Rekabetçilikte de toparlanma gerek

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Ekonomide toparlanmanın hızlandığına ilişkin belirtiler artıyor. Fakat belirtilerin tümü sevinilecek türden değil. Evet, reel kesim güven endeksinin gösterdiği gibi bekleyişlerde ve kapasite kullanım artışında gözlendiği gibi üretimde olumlu yönde değişim var. Ancak aynı zamanda dış ticaret açığında, dolayısıyla cari açıkta ve enflasyonda da yükseliş söz konusu. Bunun nedeni de belli, kriz öncesindeki yapısal zafiyetlerimiz ve stratejik öncelikler önemini koruyor. Üstelik küresel konjonktürdeki kriz sonrası kısıtlar, hem ihracatta hem de dış finansmanda işimizi zorlaştırıyor. Sihirli bir çözüm yok, çözüm hiç de kolay ve sevimli olmayan iki ayaklı bir stratejide: Rekabet gücümüzü arttırmak ve istikrarlı, düşük riskli bir yatırım ortamı sağlamak.

Çözüm rekabetçilikte

Aslında her ülkenin sorunları var ve son kriz bu yönden dünyada mevcut olan asimetriyi azalttı. Yani farklı gelişme düzeylerinde ülkeler arasındaki düzlem ayrılığı ve mesafe büyüklüğü eskisi gibi değil. Bu da durumu değerlendirip, verimlilik ve rekabetçilik üzerine odaklanmayı başaranlara daha fazla fırsat doğacağı anlamına geliyor.

Ülkelerin rekabetçiliğini karşılaştırmalı bir şekilde sunan endeksler var. Bunların en ünlüsü Dünya Ekonomi Forumu'nun küresel rekabetçilik endeksi ve 134 ülkeyi kapsıyor. (Bir diğer endeks olan IMD'de ülke sayısı sadece 55) Endeksin metodolojisi, 12 gösterge ve 3 gösterge grubu üzerinden ülkelerin gelişme aşamaları dikkate alınarak verilen değişik ağırlıklarla yapılan puanlamaya dayanıyor. Böylece, esas itibariyle, ülkelerin verimlilik düzeylerini belirleyen kurumlar, politikalar ve faktörler değerlendirilmiş oluyor.

Pazar büyüklüğü yetmez

İlginç ve önemli olan şu ki Türkiye, temel yatırım kriterlerinden olan pazar ve getiri fırsatları açısından dünyada sekizinci sırada algılanmakla birlikte, başta makro ekonomi, işgücü piyasası katılığı ve kayıt dışının yaygınlığı olmak üzere bir dizi risk unsuru nedeniyle küresel rekabetçilik endeksinde ilk 50'ye giremiyor. (IMD endeksinde de 55 ülke arasında 48'inci olabiliyoruz.) Sıralamadaki yerimiz 2007'de 53'üncülüğe kadar yükselmişken 2009'da yeniden gerileyerek 63'üncü olmuşuz. Benzer bir endeks olan Dünya Bankası'nın "iş yapma kolaylığı" sıralamasında 181 ülke arasında 59'uncu olabilmemiz de tesadüfi değil. Özellikle alt endeks kategorileri içinde iş kapatma, istihdam mevzuatı ve inşaat izinlerinde sırasıyla 118'inci, 138'inci ve 131'inci olmamız dikkat çekiyor.

DEF'in küresel rekabetçilik endeksinde de gösterge gruplarına ve alt endeks kategorilerine göz attığımızda durum aynı. Üç gösterge grubu arasında en kötü puanı en ağırlıklı grup olan "temel faktörler" de alıyoruz. Altyapı, makroekonomik istikrar, kurumlar, sağlık ve ilköğretimi içeren bu grupta sıralamadaki yerimiz 72'nci. En iyi sonucu alarak 59'uncu olabildiğimiz "etkinlik faktörleri"nde puanımızı çok olumlu etkileyen "pazar büyüklüğü" olurken, çok olumsuz etkileyen "işgücü piyasası etkinliği". Gruptaki diğer faktörler orta ve yüksek öğretim, mal piyasaları, finans piyasaları ve teknoloji yaygınlığı. İş hayatının gelişmişliği ve yenilikçilikten oluşan son grupta yerimiz ise 63üncü sıra, yani rekabetçilikteki genel puanımızla aynı.

Hindistan Örneği

Aslında bir toplumda rekabet kültürünün, demokrasi kültürünün gelişme düzeyi ile de ilgisi var. Bu açıdan piyasalara giriş ve çıkışların serbestleşmesi çok önemlidir. Sözgelişi bu düzenlemeler yapılmadan gerçekleştirilen özelleştirmelerin verimliliğe katkı sağlamadığını biliyoruz.

Geçenlerde bir uçak yolculuğunda tanıştığımız ve Türkiye'den transit geçen küresel bir Hint şirketinin yöneticisiyle konuşurken, yeni dünya düzeninin liderlerinden biri olmaları ile ilgili olarak bunun doğal olduğunu, çünkü büyük oldukları kadar fakir de olduklarını, gelişme potansiyelinin yatırımı ve ekonomik büyümeyi tetiklediğini söylemesi yanında vurguladığı bir şey dikkatimi çekti. Çin'e oranla kısa vadede bir handikapları olduğunu, bir demokrasi oldukları için reformların zaman aldığını ama orta/uzun vadede öne geçeceklerini söyledi.

Bunun üzerine merak edip rekabetçilik endeksinde Hindistan'ın durumuna baktım. Genel sıralamada bizden 14 sıra önde yani 49'uncu sırada yer alıyor. Ancak alt kategorilere bakıldığında büyük farklılıklar var. Doğal olarak dördüncü olduğu "Pazar büyüklüğü" dışında 16'ncı olduğu gelişmiş finans sistemi, 27'nci olduğu gelişmiş iş hayatı ve 30'ncu olduğu yenilikçilik, rekabetçi bir ekonomiye işaret ediyor. Ancak ülke henüz etkinlik ve yenilikçilik değil faktör çekişli bir gelişme düzeyinde bulunduğundan "temel faktörler" grubu açısından zayıf durumu, sıralamadaki yerini aşağı çekiyor. Sağlık ve ilköğretimde 101'inci, makroekonomik istikrarda 96'ncı, altyapıda 78'inci. "Etkinlik faktörleri"nden işgücü piyasası ve bilgi teknolojilerinin yaygınlığında da ancak 83'üncü. En önemlisi de, tıpkı Türkiye gibi, genç ve nitelikli işgücünün sağladığı ve gelecek için onu Çin'den daha şanslı kılan demografik avantajı. Fakirlik dışındaki büyük dertleri ise işgücüne yeni katılan ya da tarımdan kayan kitlelerin işsizliği ve altyapıda büyük yatırım ihtiyacı.

Büyük küçük her ülke, doğal avantajlarıyla yetinmemek, rekabetçi olmak zorunda.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019