Rekabet ve etkinlik
Rekabet etkinlik yaratır denir. Peki bu tezin iktisat teorisindeki -matematiksel iktisat- karşılığı gerçek ekonomilerde neye tekabül etmektedir? Doğal düzen, doğa-toplum özdeşliği, buradan kalkarak toplumsal disiplinlerin matematikselleştirilmesi (doğa bilimleri ile aynı dili ve aynı matematiği kullanma hakkı ve zorunluluğu olduğu iddiası) gerçek iktisadi hayatın açıklanmasında yararlı bir kavramsallaştırma sağlamakta mıdır? Tam bir Aydınlanma düşüncesi olarak -aşırı modernist- econom-ics (toplumun fiziği olarak iktisat) projesi iktisada sağlam bir kurucu temel sağlamış mıdır? Yoksa, faydayı bir (muhafaza eden-konservatif) vektör alanı olarak kurmakla başlayan yol -klasik iktisadı 19. yüzyıl mekaniğine dayanarak reddetme çabası- bizi çok da ileri götürmedi mi? Epistemoloji/metodoloji tartışmalarına girmemeye çalışarak şunları söyleyebilirim.
(1) Genel denge kuramının son 25 yıldaki mesajı dengeli ve olumludur. Piyasaların sınırlı/şartlı etkinliğini ve esnekliğini formalize eden bir çerçeve sunmaktadır.
(2) Gelinen noktada, genel denge kuramı piyasaların ne kadar etkin çalıştığını ifade etmenin bir aracı olmaktan çok neden etkin olamadığı ile ilgili bir sonuçlar manzumesidir.
(3) Bir an için tehlikeli bir ayrım olan normatif/pozitif ayrımını benimsemiş görünelim. Normatif anlamda, neoklasik iktisatla başlayan yol siyaset felsefesinin ana tezlerinin rafine ve analitik bir tarzda kristalize olmasına götürmüştür. Mikroiktisattan sosyal teoriciler çok şey alabilirler. Alabilirler ama, bu teori, doğası gereği, kurumsal ve tarihi içerikten yoksundur. Ampirik olarak test edilmesi de çok zor, hatta imkansız, aksiomatizasyonlarla var olmaktadır. İktisat belki de teorinin fazla inceltilmiş olmasından vaz geçmeli ve çerçevesini metodolojik olarak esnetmelidir.
Peki matematiksel iktisada göre tam rekabet nedir? Oldukça eski bir literatür olmakla beraber, çekirdek -hiç bir koalisyon tarafından bloke edilemeyen dağılımlar kümesi- ve rekabetçi denge ilişkisinden de kısaca bahsetmek gerekebilir. Debreu & Scarf (1963) ile beraber pazarlık eden aktörlerin geldiği dengenin fiyatlarla gelinen dengeyle arasında bir limit ilişkisi olduğu görüldü. Fiyatlarla gelinmeyen bir optimal dengeler kümesinin fiyatlarla gelinen dengeler kümesini içerdiği ve limitte fiyatlarla gelinen dengeye yakınsadığı tezi Walras dengesinin içsel bir optimalite özelliğine sahip olduğu şeklinde yorumlanabilirdi.
Aumann (1964, 1966) gerçek bir tam rekabet ortamı için aktörlerin fiyatlara maruz kalan durumda olmaya mahkum olmaları, yani içsel olarak güçsüz olmaları gerektiği fikrinden yola çıktı. Bir continuumda matematiksel olarak önemsiz büyüklükler olarak tasarladığı rekabetçi aktörlerin bu tarz modellenmesi akışkanlar mekaniğinden alınmıştı. Bir an için iktisadın dışına çıkarsak rekabetin bu tarz modellenmesinde ilgi çekici bir yön de bulabiliriz. Liberalizmin ideal tipi olan rekabetçi piyasada aktörler içsel olarak güçsüz ve matematiksel olarak anlamsız büyüklükler olarak tasarlanabiliyorlarsa, piyasa/rekabet/birey ilişkisi üzerine ne söyleyebiliriz? Rekabetin ve iktisadi etkinliğin güçsüz iktisadi aktörler gerektirdiğini mi? Replika ekonomilerinden de bireylerin standartlaşmasının sosyal optimum için yararlı olduğu sonucunu mu çıkarmalıyız? Bireyi kurucu aktör olarak ele alıp metodolojik bireyciliği köşe taşı yapan bir düşünce tarzının iktisadi birey-aktörü sıfır ölçümde bir kümeye hapsetmesi belki de sadece ironiktir.