Reflasyon
Murat BERK-Yapı Kredi Yatırım
Yılın başlarından bu yana sıkça bahsettiğimiz reflasyon olgusu geçen hafta da belirgin küresel yatırım teması olmaya devam etti. En basitleştirilmiş haliyle, reflasyon, deflasyon içinde bulunan veya deflasyona kaymasından çekinilen bir ekonominin deflasyon ortamından uzaklatırılma çabası (mali ve parasal) olarak görülebilir.
En basit ve güncel ortama uygun haliyle, yatırım teması olarak reflasyon ise ABD dolarının değer kaybıyla birlikte, hisse senedi ve emtiya piyasalarının yükselmesi şeklinde özetlenebilir.
Reflasyon temasının devamını sağlayan olgulardan biri de dünya çapında verilerin, ekonomilerinin dip yapmış olabileceğine dair sinyaller vermeye devam etmesi. En son örneklerden biri, Çin'de (imalat sanayi) dün açıklanan PMI endeksinin 53 ile üç aydır kritik sayılabilecek 50 seviyesinin üzerinde gelmiş olması. Reflasyon temasının baskın küresel yatırım teması olmaya devam ettiğinin göstergelerinden biri de emtialardaki fiyat hareketleri. Örneğin, petrol ve bakır gibi emtiaların, Avustralya ve Kanada doları gibi emtia döviz birimlerinin fiyat hareketleri bu temanın piyasalarda baskın olduğunu düşündürüyor. Ayrıca, altının tekrar 1,000'li seviyelerine doğru yükselmesi ve Güney Afrika Rand'ının 2009'un en iyi performans gösteren para birimi olmasını da bu bağlamda değerlendirmek gerektiğini düşünüyoruz.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi piyasalarda hangi küresel makro temaların kabul gördüğünü, daha önemlisi bir sonraki temanın ne olabileceğini kestirmek oldukça önemli. Örnek vermek gerekirse, 2008'in ilk yarısında gördüğümüz dünyada emtia kıtlığı yaşanabilir görüşleriyle, tüm emtialar ve özellikle petrol inanılması güç bir yükseliş yaşamıştı ve (aralarında bizim de bulunduğumuz) bazı kişilere göre bir köpük durumunu almıştı. Geçen yılın ikinci yarısında ise bu tema yerini deflasyon korkusuna bıraktı ve örneğin petrol fiyatları 180 dolar civarından 30 küsür seviyelerine kadar geriledi. Bu fiyat hareketlerinin küresel ekonominin uzun vadeli temellerindeki aynı oranda değişimlerle açıklanması bizce zordu. Daha mantıklı gibi görünen açıklama ise bizce algılama ve finansal para akımları ile ilgili.
Bu bağlamda, dünyada ve özellikle de ABD'de tahvil faizlerinin bir yükseliş içinde olduğu dikkat çekici. Esasında bu yukarda bahsettiğimiz reflasyon ve riske yöneliş teması ile uyumlu fakat zaman zaman şahit olduğumuz ve daha önce "güvenli liman" olarak kabul edilen ABD doları ve tahvillerinin, hisse senetleriyle eş zamanlı olarak değer kaybetmesi bizce reflasyon teması dolayısıyla borsa ve emtialar (bizce altın için daha az oranda) açısından önemli bir risk unsuru olmaya devam ediyor. Dolayısıyla, piyasalar arasındaki ilişkilerin yakından takip edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Burada belki de akılda tutulması gereken, bir yatırım temasının belirli bir süre piyasada kabul görmesinin illaki küresel ekonominin uzun vadeli temellerinde ciddi bir görünüm değişikliği gerektirmemesi.
İç tarafta ise IMF ilişkileri ana gündem maddesi olmaya devam ediyor. IMF ile ilişkilerin akıbeti konusunda piyasalarda soru işaretlerinin arttığına şahit oluyoruz. Sonuç itibariyle, kısa vadede IMF ile bir anlaşmaya gidilmesinin oldukça düşük bir olasılık olduğu gibi bir görünüm çıkıyor ortaya. Küresel risk iştahının bozulması durumunda ise bu belirsizliğin piyasalarda bir stres unsuru haline gelmeye başlayabileceğini düşünmeye devam ediyoruz. Ekonomik veri tarafında ise bu hafta enflasyon açıklanacak en önemli veri olacak.
Yurtdışında ise ABD'de tarım dışı istihdam ve, sanayi ve hizmet ISM endeksleri önemli veriler arasında. Avrupa'da ise PMI, GSYH ve merkez bankalarının PPK toplantıları ve faiz kararları haftanın önemli gelişmeleri arasında yer alıyor.