Rezerv para ve Renminbi'nin geri çekilişi

Ömer Faruk ÇOLAK
Ömer Faruk ÇOLAK EKONOMİ ATLASI dunyaweb@dunya.com

Küresel kriz sürecinde kendini iyi hisseden ya da krizden kaçmak isteyen bazı ülkeler daralan dış ticaret hacminin de etkisi ile iktisat politikalarında farklılaşmalar yaratmaya çalıştılar. Ancak düşünce düzeyinde kaldı.

Anımsarsanız 2009 yılında, yani krizin daha başında Türkiye'de bazı iktisatçılar, ya da gazetelerde köşe sahibi olup, ekonomi konusunda kalemşor olanlar, TL'den vazgeçmemizi ve Euro'ya dönmemiz gerektiğini yazıyor ve söylüyorlardı. Eğer Hükümet böyle bir tercihte bulunsa idi, bugün Türkiye büyük bir krizi yaşıyor olurdu. Çünkü ulusal parası olmayan ülke iktisat politikası üretemez. Örnek verin derseniz, Yunanistan'a baksak yeter diyorum. Yakın zamanda da Rusya ile birlikte TL'nin rezerv para olması yönünde çalışıyoruz diyenler oldu. Bu mümkün değildi, olmadı da.

Böyle heveslere sadece biz değil, Çin gibi dünya ekonomisinin en önemli ekonomisini idare edenler de kapıldı. Belki siz de anımsıyorsunuzdur, 2014 yılının Nisan ayında ünlü The Economist dergisi küresel ödemelerde Çin Yuanı'nın (Renminbi, RMB) kullanımının hızla artacağını yazdı, hatta bunu somutlaştırdı.

Dergi RMB kullanımının 2015 yılının Ağustos ayına kadar iki kat artacağını ve küresel ödemeler içindeki payının yüzde 2,8'e yükseleceğini ve dünyada dördüncü en çok kullanılan para haline geleceğini özellikle vurguladı.

Project Syndicate'de 22 Haziran 2017'de bir makale yayımlayan Emma Smith ve Benn Steil'in verdiği bilgiye göre "O günden bu güne, RMB'deki büyüme neredeyse tamamen tersine dönmüş" durumda.

RMB'nin küresel ödemelerdeki payı yüzde 1.6'ya düştü ve küresel ticarette tercih edilen yedinci para birimi olabildi. Global tahvil piyasalarındaki kullanımı 2015 yılı zirvesinden yüzde 45 düştü. Hong Kong'daki bankaların RMB mevduatı yarı yarıya azaldı. Çin'in sınır ötesi ticaretinin 2015 yılında yüzde 35'i RMB ile yapılırken bugün oran yüzde 12'ye geriledi. RMB'deki bu düşüşün altında yatan etkenleri şöyle sıralayabiliriz:

* Çin'de borçlanma oranının (kamu, özel sektör, hanehalkı) yüksek düzeylere tırmanması.

* Bankacılık sektöründe tahsili gecikmiş alacakların (TGA) artması. TGA/toplam kredi oranını düşürmek için bankalar hileli bir yolu başvurudu. TGA'yı düşürmek yerini kredi plasmanını artırdılar. Ancak bunu uluslararası yatırımcılar, değerlendirme kuruluşları gördü

* Çin'in ihracat potansiyelinin sonuna geldiğine yönelik düşüncelerin ağırlık kazanması. Çin'in dünya ihracatındaki payı, 1980'de yüzde 1 iken, 2015'teyüzde 14'e yükseldi, ancak 2016'da bu oran yüzde 13,3'e geriledi.  Sonuç da Çin'in ihracatının dolar değeri, 2015 yılının başındaki zirveden bu yanayüzde 9,1 oranında düştü.

* Çin'e yönelik sermaye akımının ve doğrudan yabancı yatırımlardaki düşüş.

2017'nin ilk yarısı biterken artık kimse RMB'nin rezerv para olacağını konuşmuyor. Krizden önce olduğu gibi, krizden çıkış sinyallerinin güçlendiği bugünlerde de rezerv para yine ABD Doları. Krizden önce dünya döviz rezervinin yüzde 67'si ABD Doları idi, şimdi de yüzde 64'ü. Değişen bir şey yok. Bunun da üç nedeni var: ABD'nin askeri, siyasi ve ekonomik gücü. Bu güç olduğu sürece tüm ülkeler her talep ettikleri dolarla ABD'ye senyoraj geliri ödemeye devam edecek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Çin böyle gider mi? 04 Ekim 2019
Yeni parasal ralli 27 Eylül 2019
Trump etkisi 13 Eylül 2019
Kapıyı çalan kimdir? 06 Eylül 2019
Talep mi borç sorunu mu? 30 Ağustos 2019