Rekabet denilen şey
Günümüz dünyasında, reel sektörün büyümesi, gelişmesi ve teknolojinin hızı öylesine fazla ki, bu süratli değişimlere devletler ve hukuk sistemleri adeta yetişmek için çaba harcar durumdalar. Elbette gelişim güzel, ancak firmaların bu süreçte sapla samanı iyi ayırması, bilinçli hareket etmesi ve rekabet kurallarının ve rekabet hukukunun ne anlama geldiğini bilmesi gerekiyor. Aksi halde gerek şirketler, gerekse sivil toplum örgütleri ortaya komik görüntüler koyuyorlar.
Rekabetin korunması elbette tüm firmaları yakından ilgilendiren bir husus ve iyi bilinmeli. Bu sebeple öncelikle bazı meslek birlikteliklerinin asli görev olarak nasıl rekabet engelleyici, kısıtlayıcı teşebbüs birliği olabilmeye dönüşeceğini anlamak gerekiyor. 4054 sayılı rekabetin korunması hakkındaki kanuna bir göz atalım evvela. Kanun konuyu şöyle özetliyor:
“Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararlar ile piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmaları ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukuki işlem ve davranışlar, rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye ilişkin işlemler bu kanun kapsamına girer.”
Tüzel kişilikler kâr etme amaçlı oldukları için rekabet kurallarını elbette menfaatleri doğrultusunda çok daha iyi biliyor ve uyguluyorlar. Ancak özellikle mesleki sivil toplum örgütlerinin rekabet ve rekabet hukuku konusunda henüz öğrenecekleri pek çok şey olduğu da bir gerçek. Sivil toplum örgütleri, mesleki birlikler, rekabetin gelişmesi, teknoloji kullanımının teşviki, sektörün daha ileri giderek rekabet ile tüketicilerin daha üstün hizmet almasının sağlanması, devletçe düzenlenmiş kuralların üyelere ulaşmasının sağlanması, ortak fuarlara katılım, sektör içi rekabetin teşvik edilerek, maliyetlerin ve satış fiyatlarının makul hallerde ve rekabetçi olmasını sağlamak, tüketene dürüst, güvenilir ve hizmet veren firmalara rahat ulaşım sağlama gibi bir çok faydaları olan mesleki birlikleri ifade eder. Elbette bu birliktelikler rekabeti teşvik eden veya rekabeti engelleyen birliktelikler halinde hareket edebilir.
Rekabeti kısıtlayıcı nitelikteki "karar" ların gizli odağı olan bazı teşebbüs birliklerinin; yapısı, yasak faaliyetler içerisindeki rolü, söz konusu yasak faaliyetlere ilişkin hukuki sorumlulukları, üzerinde durulması gereken önemli sorunlar içermektedir. İşletmelerin yasak faaliyetleri, organize olmuş bir birlik vasıtasıyla yürütmeleri, ulaşılmak istenen sonuç bakımından, daha elverişli ve etkili bir yoldur. Dolayısıyla Rekabet Hukuku uygulaması içerisinde teşebbüs birliklerinin yeri ve önemi göz ardı edilmemelidir.
Son zamanlarda yaşadığımız örnekler ne yazık ki sivil toplum örgütlerinin rekabete karşı korunma gayreti içerisinde gibi görünüp, bırakın rekabeti ticaretin işleyişine dahi mani olacak bir tutum içerisinde olduklarını ortaya koymakta. Yani sap ile saman birbirine girmiş durumda. Diğer bir örnekte ise, mesleğin icra olarak bağlı oldukları bakanlıklar yönetmelik veya yazılar ile yapılmaması gereken hükümleri net olarak ortaya koymuş olmasına, bir bakanlığımızın direk bakan imzası ile “en çok şu alınabilir” yazmasına rağmen meslek ortak hareket ile yine uygulamamış.
Unutmamak gerekir ki Türkiye, piyasa ekonomisi prensibine dayalı ekonomik bir sisteme sahiptir. Günümüzde Türkiye, serbest ve dürüst rekabetin düzenlenmesi için gerekli hukuki alt yapısını esas itibarıyla tamamlamıştır. Türk hukukunda rekabete ilişkin hükümlerin mehazı AB hukukudur. Ayrıca bu hükümlerin uygulamasında AB hukukunun ölçütleri ve kuralları da dikkate alınmaktadır. Rekabet hukukunun, ve yanı sıra haksız rekabet hukukunun, piyasada serbest ve dürüst, bir rekabetin sağlanması amacına hizmet ettiği kabul edilmektedir. Türk hukukunda özellikle de piyasa aktörleri tarafından rekabet hukuku ile haksız rekabet hukuku sık sık birbirine karıştırılmaktadır. Piyasa düzeninde serbestlik ve iktisadi faaliyetlerde dürüstlüğün korunması ve sağlanması amacıyla piyasada gerçekleşen ihlâllere karşı kamu ve tüm katılımcıların yararına rekabetin korunmasını temin için, rekabet hukuku ile haksız rekabet hukukunun birbirini tamamladığının kabulü doğru bir yaklaşım olacaktır. Aksi halde bir rekabetin varlığından söz edebilmek de mümkün olmayacaktır.