Reforma karşı mısınız, taraftar mısınız?
Neredeyse son 3 yıldır sosyal güvenlik reformunu tartışmadığımız, gündemimize almadığımız bir gün yok gibi. İyisiyle kötüsüyle hepimizin hayatını önemli oranda değiştirecek. Öncelikle hemen belirteyim, bu ülkede köklü bir sosyal güvenlik reformu olmasını savunanlardan birisiyim. Ama eksiklerini, hatalarını eleştirmek, daha iyisini araştırmak da benim bu ülkeye borcum. Son gelişmeler, reformun tüm yönleriyle ele alınması gerekti. Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyelerinden Deniz Gökçe, Akşam Gazetesi'ndeki 01.03.2008 tarihli "Sosyal güvenlikte ideolojik unutkanlık!" başlıklı yazısında aynen; "Bugün medyada yer alan akademisyenlerden bazıları, mesela Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden dostumuz Dr. Ayşe Buğra (geçtiğimiz günlerde radyo ve televizyonlara verdiği beyanatlara dayanarak eleştiri getiriyorum) veya devlette sosyal güvenlik sisteminde yönetici veya müfettiş olarak görev almış ve şimdi medyada yazıp çizen bazı kimseler (emeklilik ödemelerin nasıl belirleneceği konusunda mevzuatı bilmek, sosyal güvenlik sistemlerinin dünyadaki yeni yaklaşım, ilke ve durumundan haberdar olmak için yeterli değildir) ortalığı iyice bulandırıyorlar" diye yazarak Ali Tezel ve bana ağır ithamlarda bulunmuş. Yine, 03.03.2008 tarihli "Sosyal güvenlikte paradigma değişmişti!" başlıklı yazısında aynen; "Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)... Özellikle Latin Amerika'da çöken sosyal güvenlik sistemlerinin kurtarılmasında alternatif sistem olarak gündeme gelmiş ve "Şili modeli" adı ile de, tüm dünyada oldukça tercih edilmeye ve uygulanmaya başlamıştır" diyor. Uzağa gitmesine gerek yok, hemen Hisarın öbür yakasındaki Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü'nden değerli hocalar Prof. Dr. Müjdat Şakar'a, Prof. Dr. Ali Güzel'e, Prof. Dr. A. Rıza Okur'a "Şili modelini ve yararlarını!" sorması yeterli. Deniz Hoca hızını alamayınca 04.03.2008 tarihinde Sosyal Güvenlik Reformu "olmazsa olmaz" diye yazmış. Hoca bunu hep yapıyor, kavga ederek yazı yazıyor. Daha önce de Hürriyet'ten sevgili Enis Berberoğlu, Prof. Dr. Salih Neftçi ve daha birçok kişiyle kavga ederek yazı yazıyor. Yazı yazmakla kavga etmeyi ayırt edemiyor. Şimdi biz, günahı ve sevabıyla Sosyal Güvenlik Reformu'nu yazıyoruz. Umarız, Deniz Gökçe'ye de yararlı olur. Çünkü, bugüne kadar zaman zaman çeşitli vesilelerle görüştüğümüz sosyal güvenlik hocalarından hiç birisi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası Kanunu için "olmazsa olmaz" dememiştir; ya sosyal güvenlik hocalarında bir sorun var ya da Deniz Hoca'da! Bugüne nasıl geldik? Aslında bugün hiç kimsenin memnun olmadığı sosyal güvenlik sisteminin neden bu hale geldiğini anlamamıza ışık tutacak bir alıntı yapalım. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Nadir Özbek tarafından kaleme alınan "Cumhuriyet Türkiye'sinde Sosyal Güvenlik ve Sosyal Politikalar" isimli kitapta Türkiye'nin en önemli sorunları arasında yer alan sosyal güvenlik ve sosyal politikalar konusu son dönem Osmanlı İmparatorluğu'ndan bugüne uzanan geniş bir tarihsel perspektif içinde incelenmiştir. Kitapta en çok ilgimi çeken; 1946 yılında İşçi Sigortaları Kurumu adıyla faaliyete başlayan ve bugün SSK olarak bilinen kurumun ilk yönetim kurulu başkanı olan Prof. Ernst E. Hirsch'in dönemin Çalışma Bakanı Sadi Irmak'ın, bakanlık işlerinde kullanılmak üzere kaza, hastalık ve doğum için toplanan primlerden bir milyon lira talep etmesi üzerine genel müdürle birlikte bir milyon lirayı vermeyerek derhal istifa ettiği bölümdü. Sosyal güvenlikte buraya nasıl geldiğimizi de en güzel açıklayan yazı bana göre. Sosyal güvenlik fonlarının popülist politikalar, erken emeklilik ve bazı kamu bankalarına ucuz kredi kullandırılması sonucu nasıl bittiğinin özeti adeta. Neden reform yapılmalı? Reform yapılmalı, çünkü çalışanlar arasında sağlık ve sosyal güvenlik hakları yönünden önemli farklılıklar vardır. Mutlaka çalışanlar arasında sağlık ve sosyal güvenlikleri yönünden norm ve standart birlikteliği sağlanmalıdır. Ayrıca, sosyal güvenlik açıkları GSMH'nin yüzde 5'ine dayanmıştır. Bu sistemin işleyişini ciddi şekilde tehdit etmektedir. Zaten reformun gerekçeleri ayrıntılı olarak sosyal güvenlik reformuna başlanırken hazırlanan beyaz kitap'ta yer almıştır. Zaten reformun gerekliliğine de hiç kimse itiraz etmiyor. Bu ülkede sosyal güvenliğe ömrünü adamış akademisyenler dururken, reformun hazırlık sürecinde doktora öğrencileriyle çalışılması da gözlerden kaçmamıştır. Deniz hocayla gerekçelerimiz farklı olsa da, mutlaka toplumun asgari müşterekte buluştuğu bir reform yapılması gerektiğine katılıyorum. Reformda son durum TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen ve Genel Kurul'da onaylanma aşamasına gelen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu bugüne kadar yürürlük tarihi 3 kez ertelendi. Yaşanan tartışmalar dolayısıyla 4. kez ertelenmesi de gündemde. Reforma işçiler, sendikalar, işverenler, memurlar, çiftçiler, emekliler, akademisyenler (sosyal güvenlik hocaları) karşı. Ama buna rağmen yasanın çıkacağı ve yürürlüğe girecek gibi görünüyor. Bugün reformun eksiklerini, yanlışlarını ve doğrularını yazıyorum. Şüphesiz, ülke gündemini bu kadar etkileyen bir reformla ilgili ne kadar yazılsa azdır. Pazartesi günü de, reformla ilgili görüşlerimi yazmaya devam edeceğim. İşte reformda doğrular İşyeri bildirgesi en geç sigortalı çalıştırılmaya başlanan tarihte verilecek İşverenler, örneği Kurumca hazırlanacak işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, SGK'ya vermekle yükümlü olacak. Şirket kuruluşu aşamasında, çalıştıracağı sigortalı sayısını ve bunların işe başlama tarihini, ticaret sicili memurluklarına bildiren işverenlerin, bu bildirimleri SGK'ya yapılmış sayılacak. Ticaret sicili memurlukları, kendilerine yapılan bu bildirimi en geç on gün içinde kuruma bildirmek zorunda. Böylece kayıtlı işyerlerinin süre geçirmesinden dolayı idari para cezası ile karşılaşmaları önlenecek. Aylık prim ve hizmet belgesinin verilme süresi değişiyor Aylık prim ve hizmet belgesinin, ait olduğu ayı takip eden ayın yirmi beşinci gününün sonuna kadar Kuruma vermekle veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde, bu hususu sigortalı çalıştırmaya son verdiği tarihten itibaren, on beş gün içinde kuruma bildirmekle yükümlüdür. Sosyal Güvenlik Reformu'nun yürürlüğe gireceği 1 Ocak 2007'den önce aylık prim ve hizmet belgesi ait olduğu ayı takip eden ayın son gününe kadar verilebiliyordu. Bu sistem 1 Ocak 2007'de değiştirilmiş olacak. Borcunu ödemeyen işverenlere yurtdışı çıkış yasağı geliyor 250 bin YTL ve üzerinde olan teminat altına alınmamış Kurum alacağı için yurtdışına çıkış yasağı konulacak. Böylece kurumun prim tahsilatı artacaktır. Prim alacağını bir yılda tahsil etmeyen yöneticilere kovuşturma geliyor Sosyal Güvenlik Kurumu, kamu idarelerinde işyerinin özelliği nedeniyle primlerin farklı zamanlarda ödeme süresini belirlemeye yetkilidir. Prim alacaklarının tahsili için muacceliyet tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde icra yoluna başvurmayan Kurum yetkili personeli hakkında genel hükümlere göre kovuşturma yapılacaktır. Prim borçları katma değer vergisi iade alacağından mahsup edilebilecek Prim borçları katma değer vergisi iade alacağından mahsubu suretiyle de ödenebilir. Bu takdirde katma değer vergisi iade hakkı sahibi kendisinin, mal veya hizmet satın aldığı veya iştirak veya ortaklık ilişkisi içinde bulunduğu işverenlerin prim borçları için de mahsup talep edebilir. İşyeri kayıtları on yıl saklanacak İşveren, işyeri sahipleri; işyeri defter, kayıt ve belgelerini ilgili olduğu yılı takip eden yılbaşından başlamak üzere on yıl süreyle, kamu idareleri otuz yıl süreyle, tasfiye ve iflas idaresi memurları ise görevleri süresince, saklamak ve kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilen memurlarınca istenilmesi halinde on beş gün içinde ibraz etmek zorundadır. Daha önce özel sektör işverenleri için 5 yıl olan süre 10 yıla çıkarılmış olacaktır. Böylece işçiler açısından hak kayıpları ve suiistimaller önlenebilecek. Bazı sosyal yardımlar ve özel sağlık sigortasından prim alınmayacak 5510 sayılı kanunun 80. maddesinde düzenlenen hükümlerle ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları, ayni yardımlar, işverenler tarafından sigortalılar için ödenen özel sağlık sigortası primleri ile kurumca tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin yüzde 20'sini geçmeyen bireysel emeklilik katkı payı tutarları, prime esas kazanca dahil edilmeyecek. Özellikle Şükrü Kızılot hocayla birlikte köşelerimizde birkaç kez dile getirdiğimiz, özel sağlık sigortasından prim alınmaması son derece önemli. Ölüm, doğum ve evlenme yardımları ve kasa tazminatlarından sigorta primi alınmaması esasen doğru olmakla birlikte ölüm, doğum ve evlenme yardımları ile kasa tazminatlarına da bir sınır getirilmelidir. Aksi halde, işçilere ölüm, doğum, evlenme nedeniyle yüksek tutarlarda ödemeler yapılmasına rağmen hiçbir prim alınmamış olacaktır. Bağ-Kur'luya da süt parası ödenecek Halen yürürlükte olan mevzuata göre, SSK'lılara doğum nedeniyle emzirme yardımı (süt parası) olarak 50 YTL, memurlara ise 123,72 YTL doğum yardımı ödeneği veriliyor. Bağ-Kur'luların ise bu hakkı yok. Reformun ilk halinde altı ay süresince her ay asgari ücretin üçte biri olarak verilmesi öngörülen süt parası, yeni hazırlanan değişiklik tasarısında her çocuk için yaşaması şartıyla doğum tarihinde geçerli olan asgari ücretin üçte biri (Halen 202,80.-YTL) tutarında emzirme ödeneği verileceği öngörülmüştür. Özellikle Bağ-Kur'luların da emzirme ödeneği kapsamına alınması ve SSK'lılara ödenen emzirme yardımının artırılması olumlu olmakla birlikte, yasanın ilk halinden geriye dönüş söz konusu. Bağ-Kur'luya da iş göremezlik ödeneği geliyor Halen, SSK sigortalılarının iş kazası, meslek hastalığı, hastalık halinde sigortalının sağlık tesislerine yatırılmak yahut bakımı kurumca sağlanarak kaplıca veya içmelere gönderilmek yoluyla tedavi ettirildiği takdirde, hesaplanacak günlük kazancının yarısı, ayakta tedavi ettirildiğinde ise üçte ikisi oranında geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir. Bağ-Kur'lulara ise raporlu oldukları sürelerde geçici iş göremezlik geliri verilmemektedir. Sosyal Güvenlik Reformu ile ticari kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkar siciline ile birlikte kanunla kurulan meslek odalarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar, tarımsal faaliyette bulunanlara iş kazası veya meslek hastalığı ya da analık halinde geçici iş göremezlik ödeneği verilecek. Ancak, hastalık halinde verilmeyecek. Yani, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmeyen ilk halinden geriye dönüş var. Ama yine de Bağ-Kur'lular açısından önemli bir değişiklik. 2008'den önce işe girenlerin emeklilik süresi değişmiyor Reformun yürürlük tarihinden önce işe girmiş olanlar için geçerli emeklilik yaşları ve şartlarından herhangi bir değişiklik yapılmayacak. Emeklilik yaşı 2036 yılına kadar kadınlarda 58, erkeklerde 60 yaş ve 7 bin gün olarak uygulanacaktır. Ancak, reformdan sonra işe girenlerde 7 bin gün sayısı her yıl 100'er gün artırılarak uygulanacak. Halen hem memurlar, hem Bağ-Kur'lular hem de SSK'lılar için kadınlarda 58 ve erkeklerde de 60 yaş sınırı 1999'dan beri uygulanıyor. Ayrıca, yaşlılıktan emeklilik de sistemin sigortası işlevini görüyor. Yani, kadınlarda 58 ve erkeklerde de 60 yaşına gelmesine rağmen prim gün sayısı yeterli olmayanlar da 5400 günle emekli olabiliyor. Ölüm sigortasından yararlanma şartları eşitleniyor Halen, TC Emekli Sandığı'ndan memurların dul ve yetimlerine aylık bağlanması için 10 yıl ve daha fazla süre prim ödeme koşulu şartı aranmaktadır. Bağ-Kur'luların hak sahiplerine ise en az beş tam yıl sigorta primi ödenmiş olması halinde dul/yetim aylığı bağlanmaktadır. SSK'lılar ise 5 yıl sigortalılık süresi ve 900 prim gün sayısı ile ölüm aylığı almaktadır. Sosyal Güvenlik Reformu ile "Bu kanunun yürürlük tarihinden sonra ölen sigortalıların hak sahipleri için ölüm aylığı; a) En az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanır" hükmü getirilmektedir. Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartlarında özellikle memurlar lehine bir değişiklik yapılıyor. Reformla, ölüm sigortasından sağlanan 5510 sayılı kanunun yürürlük tarihinden sonra ölen sigortalıların hak sahipleri için en az bin 800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması halinde ölüm aylığı bağlanacağı öngörülüyor. Bu durumda da 10 tam yılı doldurmadığı için daha önce dul-yetim aylığı bağlanmayan birçok kişi yeni düzenlemeden yararlanamayacak. Bu hüküm ile hukukun temel kuralı olan vatandaş lehine olan düzenlemenin uygulanmaması ihlal ediliyor. Lehte olan düzenlemenin uygulanmasına aykırılık söz konusu. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından iptali söz konusu olabilir. Reformdaki eksik ve yanlışlar Bağ-Kur'lunun primi işçisinin ücretine bağlanıyor Halen Bağ-Kur Kanunu'na göre, 24 gelir basamağı var. Bağ-Kur'lular bulundukları basamağa göre prim ödüyor. Sosyal Güvenlik Reformu ile Bağ-Kur'lu olmasını gerektirecek bir faaliyette bulunan kişilerin (vergi mükellefiyeti, ticari faaliyet, şirket ortaklığı gibi), asgari ücret ile asgari ücretin 6,5 katı arasında olmak koşuluyla her ay dilediği rakam üzerinden yüzde 33,5 veya yüzde 39 arasında oranında (yaptığı işin tehlikesine göre değişmektedir) prim ödemekle yükümlü tutuluyor. Ancak, 4/b'li (Bağ-Kur'lu) işveren olup işçi çalıştırıyorsa en yüksek ücret ödediği işçisinden daha az gelir beyan edemeyecektir. Bu durum, işçi ücretlerinin kayıtdışına itilmesini teşvik edecektir. Her şirket ortaklığından ayrı Bağ-Kur primi alınacak Halen, Bağ-Kur'lu olması gerekenler kaç şirkette ortak olurlarsa olsunlar, her ay sadece bir kez Bağ-Kur primi ödemektedirler. Yani, ödenecek Bağ-Kur primi, ortak olunan şirket sayısına bağlı olmayıp sadece bir kez ödenmektedir. Sosyal Güvenlik Reformu ile Bağ-Kur'lu olmayı gerektiren şekilde birden fazla şirkete ortak olunması halinde, her şirketten ayrı ayrı prim alınması öngörülmektedir. Özellikle doktor, mali müşavir, mühendis, mimar gibi birçok kişinin gerçekten hiçbir ortaklığı olmamasına rağmen sırf yasa hükümlerine uygunluk sağlanması için hatır ortağı olanlara büyük yük gelecek. Erken yaşlanan hastalar daha geç emekli olacak 55 yaşını dolduran ve erken yaşlanmış olduğu tespit edilen sigortalılar, yaş dışındaki diğer şartları taşımaları halinde yaşlılık aylığından yararlanacak. Böylece erken yaşlanma halinde 50 olarak uygulanan yaş, 55'e çıkmış olacak. Evlenen malul çocukların aylığı kesilecek Halen, evlenen malul çocuklar hastalık sigortasından ve ölüm aylığından yararlanabilmektedir. Sosyal Güvenlik Reformu evlenen malul kızların yetim aylığı kesilmektedir. Borçlu Bağ-Kur'luya sağlık yardımı yapılmayacak Borçlu Bağ-Kur'lu sigortalılarının sağlık yardımı ve iş göremezlik ödeneği alabilmeleri mümkün olamayacak. Gurbetçi işçiler kendi primini ödeyecek Halen Sosyal Güvenlik Sözleşmesi akdedilmemiş ülkelerde Türk işverenler tarafından istihdam edilen Türk işçilerinin sosyal güvenlikleri 506 sayılı kanunun 86'ncı maddesi uyarınca Topluluk Sigortası ile sağlanmaktadır. 5510 sayılı kanunda ise yurtdışında Türk işverenler tarafından çalıştırılan işçilerin tüm sigorta kollarına tabi sigortalı olarak çalıştırılması öngörülmekteydi. Ancak 5510 sayılı kanunda yer alan bu hükmün uygulamasından daha başlamadan vazgeçiliyor. Taslakta, Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi imzalamayan ülkelerde Türk işverenlerin yurtdışındaki işyerlerinde çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri hakkında emeklilik primi olan uzun vadeli sigorta kolu primleri alınmayacağı, sadece kısa vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortası hükümleri uygulanacağı öngörülüyor. SSK isteğe bağlı sigortalılığı bitecek Reformla birlikte SSK isteğe bağlı sigortası bitecek. İsteğe bağlı sigorta primleri ödenen süreler Bağ-Kur sigortalılığı gibi değerlendirilecek, emeklilikleri 9 bin prim günüyle mümkün olacak. Reformla birlikte, isteğe bağlı sigortalılara sağlık yardımı da verilecek olması önemli bir gelişme olmakla birlikte bu sürelerin Bağ-Kur sigortalılığı olarak devam ettirilecek olmasından dolayı özellikle eskiden beri isteğe bağlı SSK sigortasına prim ödeyenler mağdur olacak. Emekliden de Genel Sağlık Sigortası primi alınacak Sosyal Güvenlik Reformu ile emekli aylığı almakta iken sigortalı bir işe giren veya kendi adına kurduğu işyerinde çalışan esnaf, tüccar, şirket orağı ve vergi mükelleflerinden sosyal güvenlik destek primi ve kısa vadeli sigorta kolları prim oranının yanı sıra Genel Sağlık Sigortası primi de tahsil edileceği öngörülmüştür. "Çalışan kadın"ın dul aylığı düşürülüyor Ölen sigortalının 33'üncü madde hükümlerine göre hesaplanacak aylığının; dul eşine yüzde 50'si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise bu kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaması veya kendi çalışmaları sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olması halinde aylığının yüzde 75'inin bağlanacağı belirtilmektedir. Çalışan kadının dul aylığı yüçde 25 eksiltilmektedir. Ücret dışındaki ödemelerin tavanı aşan kısmından prim alınacak Halen, sigortalılara ödenen ücret dışındaki diğer ödemelerin üst sınırı aşan kısmından sigorta primi kesilmemektedir. Sosyal Güvenlik Reformu ile ücret dışındaki diğer ödemelerin üst sınırı aşan kısmından, ödemenin yapıldığı ayı takip eden aydan başlanarak on iki ayı geçmemek üzere üst sınırın altında kalan sonraki ayların prime esas kazançlarına ilave edileceğine ilişkin bir hüküm getirilmektedir. Sağlık giderleri artacak Sosyal Güvenlik Reformu'nun asıl amacı, kurumun açıklarını kapatarak, sosyal güvenlik açısından işçi-memur-esnaf-köylü-emekli gibi toplumun tüm kesimlerinin eşit norm ve standartta sosyal güvenceye kavuşturulması hedeflenmişti. 2004 yılı Aralık ayında 2.7 milyar YTL olan SSK ilaç harcaması 2007 yılı sonunda 5.8 milyar YTL'ye, 6.6 milyar YTL olan SSK toplam sağlık harcaması da 14 milyar YTL'ye ulaşmış. Sağlık harcamalarındaki bu artışın nedeninin iyi araştırılması gerekli. 2004-2006 yıllarında SGK Başkanlığı yapan kişi, halen önemli bir ilaç şirketinin Sağlık Politikaları Koordinatörlüğü görevini yürütüyor. 2531 sayılı kanuna göre, genel bütçeye dahil daire, kurum ve kuruluşlar ile katma bütçeli idarelerde; aylık, ücret veya ödenek almak suretiyle görev yapmış olanlar görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar, ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamazlar, taahhüde giremezler, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar. Ama kanun bazı kişilere işlemiyor. Görev yaptığı kurumun en büyük tedarikçisine koordinatör olmakta bir beis görmeyen eski bürokratlar var.