Retro 90’lar
2024 daha şimdiden 2023 yılına retroyu aratacak cinsten başladı. Süveyş Kanalında sertleşme, Tavyan seçimi, volkan patlaması, uzaydan gelen garip sinyal, medusa UFO videosu, deprem, uçak kazası, insanlık adına utanç verici sahneler, dosyalar, mahkemeler, NY’da tüneller.
1990 Ağustos’unda Kuveyt’in işgali sonrası, 17 Ocak 1991’de “Çöl Fırtınası Harekâtı” ve bugün hala canımızı sıkan, içimizi burkan, üzüntüden ne diyeceğimizi bilemediğimiz, Ortadoğu’nun sorunlarının bize yansımaları. Yetmezmiş gibi yukarıda yeni diğer sorunlar.
1989’da, “The Peterson Institute for International Economics” isimli kuruluştan, ekonomist John Williamson tarafından ortaya atılan Washington Konsensüs ve gelişmekte olan ülkeler adı ile dolarizasyon aşılı yaratılan pazarlarda neoliberalizmin kestiği faturalar.
Bazen kredi notu, kimi zaman CDS, olmadı mı stand-by letter, bazen ortodoks para politikası soslu, bazen muhteşem iletişim illüzyonu ile FOMC soslu. Olmadı mı, “şunları şunları yapmazsanız IMF’den para gelmez, yabancı sermaye yatırım yapmaz” sopaları.
Pekin Konsensüs ile bugün ABD tahvillerinden, Tayvan’a, Kore’den Filipinler’e, Bitcoin ETF’lerinden İpek Yolu’na, Japonya’nın ekonomik durgunluğundan, COVID-19’a kadar birçok sorunun da kaynağı o yıllar.
Oysa öyle miydi 90’lı yıllar? Yoksa biz büyüdük ve kirlendi mi dünya? Astrolojide retrolar olmasa, gezegenlerin sert açıları bu kadar dik gelir miydi dünyaya? Hiç ileri hareket yapan ve tamamlayan bir gezegen duyamadığımız içindir belki de.
2023 Haziran’ında ölen Harry Markowitz’in “Modern Portföy Teorisi” ile William Sharpe’ın Markowitz’i baz alarak geliştirdiği “Capital Asset Pricing Model” ile Merton Miller’ın “Kurumsal Finansman” ile Nobel Ekonomi Ödülünü aldıkları yıl 1990.
1990’da iki Almanya birleşti ve enerjiye hep bağımlı olduğu için “Kömür Birliği” olarak kurulan AB’nin “Schengen Anlaşması” sonrası dolar ile rekabet etmek adına kendi parasını çıkardığı dönemi yine 90’ların sonunda gördük.
Almanya’nın Lahey’de İsrail’e arka çıkmasına Afrika’da yaptığı soykırım ile cevap veren Namibya’nın bağımsızlığını kazandığı yıl 1990. Süveyş’e savaş gemisi gönderen Almanya’nın birleştiği 90’da tesadüf Yemen de birleşmişti.
Küreselleşmenin, gen tedavisinin, internetin başladığı yıllar 90’lar. Gümrük Birliği Anlaşmasından 1 yıl sonra Kardak Krizi’nin patladığı dönem. Foça’daydım, unutamam. Ve tabii üzücü 99 Depremi. Kulaklardaki o acı ses “Orada kimse var mı?”
Cartel 1 Numara en büyük
90’ların hatırlayınca tebessüm ettiren başlıkları da vardı. Eurovision şarkı yarışması mesela çok önemliydi. CD çalarlı müzik setleri ilk defa 90’ların başında hayatımıza girdi. Şimdi bırakın kalemle kaset sarmayı, müzik seti deyince garipsiyor yeni nesil.
Hisse senetlerinin tezgâh üstünde satıldığı, Salıpazarı’ndan Karaköy İskeleye teksirle çoğaltılmış kapanış bülteni ile hızlı koşanın, asimetrik enformasyon ile arbitraj imkânı sağladığı günler. Tahtaya gerçekten üçgenlerin atılıp emir yazıldığı yıllar.
İlk Harry Potter kitabı. Matrix, Jurassic Park, Apollo 13, Contact gibi filmlerin çıktığı yıllar. Friends, X-Files (Fox Mulder ve Dana Scully), A-Team, MacGyver, Married with Children (Meşhur idol Al Bandy), Beverly Hills 90210.
TV’de Mükremin Abi, Tirbuşon, Feriştah ile Bir Demet Tiyatro. Olacak O Kadar ile geçen yıllar. Bizimkiler, Süper Baba dizileri. Chicago Bulls’un efsanesi Michael Jordan. Queen’in Farrokh (Faruk) Bulsara’lı son albümü Innuendo (1991).
Saint Joseph Lisesi’nden büyüğüm Rüstem Batum’un özel TV’lerde ilk talk showu. Yine liseden büyüğüm Osman Ataman girişimleriyle “Radyomu İstiyorum” hareketi ile özel radyoların hayatımıza kalıcı olarak girmesi.
İstanbul’da 1993’de gerçekleşen konserler. Metallica, Guns N' Roses, Michael Jackson, Bon Jovi, Scorpions, Madonna, Tina Turner, Sting, Elton John. Bereketli o yılda Haluk Levent’in Akdeniz Akşamları.
Tribünlerin “gece oynansın” çağrısının aynı yıl dünya derbisi ile Kadıköy’de karşılık bulması ve Manchester United’ı eleyen Galatasaray. O maçta Ali Sami Yen’deydim.
Tarkan’ın, ilk albümünü çıkardığı o dönemin ünlülerinin geçtiği Avşa’da, Tanz diskoda konseri. Çoşkun Sabah’lı yıllara Sezen Aksu ile Gülümse derken bir o kadar Mahsun Kırmızıgül ile Yıkılmadım Ayaktayım.