Rembrandt’ın 350 yıllık sırrı

Edip Emil ÖYMEN
Edip Emil ÖYMEN YENİLEŞİM [email protected]

Bu yıl, ressam Rembrandt’ın ölümünün 350’inci yıldönümü. Hollanda başta olmak üzere, Almanya ve İngiltere’de geniş kapsamlı sergilerle, etkinliklerle bütün yıl boyunca anılacak. Bir Numaralı Sergi, Amsterdam’ın Bir Numaralı Müzesi Rijksmuseum’da 15 Şubat – 10 Haziran arasında: 22 tablosu, 60 çizimi ve 300 baskı resmi (gravür) ilk kez bir araya getirildi. Müzede sanatçının zaten 400’e yakın eseri var. Amsterdam’da ayrıca sanatçının evinde (Rembrandt Müzesi) üç, Şehir Arşivi’nde bir sergi daha olacak. DenHaag/Hague, Leiden’den başka, Leeuwarden/Fries Müzesi’ndeki sergi sadece Rembrandt ve eşi Saskia’nın özel yaşamına ayrılmış 250 obje ve 23 tablo ile. Dört çocuğundan üçü ölen Saskia, dördüncüyü doğurduktan 8 ay sonra 29 yaşında hayata veda ediyor. Rembrandt’ın elem ve teessürünü yansıtan acılı tablosunu 1750’de bir Alman Prensi satın almış. O tarihten beri sergilenmemiş. Şimdi Fries Müzesi’ndeki sergide ilk kez görülüyor.

Rembrandt’ın sırrı neymiş?

Sanatçının eserlerini “kabartma” gibi gösteren, sanki üç boyutluymuş gibi algılanan tekniğin, aslında ne olduğu 350 yıl sonra yeni anlaşılabildi. Fransız ve Hollandalı bilimciler, Fransa/Grenoble’deki Avrupa Sinkrotron Merkezi'nde (ESRF) yaptıkları analizde sanatçının üç tablosunda sürpriz bir kimyasal buldular: Plumbonacrite [Pb5(CO3)3O(OH)]. Bulgularını Angewandte Chemie International Edition’da yayınladılar.

Bu kimyasal neye yarıyor?

Plumbonakrit bugün, otomotiv sanayiinde otomobil boyasına renk koruyucu olarak katılan bir madde. Yine bugün, ressamlar bu kimyasalı beyaz boyaya katarak inci parlaklığı elde ediyor.

Geçmişte ise sadece Van Gogh’un bir iki eserinde rastlanan bu kimyasal, esasen 1900’den sonra kullanılır olmuş. Rembrandt’ın taa 1600’lerde bu kimyasalı kullanmayı nasıl akıl ettiği, sonra neden kimsenin Van Gogh’a kadar 230 yıl daha kullanmadığı bir soru işareti- sanat tarihçiler için.

Rembrandt’a kadar sanatçılar boya karışımlarında üstübeç, serüsit veya bezir yağı kullanmışlar. Rembrandt’ın ise, boyalarını kalınlaştırmak için kullandığı “litarj” (litharge) Ar-Ge’si sırasında plumbonakrit’i keşfettiği sanılıyor. Tuvale boyayı bu kimyasalla karıştırarak yayınca, kalın bir tabaka elde etmiş. Resmini bunun üzerine yapınca üç boyutlu gibi bir algı yaratmayı, boyaya hacim kazandırmayı başarmış.

Bu yönteme “impasto” deniliyor, Türkçesi macun. Tiziano, Rubens, Frans Hals, Velazquez’in de impasto yöntemini kullandığı bilindiği için onların eserlerinin kimyasal analizi de her halde yapılır? Acaba onlar da mı aynı kimyasalı kullandılar? Rembrandt’ın farkı, bu yöntemi tablolarında sadece bazı ayrıntılarda kullanması: Takılarda, bazı giysi kıvrımlarında, tablodaki kişinin yüz çizgilerinde...

Rembrandt’ın “son” tablosu?

2016’da, sanatta inovasyonun nereye kadar uzanabileceğini vurgulamak için ING Bank, Microsoft, Delft Teknik Üniversitesi, Mauritshuis Sanat Galerisi ve Rembrandt Müzesi ortak çalışmasıyla, “yepyeni” bir Rembrandt tablosu yaratılmıştı: Bir yazılımla.

Portreleriyle ünlü ressam, aslında döneminin fotoğrafçısıydı. Yazılımın, portrelerde hangi özelliklere bakacağı saptandı önce: Yapılacak tablodaki kişi beyaz bir erkek olacak. Sakallı, 30-40 yaşlarında. Giysisi koyu renkte. Kırmalı yakalıklı, şapkalı. Tablonun sağ tarafına doğru dönük duracak.

Bu temel özelliklerin ardından sanatçının 346 tablosunda bu tanımdaki portrelerde şu özellikleri yazılıma eklediler: Göz, burun, ağız, kulak boyutları. Bir portrede en az 60 nokta tanımladılar. Gözler arasındaki uzaklık, göz-burun-ağız oranları. Ayrıca her tablodaki fırça darbelerinin yarattığı mini “tepeler” ve ovalar ölçüldü: .20 mm yükseltiye kadar.

Hazırlanan yazılımın tanımladığı portre, üç boyutlu baskıyla tabloya dönüştürüldü. Bütün fırça izlerine varıncaya kadar. İzleyiniz: https://youtu.be/IuygOYZ1Ngo

İşte bu “yeni” tablodaki “mini tepeler” plumbonakrit sayesinde...

Ve, halka açık restorasyon

Sanatçının 3.5 x 4.5 metre boyutlarındaki en büyük, en tanınmış eseri Gece Bekçileri/Devriyesi, Rembrandt Yılı dolayısıyla –yine Hollanda’ya özgü bir inovasyonla- restore edilmeye başlanacak. Ama bu iş, tablonun tek başına sergilendiği Rijksmuseum’daki salonda izleyicilerin gözünün önünde, ve sadece gün ışığında yapılacak. Restorasyon ayrıca online olarak yayınlanacak: Turizm mevsiminin en hareketlenmeye başlayacağı Temmuz ayında. Hollanda’da müzelerin, sergilerin turizmle dolup taştığı günlerde böyle bir “canlı restorasyon” işi sadece kendi başına bir seyirlik olacaktır.

Tablonun salonu, müze 1880’lerde inşa edilirken sadece bu tablo için tasarlanmıştı. Müzenin 2003 – 13 arasında 10 yıl süren renovasyonu sırasında tablo, yan bir binada sergilendi. Yeni yerine ise turistik bir şenlikle sokaktan götürüldü: İçinde saklandığı sandığın üzerinde tablonun resmi. Renovasyon sponsorlarının isimleri. Kenarda alkışlayanlar. Fotoğraf çekenler. Tabloyla birlikte yürüyenler. Tablo, ikinci kattaki yerine çıkabilsin diye, giriş katı tavanında tablonun geçebileceği kadar bir bölüm kesilmişti. 10 yıl önce oradan indirilen tablo, aynı yarıktan yukarı çıkartıldı. Şimdi bu “medyatik” tablo, dünyanın gözü önünde onarılacak. Yaratacağı merakla, Hollanda’nın kültür-sanattan kazancına yeni kazanç eklenecek: Amsterdam Ekonomi Kurumu (AEB), şehrin sadece yabancı turistlerden yıllık turizm kazancını 10.3 milyar Euro olarak hesaplıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Hollywood’a yapay zekâ 02 Ağustos 2019