Referandum stresi geçti
Pazar günü sandık başına gittik. Bu defa bir anayasa değişikliği nedeniyle oy kullandık. Üstelik olağan anayasa değişmesi için verilen oylardan farklı bir oylama yapıldı. Pazar günü rejimi değiştirme niyetini oyladık. Kolay değil. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana geçerli olan parlamenter rejime veda edilmesi, pek de iyi tanımlanmamış “bir tür” başkanlık sistemine geçilmesi oylanıyordu. Herkes kendi düşüncesi ve inancı yolunda oy kullandı. Sonuçta çok küçük bir marjla başkanlık rejimine geçiş kabul edildi.
Hemen seçim sandıklarının kapanışının ardından yeni rejimin ilk sınavı geldi. CHP ve diğer muhalifler oylamada usulsüzlük-yolsuzluk yapıldığı iddiasını ortaya attılar. Kurgusu anayasanın kabulüyle tamamlanmış olsa da fiili bir düzen haline gelmesi zaman alacak olan rejim değiştirme seçimi daha sıfır noktasında şaibeli hale gelmiş oldu. Bu kuşkusuz iyi bir başlangıç değil. İcraatının ilk adımını yüksek yargının yeniden düzenlenmesine tahsis eden yeni rejimin şaibe iddialarına karşı nasıl bir tavır takınacağı yakın geleceğin önemli meselelerinden birisi olmaya aday.
Aslında yeni sistemin yeni meselelere fazla ihtiyacı yok. Daha ilk adımda zaten sorunlarla dolu bir siyasal-toplumsal- ekonomik ortama doğdu bu rejim. Bu sorunları iki ana kategoride tanımlamak mümkün. Seçim sürecinde fazlasıyla gerilen, sertleşen ve düzey kaybeden iç ve dış siyasi ortam bunlardan birisi. Başkanlık sisteminin doğumu bu ortamda gerçekleşti. İkinci sorun kategorisi ise ekonomi ile ilgili. Bir süredir zaten olumsuz işaretler veren iktisadi ortam seçime giden süreçte daha da fazla olumsuzluk yaşadı. Hem siyasi gerginlik hem de olumsuzlaşan ekonomik koşullar yeni başkanlık rejiminin hemen müdahale etmesi gereken sorun kümelerini oluşturuyor.
Siyasi gerginliği kontrol altına alıp, tedavi etmenin görece daha kolay bir mesele olduğu kanısındayım. Seçme işlemi taşıyan tüm süreçlerin zaten gerilimi beslediğini biliyoruz. Bu defa rejim seçme meselesi söz konusu olduğu için gerilimin daha yoğun olması da doğal. Kendi adıma, referandum sürecinde gerginliğin bu olağan ölçeğin çok ötesine taşındığı ve bunun özellikle iktidar bloku tarafından bilinçli bir siyasi tercih olarak benimsendiği, söylem ve eylemin bu yönde biçimlendirildiği kanısındayım. Bunun oylama sonuçları üzerinde ne kadar etkili olduğunu sanıyorum siyaset bilimciler irdeleyecektir. Ama gerginliğin görece uzun süre ve ısrarla yürütülmüş olmasının ekonomi cenahında ciddi bir belirsizlik yaratan ve risk algısını besleyen bir siyasi tercih olduğu noktasında öteki yorumcular gibi benim de tereddüdüm yok. Referandum sonrasının ilk icraatının söylem ve eylemi yumuşatıp, siyasi iklimi normalleştirmek olması gerektiği kanısındayım. Bu gereklilik çok açık biçimde iktidar cenahını ilgilendiriyor. İstendiği takdirde bunun çok da zor bir mesele olmayacağını düşünüyorum.
Referandum sonrasının esas zor olan meselesi ekonomiyi yeniden doğru bir raya oturtmak olacak herhalde. Türkiye ekonomisinin bir yandan piyasaların daha dikkatle izlediği kısa dönemli meseleleri var. Bunların büyük kısmı finansal fiyatların anlık hareketleriyle ilgili sorunlar. Daha temelli olan ise ekonominin büyümesi, bunun için yatırım yapılması, işsizliğin azaltılması, enflasyonun dizginlenmesi, dış dengenin düzeltilmesi, mevcut açığın finansmanı için uygun maliyetli imkanlar yaratılması gibi daha uzun vadeye ihtiyaç duyan meseleler. Ekonominin doğru bir raya oturtulması daha çok bu uzun erimli sorunlara nasıl yaklaşılacağı ile ilgili. Kısa vadeli sorunlar zaten referandumun tamamlanması, stresin azalması, siyasi gerginliğin düşmesi ve risk algısının gerilemesiyle birlikte hemen daha olumlu bir yönde kaydı. Döviz kuru düştü, TL değer kazandı, faizlerde gerileme eğilimi belirdi, CDS risk priminde de belirgin düşme oldu. Bunlar olumlu gelişmeler kuşkusuz. Ama sürekli olmaları bazı koşullara bağlı. Uzun erimli sorunlara dönük uygun adımlar atılmadığı takdirde kısa dönemli göstergelerin yeniden tersine dönmeleri kaçınılmaz. Bu durumda sil baştan referandum sürecinde yaşanan yoğunlaşan belirsizlik, artan risk algısı ve yükselen fiyatlar döngüsüne dönülecektir. Bu nedenle referandumdan kazançlı çıkan yönetimin öncelikli olarak uzun erimli sorunların üzerine eğilmesi gerekiyor. Bunun ilk adımı da şu herkesin ısrarla talep ettiği “ekonomiye yeni hikaye” tasarımının kotarılması olmalıdır. Yeni başkanlık rejimin gradosu bu süreçte anlaşılacaktır diye düşünüyorum.