Renault’nun fendi hibridi yendi
Geçtiğimiz Cuma günü Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, uzun zamandır beklenen çevreci otomobillere yönelik verilecek desteği açıkladı. Sonuçta sıfır karbon salımı yapan elektrikli otomobillere üç farklı ÖTV oranı uygulanması kararı verildi. Gücü 85 kilovatı geçmeyenler için yüzde 3, 85-120 kilovat arasındakilere yüzde 7, motor gücü 120 kilovatı aşanlara da yüzde 15 ÖTV gelmesine karar verildi.
Bu noktada, Renault’yu ve Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar’ı kutlamak gerekiyor. Zira, uzun zamandır Ankara’da yürüttüğü temaslar doğrultusunda gerek firması açısından gerekse Türkiye’de üretilen bir otomobilin desteklenmesi açısından istediğini aldı.
Renault’nun bu alandaki amiral gemisi konumundaki Fluence, piyasaya çıktığı anda yüzde 3 ÖTV ile satılacak. Bunu Aybar’ın başarı hanesine yazmak gerekiyor. Renault, gerek yerli üretici olmanın gerekse Türkiye’nin önemli bir firması olmanın avantajını iyi kullandı.
Lakin Aybar’ın bu başarısının diğer çevrecilerin de başarısızlığı olarak görmeliyiz. Zira, piyasadaki hibrid teknolojili otomobillerin de yeşil teşvik kapsamına girebilmesi için Maliye’yi ikna edemediler. Hoş ikna etmek için de bence Renault kadar uğraştıkları da söylenemez.
Zaten uğraşsalar da Maliye’nin de böyle bir ikna edilebilir durumu yoktu. Nitekim, kasım ayında yazdığım bir yazıda hibrid araçların desteklenmeyeceğini belirtmiştim. Şimdi sadece elektrikli otomobillere yönelik bir teşvik var ve Renault bu teşvikle önemli oranda araç satmayı planlıyor. Eğer altyapı tamamlanırsa, diğer üreticilerin elektrikli otomobilleri de yollarda boy gösterecektir.
Peki hibridler bu teşviki neden ıskaladı?
Cevap aslında birkaç detayda gizli. Ama tüm bu detayların oturduğu tek bir temel var. Bu temeli şu şekilde açıklayabiliriz. Maliye, vergi kaybından çekindiği için böyle bir teşvike sıcak bakmıyor.
Zira, çevreci motorların büyük çoğunluğu bugün Türkiye otomobil pazarının yaklaşık yüzde 90’ını oluşturan 1.6 litre ve altında yer alıyor. Dolayısıyla burada yapılacak bir indirim ya da teşvik önemli bir vergi kaybına yol açacaktır. Kaldı ki yeşil teşvikin, ÖTV indirimi gibi bir pazarı büyütme etkisi de olmayacaktır.
Vergi kaybı sadece bununla sınırlı da kalmıyor. Bugün artan akaryakıt fiyatları nedeniyle firmalar yakıt tüketimlerini giderek azaltıyor. Çevreci modeller ise tam anlamıyla benzini/mazotu yakmıyor kokluyor. Böyle olunca da akaryakıt üzerinden alınan vergilerde de önemli bir kayıp söz konusu. Bugün düşük karbon salımı yapan çevreci bir otomobil standart bir 1.6 litre araçtan yüzde 20’ye yakın az yakıt tüketiyor. Bu da devletin akaryakıttan aldığı vergiden yüzde 20 düzeyinde kaybı anlamına geliyor. Buradan gelecek kaynağın kurumasını istemeyen Maliye’nin önünde iki seçenek var. Ya çevreci modellere yönelik destekte çekimser davranmak ya da halihazırda akaryakıt için dünyanın en yüksek vergisini ödeyen mükelleflerin sırtına daha da fazla yük bindirecek.
Bu ikinci seçeneğin enflasyonu artırdığını da unutmayalım.
İşin akçeli kısımlarını bir kenara bırakırsak bir de teknik boyutu var ki o biraz daha karışık.
Tüm dünyada otomotiv üzerinden sadece bir vergi alınıyor. Yüksek ya da düşük oranlardan bağımsız olarak yorumlarsak, bir otomobil almak isteyen Alman gidiyor örneğin yüzde 18 vergisini ödüyor alıyor aracını. Motoru kaçmış, beygiri neymi, kaç kiloymuş kimseyi ilgilendirmiyor.
Bize gelince önce bir ÖTV sonra da verginin vergisi olan KDV’yi ödüyoruz. Bir de bu üç farklı versiyona göre değişiyor. Bununla da bitmiyor, plakası, egzozu hepsi ayrı para. Sonra bilmem kaç denklemli bir Motorlu Taşıtlar Vergimiz var ki çözmek için hakikaten uzman olmak gerekiyor.
Şimdi biz buna bir de karbon salım rakamları üzerinden yeni bir çetele yapmaya kalksalar, iş içinden çıkılmaz bir duruma gelecek. O yüzden Ankara, bu işlere biraz soğuk yaklaşıyor.
Bununla birlikte işin bir de imaj tarafı var. Yeni bir teknolojinin destekçisi olma durumu var. İlklerin yanında görünme amacı var. Tüm bunlar bir araya geldiğinde elektrikli aracın cazip olması gayet normal.
Lakin, alınan bu kararın Renault dışındaki üretici ve distribütörleri de çok sevindirmediğini aksine hayal kırıklığı yarattığını da belirtelim. Zira, hibrid modellere sahip firmaların, az yakıp az kirleten konvansiyonel motora sahip otomobillerin de desteklenmesi gerektiğini savunuyorlardı. Eğer konu çevre ise bu modellerin de desteklenmesini istiyorlardı. Olmadı... Bir anlamda Renault’nun fendi, hibridi yendi.