Reform gündemi

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Daha önceki dört yazının ilkinde "orta gelir tuzağı bir kader değildir" diyorduk. İkinci yazı, "Büyümedeki patinaj orta gelir tuzağı kuruyor" başlığını taşıyordu. Üçüncü yazı, "orta gelir tuzağının panzehri net bilgi sahibi olmaktır" ana fikrini işliyordu. Dördüncü yazı, " orta gelir tuzağı korkumuzu artıran reform iştahının kaçmasıdır" varsayımına dayanıyordu. Bu denemenin beşinci ve son yazısında," ciddi bir reform gündemi bizi orta gelir tuzağından uzaklaştırır" merkez düşüncesini irdelemeyi deneniyor.

Ülkemizde yatırım ikliminin iyileştirilmesi ve yatırım akışlarının hızlandırılması için reform gündeminin beş önemli alana odaklanması gerektiğini düşünüyoruz:

"Net bilginin rüşeymi: Dinamik envanter.
"İleri düzeyde gelişmiş altyapı: Rekabetçi i fiziki sermaye yaratma.
"Yüksek düzeyde güvence yaratan hukuk sistemi.
"Kapsayıcı kurumlara dayalı siyasi yapılanma.
"Yaratıcı-yenilikçi kalkınma ekseninin gerektirdiği işgücü profili

Net bilginin rüşeymi dinamik envanter. Doğal kaynakları, fiziki sermayeyi, insan kaynağımızı ve teknolojiyi üretim sürecinde etkin kullanmanın evrensel adımları arasında "bilgi", "bilginin anlamaya dönüştürülmesi" ve "bilginin fırsat alanlarını yakalama" ilk sıralarda yer alır. Bilgi tek başına durağan ve işlevsizdir. Bilgiyi güç haline getiren, onu maddi ve kültürel zenginlik üretiminin aracı yapan insandır.

Bilgi, bir yarar ürettiği ve insan yaşamını kolaylaştırdığı zaman anlamlıdır; tersine "bilgi hamallığının" topluluk ve toplumların zenginleşmesine katkısı olmaz.

Ülkemizin bir numaralı reform ihtiyacı "sağlıklı veri ve net bilgiye" erişebilme olanaklarının yaratılması ve geliştirilmesidir. Bilgi derleyen ve sunan çok sayıda kamu birimi ve sivil toplum örgütümüz var. Veri üretmeden sorumlu olan ana kurum TÜİK'in bilgileri ile diğer kamu birimleri ve sivil inisiyatiflerin aynı konularda ürettikleri bilgilerin tutarlı ve yeterli olması, yatırımcının önünü görmesi, belirsizlikleri azaltması, risk alanlarını tanımlayabilmesi için çok önemli…

Alışkanlıklarla yönetilen, analizle yönetim aşamasına geçememiş toplumlarda kaynak israfı artıyor. Her alanda çok hızlı değişmelerin yaşandığı bir zaman kesitinde analizle yönetime geçemiyorsak, "orta gelir tuzağını" de aşamayız.
Veri, enformasyon ve bilgi bazının eksikliği kadar, veri bazlarının ve hesaplama yöntemlerinin değiştirilmesi de sağlıklı bilgi üretmenin önündeki engellerden bir diğeri.

Veri eksiklikleri, malumat üretme yöntemlerinin farklılığı, malumatın bilgiye dönüştürülmesi ve bilgilerin kirlilikten arındırılması sorunlarımız, karar süreçlerinde "bilginin değer katma oranını " azaltıcı etki yapar. Bilgi eksikliği, belirsizlikleri artırır ve "risk alanlarını belirlemeyi güçleştirir.
Somut bir örnek verelim: Madenlerimizle ilgili aramalar yeterli değil.

Ülkemizde yüzey madenciliği yapılıyor. Uzmanların verdikleri bilgiye göre ortalama 300 metre derinliğe kadar madenlerimizi biliyoruz. Madenciliğe önem veren toplumlar yaklaşık bin 500 metreye kadar yeraltını da bilmektedir. Madenlerini iyi bilen toplumlarda arama yapan kurumların verdiği bilgiler başta bankalar olmak üzere resmi kurumlar tarafından kabul ediliyor. Ülkemizde ise MTA'nın "görünür, muhtemel ve mümkün rezerv" tahminleri bankalarda " yok hükmünde" sayılıyor. Bir kamu kurumu, "ruhsata verdiği " maden rezervi bilgisinin arkasında duramıyor ya da durmuyorsa, bankalar bilgiyi "yok hükmünde" sayıyorsa, orada maden yatırımı yapma "macera hükmünde" olmaz mı?

"Orta gelir tuzağına" düşülmemesi için yapılması gereken ilk ve temel reform " dinamik envanter seferberliği" ilan ederek, gerekli yasal düzenlemelerin ivedilikle yapılması, kurumların harekete geçirilmesidir. Kendi olanak ve kısıtlarını nesnel biçimde bilmeyen bir toplum ne doğru dürüst bir strateji belirleyebilir; ne varlık nedeni olan ideali ve yaratmak istediği sonuçtan oluşan vizyona sahip olabilir ne de kaynaklarını verimli değerlendirerek etkin ve verimli planlamalarla zenginlik üretebilir.

Net bilginin rüşeymi "dinamik envanterdir". Envanter ve net bilgi sorununu çözmeden, güncel ve ivedi olduklarını ileri sürdürdüğümüz reformları yapsak da istenen sonuçları elde edemeyiz.
İleri düzeyde gelişmiş altyapı ve rekabetçi fiziki sermaye. Kalkınma sermaye birikimidir. Sermaye birikimi dendiği zaman da "fiziki sermaye" anlaşılmalıdır. Fiziki sermaye zenginlik üretimi için insan eliyle yapılan yol, köprü, baraj, liman, havaalanı, konut, fabrika , okul vb. yapılar ile bir maddeyi diğerine dönüştürmede kullanılan her türlü makine-donanımı kapsar.
İleri düzeyde gelişmiş altyapı, fiziki sermayenin yeterli ve kapsayıcı olması anlamına gelir. İleri düzeyde gelişmiş fiziki sermaye, kaynaklarının akışlarını hızlandırır; verimliliğini yükseltir; rekabet gücü artırır; insan yaşamını kolaylaştırıcı zenginlik yaratır.

Ulaşım ve iletişim altyapısının ileri düzeyde olması, girdilere erişmeyi ve pazarlara ulaşmayı da kolaylaştırır.
Ülkemizde fiziki sermaye yeterliliğini ve rekabet yaratma gücünü dikkate alan bir "reform seferberliği ihtiyacı" var. Reform gündemi adımlarının yeteri sıklıkta ve hızda atılması, sonucu etkileyecek nicelik ve nitelikleri kapsaması gerek.

Reformlar çağdaş bir devletin görevlerini hakkıyla yapmanın araçlarıdır. Çağdaş bir devletin üç temel görevi vardır:

Birincisi, bütün yurttaşlarının geçimlerini sağlayacağı iş ve aş olanağı sağlamıdır.

İkincisi, her yurttaşa barınabileceği bir konut edinme olanağı yaratma.

Üçüncüsü de, konutla iş yeri ve diğer sosyal etkinliklere erişebilirliği sağlayan ulaşım olanaklarına kavuşturma.

Bu üç temel hizmet, ağırlıklı olarak kentlerde yoğunlaşır. Kentsel altyapılarını iyi planlayamazsak, kentlerde öncelikle hizmet üretimini, ardından da mal üretimini kolaylaştıran akışları yavaşlatır, rekabet gücü yaratamaz, kentin gücü olan hemşehrilik bilincini yaygınlaştıramaz ve derinleştiremeyiz. Örneğin Kadıköy' den Taksim'e tiyatro seyretmeye gitmek için iki-üç saatini harcayan bir kentlinin ulaşabilirliği vardır ama erişebilirliği yoktur. Bir kentin toplu ulaşım sistemi, kentin en uzak iki noktası arasında ortalama 45 dakikada ulaşmayı sağlayan ulaşım sistemine sahip değilse, rekabet gücü yaratması güçleşir. Ekonomik ve sosyal etkinliklere erişebilirlik yaratacak reformlar, dinamik envanterin hukuksal ve kurumsal altyapısını oluşturacak reformları izleyen ikinci önemli gündem maddesidir.

Rekabetçi fiziki sermaye konusunda çok önemli eksiklerimiz var. Örneğin limanlarımıza bakalım: Ekonominin yüzde 70'ını kontrol eden Marmara, Ege ve Doğu Akdeniz Havzası kıyılarında liman altyapılarımızın rekabetçi kapasite ve teknik donanıma sahip olduğu söylenebilir mi?

"Orta gelir tuzağının" kaçınılmaz bir sonuç olmasını istemiyorsak; limanlardan havaalanlarına, okullardan kent içi ulaşıma ve iletişim olanaklarının genişletilmesine kadar mevcut durumu nesnel bir biçimde saptayıp, öncelikler üzerinde bir ortak irade yaratma, ortak dil oluşturma, ortak yararları belirleme ve ortak projelere ve kapsayıcı ortak kurumlara sahip olmak gerekiyor; bütün bunlar ivedi reform gündem maddeleri arasında yer almalıdır.

Rekabetçi fiziksel sermaye birikimine ivme kazandırmanın önündeki büyük engellerden biri de yönetimlerin pragmatizmi, uzun dönemli plana tercih etmeleridir. İş planı ile merkezi planı karıştıran, plan anlayışının kaynak verimi ile ilişkisini içselleştirmemiş yönetimler, fiziksel sermayenin var olanını verimli kullanamadıkları gibi, yenilerini eklemede de sorunlar yaşıyorlar.
Güncel ve ivedi sorunlarımızdan biri olan OSB'lere bakalım: Dünya ekonomisinde değişmelerin ülkemiz için yarattığı fırsat alanlarını keşfetmeden, o alanlarla ilgili yer seçimi ve altyapı bağlantılarını netleştirmeden yüzde 7'lik sürdürülebilir bir büyüme yaratılabilir mi? İhtisas OSB'leri ve sinerji yaratan kümelenmenin günümüz rekabetindeki etkileri üzerine kafa yormadan, etkin ve verimli fiziki sermaye birikimi güven altına alınabilir mi?

Hepimiz, "ileri düzeyde gelişmiş altyapı" dendiğinde ne anladığımızı, rekabetçi fiziki sermaye konusunda eksikliklerimizin neler olduğunu iyi bilmeliyiz. Siyasi iradenin de bu sorunları nasıl çözeceğine ilişkin orta ve uzun dönemli plana sahip olması yatırımcının önünü görmesini kolaylaştırır; bütün bunlar, yatırım iklimi yaratmasına, iklimin bir yarara dönüşmesine yardımcı olan temel etkenlerdir.

Yüksek düzeyde hukuki güvence. Hukuk sisteminde sadece yapılar oluşturma yeterli değildir; yapıların içine hayat katabilme asıl önemli görev alanıdır. Yüksek düzeyde hukuku güvence, makamın, mevkiinin, gücün en küçük bir etkisi olmaksızın, yasaların herkese eşit olarak uygulanabilmesidir…

Yüksek düzeyde hukuki güvencenin ikinci bileşeni, yurttaşların yürürlükteki yasaları bilmesi değil, yürüklükte oldukları sürece ödünsüz uygulanacağının bilincinde olmalarıdır. Üçüncü bileşen, hakimlerin önce zihni dinginlik, bilgi yoğunluğu ve uzmanlık, bilgilerini hayat tarzı haline getiren bilgelik olgunluğuna erişmeleridir.

Gerek şart olan bu üç bileşen, hakim bağımsızlığının sürdürülmesini sağlayacak gelire sahip olma, hakimlerin taşıyabilecekleri kadar iş yükü ile görevlendirilme vb. yeter şartların da yerine getirilmesini gerektirir. Ayrıca, hukuk sisteminin "uzmanlaşması" ve "bilirkişiye bağımlılığın" "uzman hakimlik" alanına taşınması da gerekir… Toplumsal yaşam ve onun bir parçası olan iş yaşamı giderek daha ince ayrıntı bilgisi gerektiriyor. Bu ayrıntı ağı içinde hakimlerin güven yaratan "iç tutarlılık" yaratabilmeleri için entelektüel kapasiteleri ile sistem kapasitesinin birlikte geliştirilmesi hayati önem arz ediyor.


Yüksek düzeyde hukuki güvence yaratmak için "reform gündemine" girmesi gerektiğini düşündüğümüz konuları başlıklar halinde paylaşalım:
 

""Orta gelir tuzağının" kırılması isteniyorsa, "vergi hukuku ve sistemi" dolaylı vergiler sarmalından kurtarılmalı.
"Eşdeğerlilik ilkesinin hayata taşınması, serbest ve adil piyasa koşullarında "şans eşitliği" yaratması için, kayıt dışı uygulamaları uygun düzeye indirecek özel hukuk reformları hızlandırılmalı. Türk Ticaret Kanunu yakından izlenerek ilerletici düzenlemeler zaman kaybetmeksizin yapılmalı… Borçlar Kanunu, ticaret akışlarını hızlandıran ve güveni artırıcı düzenlemelerle değişmelere uyan dinamik bir anlayışla ele alınmalı.
"Yurttaşlık yasası, küreselleşme süreci ile hızla artan kent yaşamı ve uluslararası bağımlılıkların sıkılaşması nedeniyle yaşam biçimleri ve yaşam tarzlarındaki farklılaşmayı güven altına alan, çok-seslilik ve çok-kültürlülüğü geliştiren yapıya kavuşturulmalı.
"Kapsayıcı kurumlara dayanan Teşvik Sistemi, çağımızda hızlanan akışlar ve artan esneklik ihtiyacına yanıt verecek "proje-odaklı yapıya" kavuşturulmalı, gelecek inşa etme özelliği sistemin "merkez düşüncesi" haline getirilmeli.
"Doğal kaynakları, fiziki sermayeyi, insan kaynağını ve teknolojiyi üretim sürecinde etkin kullanmanın araçlarında biri olan STK'ların önünü açılmalı. STK'ların kendi gelirleri ile ayakları üzerinde duran, kendi programlarını uygulayan yapıya kavuşturulmalı ve desteklenmeli.
"Küreselleşmenin yarattığı karşılıklı-bağlar, bağlantılar, bağımlılıkların sürekli yeniden tanımlanmalı, bu yeni ağların mal ve hizmet üretiminde "dönüşüm maliyetleri" ve "işlem maliyetleri" üzerine etkilerinin neler olduğu netleştirilmeli, sorunun yüksek düzeyde hukuki güvence yaratma bağlamı gözden ırak tutulmamalı.
"Yerel yönetim inisiyatiflerin gözden geçirilmeli.. Yerel yönetimleri vesayet altına alma anlamına değil, rehberlik edecek gözetim ve denetim geliştirilmeli, yerel yönetimlerin proje ve harcama disiplini önemsenmeli.

Kapsayıcı kurumlara dayalı siyasi yapı. Kapsayıcı kurum dendiğinde, yurttaşlara yeni haklar tanıyan, fırsat eşitliği yaratan, yaratıcılığı özendiren, haksızlıklar ve dış tehlikelere karşı güvence sağlayan, yatırımlarla kendini yeniden üretmeyi destekleyen yapı, işlev kültürün oluşturulmasını anladığımızı daha önce belirtik. Orta gelir tuzağını kırmamız için, siyasi yapının da kapsayıcı kurumlara dayalı olarak geliştirilmesi ivedi bir reform ihtiyacıdır :

"İyi bir ekonomi, istikrarlı bir siyasi zemin üzerinde kurulur. Temsili demokrasilerde siyasi yapının erdemi, "tek seslilik" ve "padişah iradesi gibi buyurma" eğiliminin güç kazanmamasıdır. Otoriter eğilimlerin önünün kesilmesi, çok sesliliği güven altına alan, ortak değerleri, ortak iradeyi, ortak yararları, ortak projeleri ve ortak kurumları işleterek olgunlaştıran istikrarlı siyasi zeminde sürdürülebilir büyümeyi güven altına alan teşvik sistemleri ile mümkün.

Bu temel üzerine inşa edilecek ekonomik istikrar yaratıldığında yatırım iklimi oluşur; yatırımcı güdülenir ve yatırımlar hızlanır. Siyasi katılımı artıran önlemler alındığında, demokrasinin içeriği sağlamlaşır. Siyasi yaşamın kapsayıcı kurumlar üzerinde yeniden yapılandırılması, ülkemizin çok temel bir reform alanıdır; bu alanı salt Anayasa ile sınırlıymış gibi algıma yerine, sosyoekonomik ve kültürel gelişmenin bütünü bağlamında ele alınması daha etkili olabilir.

"Siyasi partiler yasası ve seçim sisteminin günün koşullarına göre yeniden yapılandırılması diğer önemli reform alanıdır. Siyasi partiler ve seçim yasaları, negatif seleksiyonu aşan, pozitif seleksiyon yapan, entelektüel ve sistem kapasitesini artıran, "Bindiğim at benden akıllı olmasın" anlayışına prim vermeyen, yapı, işlev ve kültürü geliştirmeli.

"Temsili demokrasilerde temel kurum olan parlamentonun kapsayıcı işlevi, fırsat yaratıcı, paylaşımcı, değer katan, adil bölüşüm yaratan, yurttaşlık gururunu besleyici olmasında saklıdır. Demokrasi deneyimimizi ciddi bir "geri-bildirim" ile sorgulayarak, parlamentonun yapı, işlev ve kültürünü geleceği inşa edecek bir temel üzerine yeniden yapılandırılması, varsayımların sorgulanması, yeni varsayımlarla yeni bir zihni model oluşturulması ciddi bir reform gündemidir.
"Uluslararası kurumlar, geleceğimizi daha derinden etkileyecek. Bu kurumların yaratacağı boşluklardan doğacak zararların azaltılması, yeni kurumları biçimlendiren aktörler arasında yer almayı gerektiriyor. Uluslararası kurumların biçimlendirilmesinde aktör olabilmenin önünü açacak adımlar da atılmalı.

İnsan-odaklı gelişme yaratan reformlar. İnsan-odaklı gelişme algısı, sürdürülebilir büyümenin temel girdisidir. Bu çok kapsamlı sorunun "reform gündeminde" neden yerini alması gerektiğini başlıklar halinde sunacağız:

"Eğitimde fırsat eşitliği yaratan düzenlemeler ilk adım olmalı. Gerekli olanağı erişince yetenekleri ve çabası ile istediği yere ulaşabileceğine inanan insan girişimci enerjisi zenginlik üretimine odaklanır. Bu açıdan toplumumuzun kaynaklarını etkin kullanmasının önündeki engeli "inanç özgürlüğü ile düşünce özgürlüğünü ayırmama" nedeniyle ortaya çıkan tartışmalarda enerjimizi israf edişidir. Fırsat eşitliğinin düşünce zihniyette başlaması gerekir; hepimiz ortak sorumluluğu siyasetten ekonomiye yapıcı, yaratıcı ve geliştirici dil kullanmadır.

Dilimizi düzeltme, Yunus Emre'nin dediği gibi "sözü pişirerek söyleme ve üslubumuzu ayarlama" özeni göstermesi gerekir.

"Cinsiyet eşitliğinin önemini kavramalı, kadın nüfusun sosyoekonomik yaşam içindeki yerini pekiştirecek reformlar ivedilikle hayata taşınmalı.
"Kültürel erişebilirlik-odağından bakarak kent yaşamının düzenlenmesi, kent-ekonomisinin verimi ve uluslararası rekabetin önünü açacak yapılandırmalar yeni reform dalgasının öncelikle alanları olmalı.
"Sosyal güvenlik, sağlık, emeklilik gibi konularda, dünya genelindeki gelişmelere uyum sağlayacak adımlar atılmalı.
"Meslek edinme olanakları genişletilmeli, erişebilirlik sağlanmalı.
"Anne-babalık becerilerinin desteklenmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalı.
"Suçluların topluma kazandırılmasına ilişkin düzenlemeler gözden geçirilmeli,
"Kent planlaması ve katılım konusunda yeni mekanizmalar oluşturulmalı ve işletilmeli.
"Çocuk ve yaşlı bakım altyapıları ile ekonominin verimi arasındaki bağ kavranarak, gerekli yapılar oluşturulmalı.
"Dışa ve dünyaya açık duran insan kaynağı ve "girişimci enerjisini" etkin kullanan mekanizmalar reform kapsında olmalı…
"Orta gelir tuzağı" tartışmaya açılmışken, akla ilk gelenleri paylaştık, daha kapsamlı araştırmalarla burada anlatılanları çeşitlendirebiliriz… Atacağımız ilk adımın, "Birbirimizin düşüncelerini onaylamasak bile, birbirimizi anlamaya çalışalım" çağrısına uyma olmalı. Can Yücel'e kulak verelim: " En uzak mesafe / Ne Afrika'dır / Ne Çin / Ne Hindistan / Ne Seyyareler / Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan / En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan". Birbirimizi anlaya çalışan "alıcı bir ruh" en büyük ve etkili adım olacaktır…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar