıdır. Geri kalan satışlar da en az 10 farklı müşteriye dağınık olmalıdır. Müşteri adedi ne kadar artar ve buna bağlı olarak satışlarınızdaki payları ne kadar azalırsa o kadar iyidir. Aynı şekilde her hangi bir mal alımında özellikle alım konusu sizin için kritik önemde ise tek bir tedarikçiye bağlı olmak da size müşkül durumda bırakabilir. Öte yandan ticari olarak satışlarınızın büyük kısmını kendisine yaptığınızı bilen bir müşterinin eli sizle her pazarlığa oturduğunda çok güçlü olacaktır. Fiyat baskısı nedeni ile bir türlü belini doğrultamayan ve iflas eden şirketler sayıca fazladır. Örneğin otel işletiyorsanız sadece belli bir ülke veya acente ile çalışmayın ve müşteri portföyünüzü dağıtmaya çalışın. Çalıştığınız banka da mal aldığınız tedarikçi de tek olmasın hep bir alternatifiniz yani B planınız bulunsun. Önermeme rağmen tek bir müşteri veya tedarikçiye bağlı olarak uzun vadeli kararlar almanız gerekiyor ise satış ve alım anlaşmalarını uzun vadeli ve karşı tarafı bağlayıcı şekilde yapıyor olmanız gerekir.
- Tahsilat riski
Müşteri kalitenize de dikkat etmek durumundasınız. Özellikle satış ekiplerinin kota baskısı yaşadığı durumlarda işin kontrolden çıkma ihtimali daha fazlalaşır. Olmayacak müşterilere satış hedeflerini tutturmak adına büyük açık hesap limitleri tanınabilir. Müşterilerinizin finansal durumunu düzenli olarak kontrol etmeli ve standart dışı büyük alım taleplerine de ihtiyatla yaklaşmalısınız. Bir önceki maddede belirtilen konsantrasyon riski konusunda tedbirli olmak tahsilat riskini yönetmek açısından da önemlidir. Özellikle kriz dönemlerinde tahsilat riski daha da öne çıkar. Özellikle döviz geliri olmayan şirketlere döviz bazında satış yapıyorsanız tahsilat riski konusunda daha da duyarlı olmalısınız.
- Makro ekonomik riskler
2018 yılı sonuna yaklaştığımız bu dönemde yüksek devalüasyon ve kaçınılmaz etkisi olan yüksek enflasyon riski ile karşı karşıyayız. Özellikle döviz bazında borcu olan ve geliri ise Türk Lirası olan şirketler daha zor durumda. Enflasyonun etkisi ile olası talep daralması da ekstra bir problem olarak şirketlerin önünde. Bu durumun önüne geçmek için şirketler mutlaka gelir ve giderlerini aynı para birimine endekslemek mecburiyetindedir. Yanı sıra alım ve satım sözleşmelerindeki artış oranları da yine birbirine endeksli olmalıdır. Mal alıp satan bir şirket yapısı söz konusu ise tedarik ve satış sözleşmelerinin vadeleri de birbiri ile uyumlu olmalıdır.
- Finansal riskler
Kur riski yönetimi şirketin içinde bulunduğu piyasada doğal yollar ile yönetilemiyor ise bazı finansal enstrümanlar kullanmak gerekli olacaktır. Gelir ve giderler aynı para birimi cinsinden değil ise forward veya opsiyon sözleşmeleri ile orta ve uzun vadeli olarak kur veya parite riski ortadan kaldırılabilir. Değişken faiz ile borçlanılmış ise geleceğe dönük faiz oranlarındaki artış riskini ortadan kaldırmak için swap yapmak faydalı olacaktır. Kredi kullanımı yapılacak veya borçlar yeniden yapılandırılacak ise mutlaka şirketin nakit akışına uygun borçlanılmalıdır. Yatırım geri dönüş süresi ne kadar ise en az bu süre kadar borçlanılmalıdır. Son dönemde bazı büyük grupların yaptığı major hatalarda olduğu gibi daha uygun faizle borçlanmak için yatırımın gerektirdiğinden çok daha kısa vadeli borçlanıp, geri ödeme vadesi geldiğinde yeni bir kredi ile nasıl olsa dönerim yanılgısı içinde olmamak gereklidir.
- Tedarik riski
Alacağınız malları uzun vadede arzu edilen kalite, termin ve vadelerde temin edebileceğinizi garanti altına almak önemlidir. Alternatif tedarikçi adedi ne kadar fazla ise bu riski yönetmek o derece kolaylaşır. Kömür termik santralleri gibi projelerde tedarik riski proje için en kritik risklerdendir. Mutlaka uzun vadeli alım sözleşmeleri ile garanti altına alınmalıdır. Tedarik konusu malların zamanında teslim edilmemesi durumunda devreye girebilecek ve zararınızı hafifletecek maktu tazminat maddeleri de sözleşmeleri hazırlarken dikkate alınmalıdır.
- İşletme riski
Projenin doğru ve profesyonelce işletiliyor olması gerekir. Otel, AVM, hastane, liman, havalimanı gibi işletilmesi özel uzmanlık gerektiren projelerde bu risk daha da önemlidir. Bu tip projelerde uzman ve benzer onlarca projeyi başarı ile işleten şirketler ile uzun vadeli işletme anlaşmaları yapılması riski azaltır ve finansman kurumlarına da ayrı bir güven verir. İşletme riski ile satış (gelir) riski arasında doğrudan ilişki bulunmaktadır. Kötü işletilen bir projenin orta ve uzun vadede sağlıklı bir gelir yaratma potansiyeli yok denecek kadar azdır.
- Likidite riski
Şirketlerin özellikle kriz dönemlerine likid girmesi mücadele kabiliyetlerini çok arttırır. Uzun vadede istikrarlı bir başarı yakalamış çoğu şirketin tuttukları nakit miktarı olamayanlardan hayli yüksektir. Likiditeyi korumak ve geliştirmek adına alış ve satış vadelerini dengelemek ve mümkünse satış vadelerini kısaltmak, stok miktarlarını azaltmak, katma değerli ürünlerle kar marjını geliştirmek ve nakit akışına uygun borçlanmak gerekir. Likidite sıkıntısı çeken şirketler varlık satışı yapmak yolunu da tercih edebilirler. Testi kırılmadan önlemleri almak ve her daim belli bir likidite düzeyinde olmak şirketlerin mevcudiyetlerini devam ettirebilmeleri için gereklidir.
- Proje inşaat dönemi riskleri
Şirket yeni bir projeye giriyor ise projenin tamamlanma sürecindeki risklerin çok iyi yönetilmesi gerekir. Bu aşamada sonuçları itibari ile oluşabilecek senaryolar;
I. Tamamlanmama riski,
II. Gecikme riski,
III. Maliyet aşım riski,
IV. Performans riski’dir.
Bu senaryoların bir kaçı bir arada da gerçekleşebilir. İnşaat dönemi risklerini yönetmek için öncelikle tecrübeli ve finansal olarak güçlü bir yüklenici ile anlaşmak önemlidir. Sözleşmede (EPC) bu risklerin tamamı veya en azından önemli bir bölümü yükleniciye transfer edilmelidir. Maktu tazminat maddeleri sözleşme içinde yer almalıdır. Yüklenici tarafından alınmayan riskler için de mümkün olan durumlarda sigorta yaptırılması önerilir. Kazma ve delme işlemlerinin yoğun olduğu inşaat projelerinde inşaat riski daha ön plan çıkar. Örneğin metropollerde yapılan yer altında çok katlı garajı olan oteller ile hidroelektrik santral projelerinde inşaat dönemi riski daha fazladır.
- Çevresel riskler
Projelerin çevreye verebileceği zararlar itibari ile de değerlendirilmesi gerekir. HES ve RES gibi projelerin finansmanında ÇED raporu almak finansman temini için zaruridir. Projeye başlamadan önce konu hakkında uzman bir şirketten projenin olası çevresel etkileri ile ilgili rapor alınması önerilir. Proje ile ilgili yerel halkla daha işin başında iyi ilişki içinde olmak ve desteklerini almak da bir başka önemli unsurdur. Bu tip çalışmaların yapılmadığı bazı projeler önemli ölçüde gecikmiş veya hiç tamamlanamamıştır.
- Politik risk
Şirketin iş yaptığı veya projenin yer aldığı coğrafyada önemlidir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde olan projeler ve bu bölgelerle yapılan ticarette daha fazla risk vardır. Konsantrasyon riskinde bahsedildiği üzere yumurtaları aynı sepete koymamak adına şirketin belli bir bölgede fazlaca yoğunlaşmış olması da sakıncalar yaratabilir. Rusya ile yaşanan kriz döneminde özellikle Antalya’da bulunan Rus turizmine endeksli otellerin yaşadıkları sıkıntılar bu duruma iyi bir örnektir. Yurtdışında iş yapılacak ise ilgili coğrafyada sözü geçen itibarlı bir şirket ile ortaklık yapmak ve projenin finansmanında özellikle IFC gibi uluslararası yatırım bankalarını projeye dahil etmek politik riski yönetmek için sıklıkla kullanılan uygulamalardır.