Resesyon beklentilerine inat, çok yumuşak iniş
Enflasyonda kalıcı bir düşüş sağlamak, ekonomik istikrar programının en önemli hedeflerinden biri olup, bu bağlamda iç talebin yavaşlatılması ve böylece fiyat baskılarının özellikle talep koşullarına duyarlı olan hizmet sektörü gibi kalemlerde aşağı çekilmesi kritik önemdedir. Ancak son dönemde açıklanan verileri analiz ettiğimde bu yavaşlamanın çok ölçülü bir hızda hayata geçtiğini görmekteyim ki bu durumda enflasyon üzerindeki olumlu etki de gecikecektir.
İç talebin temel göstergesi olan GSYH içerisindeki yerleşik hanehalkı tüketimi, geçen yıl genişlemeci politikaların etkisiyle yüzde13.6 oranında artmıştı. Ancak bu yılın ilk iki çeyreğinde, çeyreklik bazda ortalama yüzde 0.6 oranında büyüme kaydedildi. Yıllıklandırıldığında, iç talepteki büyüme eğiliminin yüzde 2.3’e gerilediği anlaşılıyor. Üçüncü çeyrekte ise ilk gelen veriler, iç talepte sınırlı bir toparlanma yaşanabileceğine işaret ediyor. Özellikle perakende satışlar, Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 0.8 oranında artarken, ikinci çeyrek ortalamasının yüzde 1.9 üzerinde gerçekleşti.
Arındırılmış kredi kartı harcama verileri
Perakende satışların yüksek frekanslı bir öncü göstergesi olarak, enflasyona göre düzeltilmiş ve mevsim-takvim etkilerinden arındırılmış kredi kartı harcama verilerini hesaplıyorum. Bunun için, haftalık verileri öncü günlük değerlerine enterpole edip, sonra da aylık toplam harcama tutarlarını buluyorum. Bu veriyi, TÜİK’in perakende harcama verisinde kullandığı deflatör ile enflasyondan arındırıyorum. (Son aylar için TÜFE verisini kullanıyorum.) Son olarak da aylık karşılaştırma yapabilmek için, Avrupa İstatistik Enstitüsünün kullandığı Tramo-Seats yöntemi ile mevsim ve takvim etkilerinden arındırıyorum. Mevsimsel etkilerden arındırılmış reel kredi kartı harcamalarının Ağustos ayında ılımlı bir artış kaydettiğini hesaplamaktayım ki bu da üçüncü çeyrekte iç talepte ılımlı bir büyüme yaşanabileceğine işaret ediyor.
Biraz daha bekleyeceğiz
Enflasyondaki düşüşü desteklemek adına çıktı açığının negatife dönmesi, yani ekonomik büyümenin potansiyelin altına gerilemesi gerekiyor. TCMB’nin ağustos ayında yayınladığı son enflasyon raporunda, ilk çeyrekte yüzde 3 civarındaki pozitif çıktı açığının üçüncü çeyrekte negatife geçeceği ve enflasyondaki düşüşü desteklemeye başlayacağı öngörülmüştü. İç talepteki artış hızının bu yılbaşından itibaren yavaşlaması, enflasyon açısından olumlu bir gelişme olmakla birlikte, enflasyon açısından destekleyici bir noktaya ulaşmak için TCMB’nin tahmin ettiğinden biraz daha fazla beklememiz gerekecek gibi gözüküyor.
Yukarı yönlü revize edilen 2023 GSYH verilerini de dikkate aldığımda, bu yılın ilk çeyreği itibarıyla çıktı açığının yüzde 3.5-4.0 aralığında, önceden görülenden daha yüksek bir seviyede olduğunu hesaplıyorum. Bu durumda, ikinci çeyrekte yüzde 3'ün altına gerileyen pozitif çıktı açığının dengeye ulaşması, en erken bu yılın son çeyreğinde olabilir. Çıktı açığının negatife dönerek enflasyona olumlu katkı yapmaya başlaması ise en erken önümüzdeki senenin ilk çeyreğinde olacaktır. Ekonominin dengelenme sürecinin oldukça yavaş gerçekleşmesi ve üçüncü çeyrekte bu hızın daha da yavaşlaması, enflasyon eğilimlerindeki düşüşün de gecikmesine yol açabilir.
Enflasyon ve faiz indirimi
Hatırlanacağı gibi, TCMB son dönemdeki PPK toplantılarında, faizlerin ‘aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar’ sürdürüleceğini söylüyor. Enflasyon eğilimlerindeki düşüşün gecikmesi, faiz indirimlerinin de gecikmesi anlamına gelir. Diğer taraftan, vadeli işlemlerdeki piyasa fiyatlamalarına baktığımızda, kasım toplantısında 2.5 puanlık bir faiz indiriminin beklendiği gözleniyor. Eylül enflasyonuna ilişkin ilk fiyat gözlemlerim, eğilimin önceki aylardakine benzer kalacağı yönünde. Bu durumda, kasım ayında faiz indirimi olması için ekim enflasyonunda belirgin bir aşağı yönlü kırılma olması, kasım ayına ilişkin PPK öncesi fiyat gözlemlerinin de bu düşüşün devam ettiğine işaret etmesi gerekecek. Ayrıca, hala yüksek seyreden enflasyon beklentilerinde de önümüzdeki aylarda belirgin düşüş görmek önemli. Bu şartların oluşmasının önümüzdeki senenin başlarına kalmasının daha yüksek ihtimal olduğunu düşünüyorum. Bu şartlar oluşmadan yapılacak indirimler ise dezenflasyon programında sapma anlamına gelecek ve orta-uzun vadede enflasyon hedeflerini zora sokacaktır.