Rijkaard, Galatasaray ve Türk futbolu için bir şans olabilir mi?

Tuğrul AKŞAR
Tuğrul AKŞAR EKO-SPOR [email protected]

Çoktandır futbolumuzun altyapısına ilişkin bir yazıyı kaleme almak istemiştim, fırsat olmamıştı. Şimdi Frank Rijkaard nedeniyle böylesi bir yazıyı yazma fırsatım olacak. Altyapıya önem veren bir teknik adamın, üstelik te dünya starı olmuş oyuncuları A takımına alan bir hocanın da ülkemize geliyor olması bende altyapı üzerine bir araştırmanın zorunluluğunu ortaya koydu. Bu kapsamda yazımızı sütunlarımızın darlığı nedeniyle iki bölüme ayırdım. Bu haftaki yazımızda biz öncelikle Frank Rijkaard özelinde kısaca Barselona ve onun altyapısı üzerinde duracağız. Bunu yaparken de, Rijkaard'ın futbol felsefesi ve altyapıya verdiği önem ile geçmişte Barça'ya neler kattığını ve geçmiş performansını irdeleyip inceleyeceğiz. Buradan hareketle Galatasaray'da da neler yapabileceğini analiz etmeye çalışacağız. Gelecek haftaki yazımızda ise Futbolumuzun altta kalan altyapısını analiz edeceğiz.

Giriş

Süper Lig'de bu yıl yaşanan hezimet ve kötü gidişe karşı Galatasaray yönetimi sonunda bombayı patlattı ve Avrupa'nın en elit teknik adamlarından birisini Türkiye'ye, Galatasaray'ın başına getirdi.  İlk bakışta bu işi sadece Faruk Süren yapabilirdi diyenler olabilir, ama başkan Adnan Polat'ta bu hamlesiyle vizyon olarak Faruk Süren'den pek de geride kalmadığını göstermiş oldu.

Rijkaard transferine hangi açıdan bakarsanız bakın, sadece Galatasaray olarak ta düşünmeyin, Frank Rijkaard gibi bir teknik adamın, hem de Milan gibi Avrupa'nın en büyük kulüplerinin peşinde koştuğu bir teknik adamın bu sezon Türk futboluna hizmet edecek olması gerçekten Türk futbolu için önemli bir olaydır.

Frank Rijkaard sadece adı ve geçmiş performansıyla değil, aynı zamanda sahip olduğu futbol anlayışı ve felsefesi bakımından da üzerinde düşünülmesi gereken bir teknik adam. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde bu konu üzerinde ayrıca durmaya çalışacağım. Ama temel olarak bu yazımızda ele alacağımız konu Rijkaard ekseninde Türk futbol altyapısı ve bunun genel sorunları olacak. Özellikle 2008/09 sezonu Şampiyonlar Ligi finalini kazanan Barselona'nın kadrosunda yer alan 11 isimden yedisinin altyapıdan gelmiş olması, bize Frank Rijkaard hakkında önemli ipuçları veriyor.

Önce Galatasaray başkanı Adnan Polat'ın Frank Rijkaard transferi hakkında basın toplantısında dile getirdiği konuları isterseniz bir anımsayalım.

"Rijkaard altyapıya önem veren bir teknik adam. Beş yıllık dönemde altyapıdan almış olduğu oyuncular Barselona'da üç kupanın üçünü de kazandılar. Bu bir süreç. Türkiye'de maalesef büyük kulüpler taraftar ve camiası ile sabır gösteremiyor. Hem takım değişimi yapalım deyip, hem de aynı yıl şampiyonluk istiyoruz. Bu senenin transfer mevsimi bittiğinden beri 'Galatasarayda eskiden 3-4 oyuncu kalacak ve yapılanma bitmiş olacak. Rijkaard da değişim içinde yer alacak. Barselona İspanyol oyuncularını kendi altyapısından çıkarıyor. Başka İspanyol oyuncu almıyorlar. Bizim de arzumuz bu... Altı oyuncumuz var A takımda. Bunu da artırmak istiyoruz.."

Adnan Polat'ın basın toplantısında gündeme taşıdığı, aslında Türk futbolunun kanayan yarası. Altyapı gerçeği ile yüzleşmemiz gerekiyor. Bu gerçekten kaçamayız. Altyapı ile ilgili konumuza genel olarak girmeden önce Barselona gerçeğini kısaca bir analiz etmekte yarar görüyorum.

Frank Rijkaardtransferini Türkiye'de futbolun güzelleşmesi ve gelişmesi açısından en az Derwal kadar önemli bir transfer olarak görüyor ve değerlendiriyorum.  Bu bağlamda A'dnan Polat'ın basın toplantısında söyledikleri gerçekten umut verici. Umarız ki, bu işin sonu Hiddink, Del Bosque ve Aragones gibi bitmez. Çünkü bu hocaların hepsi kendi oyun anlayışlarını oturtabilmek için belirli bir zamana ihtiyaç duyuyorlar. Frank Rijkaardiçin de böylesi bir süreye gereksinim var ve bu sürenin kesinlikle Rijkaard'a verilmesi gerekiyor. Barselona'da bile kendi oyun sistemini kurmak tam 6 ayda mümkün oldu.

Altyapıda Barça gerçeği

Bu yılı 3 kupa ile kapatan Avrupa şampiyonu Katalan ekibi Barselona'nın, Şampiyonlar Ligi'ni, La Liga'yı ve Kral Kupası'nı kazanırken, kadrosunda altyapıdan gelen yedi futbolcuya sahip olduğunu bir kez daha  anımsayalım.

Roma'da Şampiyonlar Ligi finalinde Manchester United'a top göstermeyen Barselona'nın kadrosundaki altyapıdan gelen yedi oyuncuya  birlikte göz atalım.

Kalede V.Valdes, 27 yaşında ve 1992 yılında altyapıda futbola başladı ve Rüştü'nün Barselona'ya transfer olduğu yıl, kaleyi Valdes'e Rijkaard teslim etmişti.

Takımın en yaşlılarından 31 yaşındaki Puyol, Barselona altyapısında 1994 yılında futbola başladı. Daha sonra A takımına yükselen Puyol, hem Barselona'nın hem de İspanyol milli takımının değişmez sağbeklerinden birisi olarak görev yapıyor. 

Defansın göbeğinde oynayan 22 yaşındaki Pique 1997 yılında altyapıda futbola başladı. Oynadığı  başarılı oyunuyla takımına sağladığı katma değer her geçen gün daha da artıyor.

4-3-3 formatında oynayan Barselona'nın orta sahasındaki üçlünün sağ kanadını parsellemiş durumdaki 29 yaşındaki Xevi 1991 yılında; orta sahanın ortasında oynayan 20 yaşındaki Busquets 1998 yılında ve orta sahanın solunda oynayan ve Barselona'nın Messi'den sonraki gözbebeği ve ilk kez Rijkaard'ın forma verdiği 25 yaşındaki  Iniesta 1996 yılında Barselona'nın altyapısında futbola başlayıp daha sonra A takımına yükselen yıldızları.

Ve Avrupa futbolunun bir numarası, RIJKAARD'ın parlatıp, Barselona'ya monte ettiği 21 yaşındaki MESSI'nin de 200 yılında Barça'nın altyapısında futbola başladığını belirtelim.

Yukarıda saydığımız 7 oyuncu, Manchester United'a karşı oynanan final maçında ilk 11'de yer aldı.

Bu yedi futbolcunun dışında Sırp asıllı Bojan KRKC, kaleci Jorguera, Pedro RODRIQUEZ ve Victor SANCHEZ de A takımı zorlayan genç yıldızlardan bazıları…

Tabii ki ve de en önemlisi takımın başındaki Pep GUARDIOLA, alt yapıdan yetişmiş, 11 yıl Barselona'ya hizmet vermiş, efsane kaptanlardan birisi olarak yeşil sahalarda Barça ve İspanyol futbolu için ter dökmüş bir oyuncu ve teknik adam…

Pep GUARDIOLA geçen yıl Barselona'nın B takımını çalıştırmaktaydı ve o, daha ilk yılında Barça'ya üç büyük kupa kazandırdı.  Pep'in bu işe başlarken Ronaldinho gibi bir yıldızı da sattığını unutmayalım. Aslında Ronaldinho, Rijkaard döneminde takımdan kopmaya başlamıştı.

Kısacası ilk on birinde B takımından gelen yedi Katalan oyuncusu bulunan ve bu kadronun emanet edildiği teknik adamın da aynı süreçten geçerek buralara geldiğini düşünürsek; bu takımın başarısı ve felsefesi de kendiliğinden ortaya çıkmış oluyor. Öyle ki, aynı dili, aynı kültürü konuşan ve yaklaşık on yıldır bir arada oynayan Xavi ile Inesta'nın, nasıl olup da bu kadar birbirini tamamlayan bir ikili olduğunu; bir makine düzeninde oynayan orta sahanın nasıl olup da bir tek pas hatası yapmadan maçı tamamladığının yanıtı işte burada yatıyor.

Barselona bu işi nasıl becerdi?

Avrupa'nın bir numaralı takımı ve kulübü konumundaki Barselona, Manchester United'a top göstermeyen bir futbol oynarken bu oyunun mimarı oyunculardan INIESTA, MESSI ve kaledeki VALDES RIJKAARD tarafından Barselona'nın A takımın alınmış ve daha sonra bir daha formayı bırakmamış oyunculardan sadece üçü.

Barselona altyapının yanı sıra doğal olarak her transfer sezonunda yaptığı flash transferlerle de adından söz ettiren bir ekip… Ancak kulübün sahip olduğu "izleme timleri" Tüm kıtalardaki scoutları sayesinde sürekli futbolcu takibindeler. Bunların raporlamaları, sistematik veri girişleri, futbolcularla ilgili bilgilerin A'dan Z'ye taranması bu kişilerin görevleri arasında. Bu nedenle Arsenal, Manchester, Barselona gibi takımlar bizim ismini ancak yıldız olduktan sonra duyduğumuz futbolcuları çocuk yaşta bulup, kulüplerine adapte edebiliyorlar. Barselona'nın  futbol okullarında yüzlerce çocuk futbolcu eğitiliyor, yetiştiriliyor ve A takıma oyuncu olarak hazırlanıyor. Barselona'nın altyapıya ayırmış olduğu bütçe, toplam bütçesinin yüzde yirmisine yakın bir tutarı oluşturuyor ve bu bütçenin harcanmasından doğrudan altyapıdan sorumlu direktör sorumlu. Yine altyapıdan sorumlu  scoutlar yılın dörtte üçünü tüm dünyayı dolaşarak, futbolcu arayarak geçiriyor. Bizim kulüplerimizde bu iş için yıllık 50 ila 100.000 dolar civarında para harcanırken; geçen yıl Barselona bu iş için yaklaşık 1.5 milyon dolar para harcamış. Tam 12 tane scout ekibi bulunan Barselona, geleceğin yıldız adaylarını böyle keşfediyor.  Altyapıdan yetişen oyuncuları olgunlaştırmak ve oynamalarını sağlamak için gerektiğinde başka takımlara yıllık olarak kiralamaktalar ve bu şekilde bu oyuncuların performanslarını artırmaya çalışmaktalar.

Aslında bakıldığında bunları bizim kulüplerimizin de yaptığı söylenebilir ama ne yazık ki, iş pek de öyle değil. Bu konuya aşağıda detaylı olarak değineceğiz.

Frank Rijkaard kimdir?

Frank RIJKAARD'ı biraz tanıyalım isterseniz…

30 Eylül 1962 Hollanda / Amsterdam doğumlu Frank Rijkaard, henüz 17 yaşında, Ajax Teknik Direktörü Leo Beenhakker tarafından A takıma alındı. Orta sahada görev yapan Rijkaard, 7 sene formasını giydiği Hollanda ekibiyle üç şampiyonluk, bir de Kupa Galipleri Kupası kazandı.

206 maçta 46 gollü bu performansın ardından kısa bir Real Zaragoza tecrübesi yaşayan Rijkaard, 1988'te Milan'a transfer oldu. Beş sezonluk İtalya kariyerinde Milan'ın efsane isimleri arasına girdi, iki şampiyonluk, iki Avrupa Şampiyonluğu, iki UEFA Süper Kupa, iki de Kıtalararası Kupa Şampiyonluğu kazandı.

1993-95 arası Ajax'ta forma giyen Rijkaard, yetiştiği kulübe iki şampiyonluk daha armağan ederek aktif futbol kariyerine nokta koydu.

1981-94 yılları arasında Hollanda Milli Takımı'nın da değişmez ismiydi Rijkaard… 1988 Avrupa şampiyonu Hollanda kadrosunda da yer aldı. 1995 yılında futbola veda eden Rijkaard'ın teknik adamlık kariyeri ise 1998 yılında başladı.

Hollandalı teknik adam futbolu bıraktıktan sonra Guus Hiddink'in yardımcısı olarak antrenörlüğe başladı.

1998 yılında ise Hollanda Milli Futbol Takımı'nın başına birinci adam olarak geçti. Hollanda ve Belçika'nın ortaklaşa düzenlediği EURO 2000 finallerinde Hollanda'nın başında yer aldı. Yarı finale kadar oynadığı futbolla herkesin favorisi olan Frank Rijkaard'ın Hollanda'sı sürpriz bir şekilde İtalya'ya elendi.

Bu şampiyonadan sonra Frank Rijkaard, 2001-2002 sezonunda Hollanda ligi takımlarından Sparta Rotterdam'ın başına geçti. Bir yıllık Sparta Rotterdam tecrübesinin ardından Rijkaard, 2003-2004 sezonunun başında Barselona'nın teknik direktörlüğüne getirildi.

Beş sezon Barselona'nın çalıştırıcılığını yapan Frank Rijkaard, takımıyla 2004-2005 ve 2005-2006 sezonlarında La Liga şampiyonluğu, 2005-2006 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaştı. 2005 yılında Barselona ile İspanya Süper Kupası'nı da kazanan Rijkaard, 2008 yılında ise görevinden ayrıldı.

Frank RIJKAARD'ın oyun anlayışı ve felsefesi

2000'de Van GAAL Barselona'dan ayrıldığında  takımın durumu  çokta iyi değildi. Rakip Real Madrid arayı giderek açmaktaydı. Van GAAL'in yerine Serra FERRER, Carles REXACH, Radomir ANTIC gibi teknik direktörler geldi fakatbu teknik adamlar bir türlü Barselona dikiş tutturamadı. Şampiyonlar Ligi'nde varlık gösterilemedi, 1999'dan sonra La Liga'da şampiyonluk alınamadı. 2003'te RIJKAARD gelene kadar Real Madrid, hatta Valencia karşısında son derece zayıf bir tablo çizdi Barselona.  RIJKAARD değişimin adı oldu, takım ruhunu RIJKAARD ile buldu.  Şu anki Pep GUARDIALO'nun Barselona'sının temelleri RIJKAARD döneminde atıldı ve Valdes, Iniesta, Messi gibi oyuncular RIJKAARD ile forma giymeye başladılar. Şu an GUARDIOLA'nın oynattığı futbolun temelinde RIJKAARD'ın büyükrolü var. Bugün Barselona 2000 sonrası yeniden prestij kazandıysa bunda RIJKAARD'ın büyük emeği ve rolü var.

Barselona gelenekleri olan bir takım, Türk takımlarında gördüğümüz gibi bir dizi maçta alınan mağlubiyetler üzerine bütün planların değiştirilmesi söz konusu değil. Takımın futbolla ilgili bütün icraatlerinde Johann CRUYFF'un imzası var.

Total futbolun mucidi Rinus MICHELS'in ve CRUYFF'un öğrencilerinden olan RIJKAARD, takımını genelde 4-3-3 dizilişi ile oynatıyor. Oyun felsefesinde orta saha çok önemlidir ve genelde yaratıcı oyuncularla oynamaya çalışır. Göze hoş gelen futbol sadece çalıştırdığı takımın taraftarını değil, aynı zamanda rakip taraftarın da taktirini alıyor, takım tribünlere daha çok seyirci çekiyor. Oyun sisteminde  takım disiplini temelinde yıldızlara özgürlük veriyor. Onun döneminde bu konuda tek ayrıcalık sadece RONALDİNHO'ya aitti. Çalıştırdığı takımı izlemek büyük bir keyiftir.

Gençlere ve altyapıya önem veriyor. Bugünün inanılmaz oyuncusu MESSI 16.5 yaşındayken, ilk kez RIJKAARD ile sahaya çıktı. Valdes'i oynatmak için Rüştü'yü kulübeye aldı.

Bir koç olarak Frank RIJKAARD'ın temel felsefesinde atak takım oyunu vardır.  Bunu yaparken, bir yandan kazanma arzusunu takıma monte eder. Yaratıcılığı yüreklendirir; beklerin atağa ofansif katılmalarını ister, defans ile forvet hattı arasında optimal performansı verebilecek bir orta saha organize eder ve bloklar arasındaki iletişimi ve dayanışmayı yüksek paslaşmayla sağlar. Ayağa kısa ve dikine paslaşma takımın  ofansif gücünü artırır, rakibi yorar, direncini kırar  ve oyundan düşürür.  Diğer taraftan da bu paslaşma yüzdesinin yüksekliği tribündeki taraftarı da hoşnut bırakacak estetiği artıracak bir olaydır. Takımda her futbolcu değerlidir ve bir bütünün parçasıdır. Bu bağlamda yıldıza dayalı bir takım anlayışını ret eder; takım içi dayanışma ve yardımlaşmanın ancak bu şekilde kotarılacağına inanır. Takım içinde rekabeti üst düzeye çıkartır, oyuncularını ciddi ölçüde kritik eder, asla şişik egolara, şampiyonluğu kaybedecek olsa bile yer vermez. Bunun en tipik örneği ETO'O olayıdır. Yedek kaldığı için oyuna daha sonra oynamak istemeyen ETO'O ile araları ciddi ölçüde açılmıştı.

Birlikte çalıştığı hocaları Rinus MICHELS ve Johan CRUIJFF çağdaş futbol oyun felsefelerini izler. Onları taklit etmez ama onlardan büyük dersler aldığını ifade eder.

Galatasaray'da ne yapar?

RIJKAARD'ın başarılı olabilmesi onun mantalitesine sahip oyuncu ve takım yapısıyla ancak mümkün olabilir. Nitekim bazı mevkilere oyuncu transferi yapılması bu anlamda bir zorunluluk olarak Galatasaray'ın önünde duruyor.

Ülkemizde hiç bir futbol kulübümüzde üç cephede savaşacak zenginlikte bir kadro derinliği ve zenginliği bulunmuyor. Aslında bunu yaratacak sağlıklı ve sağlam bir ekonomik yapı bulunmuyor. 'Galatasarayın kadrosuna bugün bakıldığında en çok ön plana çıkan sadece iki oyuncu bulunuyor. Bunlardan birisi Mehmet TOPAL, diğeri de  Arda TURAN. Eğer sakatlığı geçmişse bir de Servet ÇETİN. Bir de geçmişte takımın bütün yükünü omuzlamış, ağabeylik yapmış Hasan Şaş, Ümit KARAN gibi eski yıldızlar var ve ümit ediyorum ki, RIJKAARD hiçbir futbolcuyu görmeden, Galatasaray'ın göndermesine de  izin vermeyecektir. Ancak RIJKAARD'ın çok koşan, pres yapan, oyunu iki yönüyle de oynayan ve sürekli atak yapma düşüncesinde olan bir takım yaratma anlayışında olduğunu yinelersek, bu takımın en az 5 mevkiye takviye yapması gerekiyor . Transfer bütçesi 10-15 milyon Euro olan bir takımın elinde tutabileceği isimler de aşağı yukarı kalite olarak bellidir .  Bu durumda yönetim tüm olanaklarını kullanarak Frank RIJKAARD'a istediği oyuncuları almaya çalışacaktır. Ancak bütçesi giderek daha fazla açık verecek olan Aslan için bu tehlike çanlarının da çalmaya başlayacağının bir göstergesidir.

Önümüzdeki yıl Şampiyonlar Ligi getirisi olmayacağı düşünüldüğünde; bu kapsamda en büyük getiri kalemi yine taraftara ve yeni yapılacak stadın tamamlanmasına bağlı olacak gibi görünüyor. Sportif yönden olaya bakıldığında ise önümüzdeki sezon taraftarın kısa vadede mutluluğunu sağlayabilmenin yolu yine Turkcell Süper Lig şampiyonluğu'ndan geçiyor. Ne pahasına olursa olsun Galatasaray yine şampiyonluk için mücadele edecektir. Diğer taraftan da UEFA'da da gidilebilecek son noktaya kadar gitmek Galatasaray için önemli olacaktır.

RIJKAARD'ın ortaya koyacağı proje bu açıdan gerçekten önemli. Bu bağlamda Galatasaray çok kısa vadeli planlardan daha çok, orta ve uzun vadeli planlara yönelmeli. RIJKAARD'ın adaptasyonu, Süper Ligi ve rakiplerini tanıması, kafasındaki oyun anlayışını hayata geçirebilmesi nereden bakılırsa bakılsın en az 4-5 aylık bir opsiyona ihtiyaç duyuyor. Galatasaray bu anlamda DERWAL'den sonra Türk futbolunda ikinci kez yeni bir devrime imza atacaksa, HIDDİNK; DEL BOSQUE ve ARAGONES örneklerinden dersler çıkartmalıdır. Bu adaptasyon sürecinde meydana gelebilecek olası bazı olumsuzluklar, bu projenin realize olmasının önünü kesmemeli; medyanın gazına gelinmemelidir. Başkan POLAT, basın toplantısındaki demecini kesip, çerçeveletip her gün görebileceği yere asmalıdır ki, kısa süreli başarısızlıklar karşısında aksine hareket etmesin…

RIJKAARD geleceğin takımını yaratmak zorunda. Çünkü GALATASARAY'ın başka çıkış yolu yok. Giderek bozulan bir mali yapı ve bir türlü ulaşılamayan sportif başarı, Galatasaray'ı adeta fasit bir dairenin içine sokuyor. Bu anlamda tek kurtuluş yolu alt yapıdan yetişecek oyuncular. RIJKAARD mutlaka yıldızlarla, Paf'tan gelecek oyuncular arasında optimal bir denge kuracaktır. Bu bağlamda Fortis Türkiye Kupası ise rotasyon için mükemmel bir ortam olacaktır. Frank RIJKAARD'ın elinde tutmak isteyeceğini tahmin ettiğimiz Murat AKÇA, Semih KAYA, Alparslan ERDEM, Aydın YILMAZ, Serkan KURTULUŞ ve Özgürcan ÖZCAN gibi gençlerle Paf liginde göze batan Emrah YOLLU, Emre ÇOLAK ve Cem SULTAN gibi isimleri  bu turnuvada şans bulup hem tecrübe kazanacak, hem de kendilerini gösterme fırsatı yakalayabileceklerdir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar