Rekabet koşulları olumsuzlaşmaya devam ediyor…

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

 

 

Gelişmiş ekonomilerden sonra gelişmekte olanların da durgunlukla tanışmaya başlaması, zaten olumsuz olan küresel rekabet koşullarını iyice olumsuzlaştıracak, mevcut sorunların ağırlaşmasına yol açacak çok tehlikeli bir döneme girildiği anlamına geliyor. Zira rekabet koşullarının bozulması ile birlikte paranın devir hızında istikrarsız dalgalanmaların yaşanması, borç-alacak zincirinin kırılganlaşması, mali sektörde aktif kalitesinin bozulması, kamuda vergi tahsilatındaki sıkıntıların artması gibi belirsizlikleri beraberinde getiriyor. Konuya bu açıdan baktığımızda kredi notumuzdaki son ayarlamaya bakarak kendimizi aldatmamamız, tedbirli olmaktan vazgeçmememiz gereken bir geleceğin bizi beklediğini kabul etmemiz gerekiyor.

Ülkemizde rekabet koşullarında yaşanan sıkıntının küresel düzeyde gerçekleşenden daha büyük olduğunu, Ortadoğu'ya ilişkin gelişmeler ve politika tercihlerinin bu konuda belirleyici olduğunu ihmal etmenin bedeli çok ağır olabilir. Son bir yılda karşılıksız çek-senet hacmindeki tehlikeli tırmanış bu olumsuzluğun dışa vuran görünümü olarak karşımıza çıkıyor. Bu gibi dönemlerde yaşanabilecek parasal genişlemeler kısa vadede bir rahatlama sağlasa da orta vadede durumun daha tehlikeli hale gelmesine katkı yapıyor.

Küresel ölçekte nihai ürün talebi ulaştığı yüksek düzeyleri koruyamaz ve dalgalı bir şekilde geriler iken, toplam arzın parasal genişlemenin de katkısı ile düzenli olarak artması büyük ve çok tehlikeli bir dengesizlik yaratıyor. Nihai ürün fiyatları geriler iken ara girdi fiyatları yükseliyor, üretim emeğin ucuz olduğu yerlere kayıyor, bunların olmayacağı ve işlerin daha kötüye gitmeyeceği varsayımı ile verilen kredilerin geri dönüşüme ilişkin kırılganlık artıyor. Etkili ve yetkili kesimlerin sorunu çözmeden mali sektörü kredi hacmini artırmaya zorlaması ise geleceğe yönelik belirsizliği iyice artırıyor.

Gelişmiş ekonomilerde durgunluktan çıkılamayışının, bankaların kredi vermekteki isteksizliğinin ve bütçe açıklarında hedeflenen düzeylere gelinemeyişinin sebeplerini bu açmazda aramak gerekiyor. Gelişmekte olanların durgunlukla tanışmaya başlaması ve aynı olumsuz beklentiler ile sermaye hareketlerinin kademeli olarak daralabileceğine, herkesin daha düşük bir yaşam standardına kendni hazırlaması gerektiğine işaret ediyor.

Ucuz ve bol kredilerle toplam talebi artırmak ve dengesizliği azaltmak yönündeki çaba kısa vadeden öte işe yaramıyor, tam aksine orta vadede sorunu ağırlaştırıyor. Zira eşanlı olarak hem yeni yatırımlar oylu ile arz artarak dengesizliğin azalmasını engelliyor, hem de faaliyet gelirleri erir iken oluşan varlık balonları kırılganlığı artırıyor. Sürdürülebilir olmayan bu koşullarda mevcut kazanımları korumak, sorunların ağırlaşmasını önlemek, sıkıntının tüm sektörleri etkilemesini engellemek giderek imkânsız hale geliyor. Sorunu küçük iken çözmeye çalışmamanın bedeli dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. Beklentilerin bozulmasını önlemek adına gerçeklerin gözardı edilmesi orta vadede hiçbir işe yaramıyor. Tüm bu olup bitenlere rağmen hızla fiyat istikrarı veya finansal istikrardan bahsetmek anlamsız hale geliyor…

Rekabet koşullarının küresel ölçekte bozuluyor olması sadece geliri azalan üretici ve tüketicileri etkilemeyecek, sorunlu ekonomi ve banka sayısı küresel ölçekte artacak, taşıma su ile değirmen döndürme şeklindeki mevcut çözüm uygulamaları işe yaramayacak; zira rekabet koşullarındaki olumsuzlaşmayı önlemek adına hiçbir şey yapılmıyor, yapılabilenler kötüye gidişi durdurumyor. Dile getirilmese bile sistemik risk kademeli olarak artmaya devam ediyor. Özetle söylemek gerekirse yapısı bozulan serbest piyasa anlayışı etkin çalışamıyor, sorun üretiyor, yapılabilen müdahaleler yetersiz kalıyor. Tepkisel yaklaşımların gidişi tersine çeviremeyeceğinin çok iyi bilinmesi ve tedbirli olmaktan vazgeçilmemesi gerekiyor…
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar