Reşad Ekrem Koçu'dan Osmanlı döneminde esnaf cezaları
Reşad Ekrem Koçu, yazım üslübuyla tarihi sevdiren yazarlardan biri olarak bilinir. Rahatlamak istediğimde onun 21 küçük kitapçıktan oluşan kitaplarından rasgele birini açar okumaya başlarım. Birkaç gün önce "Tarihimizde garip vakalar" kitabını okurken, "Esnaf cezaları" bölümü ilgimi çekti. Bugün hala önemli olan "meslek etiği"ne uymayanlara ceza verilmesi konusunda Osmanlı döneminde verilen ve "gülümsememe" neden olan, bugün uygulanamayacak cezalarla karşılaştım.
Enflasyondaki katılığa neden olan gıda fiyatları konusu, bu konuda esnaf etiğinin öneminin bugün de unutulmaması gerektiğini hatırlattı.
Sizde de gülümseme yaratacağına inandığım bu cezaları Koçu'nun anlatımıyla size aktarmak istedim:
"Muhtekir dolayısıyla hırsız esnaf ve meslek tecrübesinden mahrum esnaf, eski cemiyet hayatımızda şiddetle takip edilir ve çok ağır cezalara çarptırılırdı.
Şu iki örnek bunun pek canlı misalidir:
1829 yılında Mısırçarşısı kahveci esnafından Hacı Ali'nin dibeklenmiş halis Yemen kahvesine adi kahve karıştırarak Yemen kahvesi diye sattığı tespit edildi. Dükkanı kapatılarak Çanakkale'ye sürgün edildi. Yine aynı yıl içinde bir çift çetik pabucu narhından 60 para fazlasına satan Kavaf Selim isminde biri Bozcaada'ya sürülmüştür."
Koçu, Eminönü'nde şöhretli İhtisap Ağası Hüseyin Beyin verdiği cezaları da anlatıyor:
"Hüseyin Bey bir gün Eyüp'e gitmiş, bir merkebe yüklü iki küfe ekmek görmüş. Tarttırmış, ekmeklerin bazıları noksan çıkmış. Derhal ekmek küfelerini ekmekçiye yükletmiş. Merkebin önüne de bir okka saman kodurtmuş. Merkep o samanı yiyinceye kadar herifi küfelerin altında bekletmiş.
İktisap Ağası Hüseyin Bey dairesine arkasında birçok kavaslarla ve kemal-i debdebe ile girer, avluya konulmuş iskemleye otururmuş. Başta kavasbaşı İzzet Ağa bulunduğu halde kavaslar el pençe divan durup yirmi dört saatlik vukuat defterini okurmuş. Mesela defteri okuyan katip:
'Tavuk Pazarı'nda yorgancı Ahmet ... Meyhane kapısından girerken çevrilmiş...' deyince, Hüseyin Bey yüksek sesle: 'On beş gün!..'
'Kumkapı'da Palabıyık Serkiz, Raconcu Mıgır ile iskambil oynarken çıkan kavgada kızarak Mıgır'ın bir gece evvel fenersiz balığa çıktığını haber veriyor...' deyince, Hüseyin Bey, 'Bir ay!...' diye hükmedermiş ve mahkumlar derhal Eyüp Bahariyesi'ndeki iplikhaneye gönderilirmiş.'
İplikhane. Tersane-i Amire halatlarının büküldüğü büyük bir kışla imalathanesiydi. Ücretli amelesi bulunmakla beraber, hapse mahkum esnaf da oraya gönderilir, mahkumiyetlerini ağır bir iş olan halat bükmekle geçirirlerdi."
Bu dönemde böyle cezalar olmasa da tahşiş ve eksik gramajın önlenmesi için bir şeyler yapılması, özellikle sektörlerin kendi etik değerlerine uymayanları bir şekilde cezalandırmaları piyasanın başıbozukluktan kurtarılabilmesi gerekir.